İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

lraper: Milli Eğitim Bakanlığı Eğitimi Propagandayla Karıştırıyor

Milli Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Dairesi tarafından hazırlanan “Asılsız Soykırım İddialarıyla Mücadele” başlığını taşıyan bir genelgenin Bakan Hüseyin Çelik’in imzasıyla il ve ilçe Milli Eğitim Müdürlüklerine gönderildiği bildiriliyor.

Çeşitli yayın organlarının haberlerine göre genelgede, ilk ve ortaöğretim kurumlarında “Ermeni iddialarının asılsız olduğu” temasını işleyen konferanslar yapılması talimatı verilerek, “Mümkünse canlı şahitlerin anılarını anlatması sağlanacaktır” denildi. Ayrıca, genelgede, ortaöğretim öğrencileri arasında ‘1. Dünya Savaşı’nda Ermeni İsyanı ve Faaliyetleri’ konulu kompozisyon yarışması düzenleneceği belirtildi. Bu sırada canlı tanıklıklara yer verilmesi de istendi. Bir çok gazeteci ve yazar köşelerinde genelgeye tepki gösterdi.

Hatırlanacağı gibi geçtiğimiz yıllarda, dönemin Başbakan Yardımcısı Devlet Bahçeli başkanlığında Ermeni İddiaları ile Mücadele komisyonu kurulmuş, okul kitaplarına Ermeni, Süryani ve Rum Pontus iddialarını çürütmek bahanesi ile yeni bölümler eklenmişti.

Takip edildiği kadarıyla eğitim yuvalarından içeri sokulmak istenen ve uzun süredir çeşitli yerlerde tekrarlanan toplantı ve konferanslar sorun çözme ve diyalogtan ziyade kin ve nefret yaymaya hizmet etmektedir.

Bu kin ve nefretten geçinen çevrelerin çözüme yönelik girişimlerde bulunmasını beklemek safdillik olacaktır.

Türkiye Ermenileri Patriği Mesrob II Hazretleri geçtiğimiz yıl verdiği bir röportajda şu görüşleri dile getirmişti;

“İncil’de de yazar; ortada bir sorun varsa suistimal edilmemesi için çabuk halledin, der… bu iki ülke halklarının birbirlerinin yüzüne resmi tezlerini, resmi mesajlar fırlatmaları ve aynı tezleri pişirip pişirip defaaten ortaya koymalarıyla da bu rahatsızlık ortadan kalkmaz.

Benim defalarca önerdiğim şey diyaloğun pekişmesidir. Birlikte ekmek bölüşülmelidir, su içilmelidir.

Tarih hakkında bugün yeni bir söz söylenecekse, bunu iki resmi tezin savunucuları söylemeyecektir çünkü onlar birşey değiştiremezler, bağımlıdırlar, iki taraf da papağan gibi kendi resmi tezlerini aynı şekilde tekrar edecektir; ama yeni bir kuşak yetişmektedir… Türkiye’deki ders kitaplarında da düşmanca, sert ifadeler var. Tarih kitaplarındaki Ermeni konusu gözden geçirilmelidir. Ermeni asıllı bir Türk çocuğu da aynı kitapları okuyor ve kendisinin ne kadar ‘kötü’ olduğunu öğrenmeye mecbur kalıyor. Bu da ister istemez psikolojik etki yapıyor.”

Yeni nesillerin özgür, tartışmacı, dostane bir ortamda yetişmesi hepimizin tek dileğidir ve aydınlık bir geleceğin tek güvencesidir. Milli Eğitim aracılığı ile yürütülen tektip, sorgulamayan ve resmi tezleri itirazsız kabul edip içselleştiren bireyler (!) yaratmaya yönelik dikte edici ve pragmatik yaklaşımlar bugüne kadar sağlamadığı gibi bundan sonra da kimseye bir çıkar sağlamayacaktır. Bu çerçevede, bu genelgenin yalnız Ermeni okullarına değil, ülkemizdeki tüm eğitim kurumlarına gönderilmesi talihsiz bir girişimdir. Bu tip faaliyetlerle gelecek kuşakların zihinleri de ipotek altına alınarak yeni nesillerin barışçıl, dostane ve aydın fikirlerle yetişmesi engellenmek istenmektedir.

Olayın bir diğer üzücü ve düşündürücü yanı ise Bakan Çelik’in kendisine konu hakkında yöneltilen soraları cevaplarken telebin Dışişleri Bakanlığı’nca geldiğini açıklaması idi. Bu durum, eğitim sürecimizin bilim adamları ve uzmanlar yerine bazı politik çevrelerce belirlediğini gözler önüne sermektedir. (D.M.Z.)

Yorumlar kapatıldı.