Ayşe Karabat
Kapıları sıkı sıkı kapatırsınız, pencereden içeri giriverirler. Bir de maşallah bir çene bir çene. Her türlü iletişim yöntemini kullanırlar. Ne de olsa gönüllü kuruluşlarla buradaki Dışişleri Bakanlığı’nın kursundan geçiyorlar.
İsrail’in ‘hasbara’ çabalarından söz ediyorum. Yani açıklama yapmaktan. Malum, İntifada başladığından beri, İsrail birçok haklı eleştirinin de hedefi oldu. Bu eleştirileri geri püskürtme amacıyla uzun süreli bir hasbara kampanyası var. Yurtdışı ya da içindeki İsrailliler, sıkı yayın takip edip, ülkeleri eleştirildiğinde kaleme sarılıyor. Gerçi, ‘hava bulutlu’ deseniz, ‘vay sen bana ördek dedin’ diye karşınıza da çıkıyorlar. ‘Nasıl yani?’ derseniz, şöyle açıklıyorlar: Hava bulutlu olursa, yağmur yağar, yağmur yağarsa göl olur, gölde ördek yüzer. İşte bu mantıkla siz de mesela “İntifada’da ölelerin dörtte biri çocuk” deseniz, antisemitik oluveriyorsunuz.
Ama yine de hasbara çabasının çok başarılı olduğunu söyleyebilirim. Çünkü dehşet verici makaleler okuyorum İsrail gazetelerinde. Neymiş Osmanlı döneminde Ermenice konuşmak katiyen yasakmış. O yüzden buralara göç ettirilen Ermeniler dillerini bile İsrail’de öğrenmiş. Türkler, Ermenilerin ellerini kesmiş de, kesik parçayı bir güzel yedirmiş. Vs vs vs…
Yurtdışına çıkan Türkiye vatandaşının başının belasıdır bu konu. Bazen öyle bir noktaya gelirsiniz ki, “Bana ne” deme şansınız kalmaz. Bana kalırsa hiç de kör kör ‘resmi görüşü’ savunmak zorunda değilsiniz. İddia sahiplerine kulak tıkamanız da gerekmez. İsrail gibi abartmaya da gerek yok. Ama bazı gerçekleri öğrenmekte ve ‘dur bir dakka’ demekte fayda var.
Hasbara yapasım geliyor bugünlerde. Size de tavsiye ederim.
Hapishane
Bu satırları size büyük bir açık hava hapishanesinden yazıyorum. Gidesim yok ama, canım isteyince bunu yapamayacağımı bilmek deli ediyor beni. Kutsal topraklarda genel grev var çünkü. Havaalanı, kara hudut kapıları ve limanlar çalışmıyor doğru dürüst.
Hapishane’nin sivrisinekleri, uzunca süredir toplanmayan çöpler yüzünden çoğalmakta.
Biz de ha bire kaşınmaktayız. Açız ayrıca, çünkü bankalar da grevde, paramızı çekemiyoruz. Gerçi, telefon, elektrik ve su şirketleri de grev yapıyor ve fatura gelmiyor ama, bir gelince tam gelecek galiba. Hastalanmamak da gerek, çünkü hastaneler grevde. Ama arabası olan istediği yere park edebilir, çünkü grev yüzünden park cezası yazan yok. Öğretmenler ise dersleri bir saat geç başlatıyor.
Belki de mesele eski Başbakan Benyamin Netenyahu. Elini nereye atsa kurutmakta adam. Şimdi de Maliye Bakanlığı yapıyor ve kadınların emeklilik yaşını 67’ye yükseltmek, sosyal yardımları da kırpmak istiyor. Bir 12 Eylül çocuğu olan ve bu nedenle grev yüzü görmemiş olan ben merakla izlemekteyim olan biteni. Bir yandan da düşünmekteyim, hapishanede yaşıyormuşum gibi gelse de özgürlük bu olsa gerek…
Yorumlar kapatıldı.