Türker Alkan
Galiba gelmiş geçmiş en ‘ben’cil iktidar bu. Ne yapsalar etseler şahıslarına indirgiyorlar, birinci tekil şahsı kullanıyorlar: ‘BEN, BEN, BEN…’ Onlar olmasa, dünya yörüngesinden çıkacak sanırsınız. Güneş de onların hatırına doğuyor gibi.
Bu eğilim hemen hepsinde olmakla birlikte en fazla Maliye Bakanı Unakıtan dikkatimi çekmişti. ‘Ben Maliye Bakanıyım’ diyordu gerinerek, ‘ben emrettim, ben söyledim, ben direktif verdim, müfettişler nihayet benim adıma denetim yaparlar.’ Vay be, önemli bir adam olduğuna kuşku yok.
Dün Milli Eğitim Bakanı aynı minval üzre devam etti: ‘Anadolu’nun zeki, çalışkan, maddi durumu çok kötü çocuklarını sınava tabi TUTACAĞIM… Başarılı 10 bin çocuğu, özel okula GÖNDERECEĞİM.’ Bakan bey büyük bir insan olsa da bütün bu işleri tek başına nasıl yapacak, anlamak elbette kolay değil. Ama iş paranın ödenmesine gelince, ‘Ben ödeyeceğim’ demiyor bereket, daha mütevazı, ‘Parasını devlet olarak biz ödeyeceğiz’ diyor.
‘Biz’ diyerek kendisini bir ucundan katsa da, bir gelişme olmalı bu.
Ve ‘bakanca’ devam ediyor: ‘Bu ülkede tarikat marikat okulu yok!’ Daha geçen gün top sakallı erkeklerle, kara çarşaflı kadın öğretmenlerin yönettiği bir anaoklu çıkmadı mı ortaya? Eğitimin hemen her kademesinde tarikat okulları olduğu pekâlâ biliniyor. Ama bu bilgiler sayın Bakan’a henüz ulaşmamış belli ki.
Bilgi sahibi olsa, gereğini hemen yapardı.
Laik bir devletin bakanı değil mi o?
Senelerce öğretmenlik yapmış bir insanım ve okullarda çocuklarım okuyor. O zaman da insan ister istemez eğitimle yakından ilgileniyor. Eğitim sistemimizin en temel sorunlarından birisi yazık ki ‘ezbercilik’tir. Mutlaka ezberciliğe son vermeli, akla, mantığa, araştırmaya, sorgulamaya dayalı bir eğitim sistemi geliştirmeliyiz.
Bu nedenle sayın Milli Eğitim Bakanı geçenlerde, ‘Eğitimden ezberciliği kaldıracağız’ diye açıklama yapınca, nasıl sevindim anlatamam. “Aferin” dedim içimden, “kimse yapamadı, ama inşallah sen başarırsın.”
O günden beri bekliyorum. Bakanlık, Kuran kurslarını yasaklayacak mı acaba diye. Öyle ya, ilköğretim çağındaki çocuklara hiç bilmedikleri bir dilde kocaman bir kitabı ezberletmeye çalışmak, eğitim düzenimizdeki ezberciliğin temelinde yatmıyor mu? Ya da din derslerinde (müfredata aykırı olarak) ezberletilen Arapça dualar? Ezberciliğe karşı olan değerli Milli Eğitim Bakanı’nın işe buradan başlaması gerekmiyor mu?
Gerekiyor elbette. Ben umutluyum. ‘Ezberciliği eğitim sisteminden söküp atacağız’ dediyse, koskoca bakan yalan söyleyecek değil ya. Elbette gereğini yerine getirecektir.
Ezbercilik kalkınca, yerine ne geçecek? Araştırmacı, sorgulayıcı bir zihin yapısı geçmeli, değil mi? Bakanlık bunun da önlemini almış. MEB bütün okullarda bir kompozisyon yarışması düzenlemiş: Çocuklardan, ‘Ermeni iddialarının asılsız olduğunu ortaya çıkaracak’ kompozisyonlar yazmaları isteniyor! Yani bakanlık konuyu belirlemiş, varılması gereken bilimsel sonucu da şimdiden belirlemiş, öğrencilere (yani çocuklarımıza) aradaki boşlukları doldurmak kalmış! Hangi çocuk, bakanlığın koyduğu ‘bilimsel hedefe’ en çok yaklaşır ve Ermeni iddialarının boşluğunu, Türk iddialarının doğruluğunu gösterirse, onun çalışması birinci seçilecek.
Bazı gazetelerde Milli Eğitim Bakanı’nın çok çalıştığı, gece gündüz demeden proje ürettiği söylenip yazılıyor. Bu ürkütücü bir şey. Keşke daha az çalışsa. Hatta hiç çalışmasa.
Ne kadar hayırlı olurdu!
Yorumlar kapatıldı.