AYKUT KANSU
TRT’de yayınlanan “Sarı Gelin” belgeselinde beni rahatsız eden konulardan biri Ermeni propagandistlerin geçmiş zamanlarda sahte belgeler kullanarak yaptıkları iddialarını çürütürken, bu diziyi hazırlayan ekibin sanki 1915 yılında böyle olaylar olmamış gibi bir hava yaratma çabaları. İki mesele -yani belgelerde tahrifat yapılması ile gerçekten bir trajedinin yaşanıp yaşanmadığı konusu- birbirinden tamamen ayrıdır ve böyle bir bağlamda ele alınması ve “sonuçlandırılması” son derece sorunludur. 1915 yılında meydana gelen trajedinin boyutları meydanda ve bu trajedi yalnızca birkaç belgenin sorgulanması ile reddedilebilecek ölçeğin çok üstündedir.
Bir diğer konu Amerikan Dışişleri Bakanlığı belgelerinde Ermeni Soykırımı ile ilgili resmi belgelerin olmadığı iddiası. Diziyi hazırlayanlar ısrarla, sanki Morgenthau’un anıları tek Amerikan kaynağıymış gibi, Morgenthau’un itibarı üzerine pek de gerçeği yansıtmayan biçimde şüphe belirtiyorlar. Halbuki, resmi Amerikan belgelerine bakanlar 1915 yılı ve sonrasında Türkiye’deki Ermenilerin trajedisi üzerine çok fazla sayıda Türkiye içindeki çeşitli konsolosluklardan gelme yazılı belge ve görsel malzeme bulabilirler.
Atatürk Türkiyesi’nin tavrı
Toynbee’nin İngiliz hükümeti adına daha savaş bitmeden hazırladığı “The Treatment of Armenians in the Ottoman Empire” adlı mavi kitapta sunulan belgelerin de tek kalemde bir kenara atılması mümkün görünmüyor. Kaldı ki, ne Amerikan ne de İngiliz belgeleri bu trajedi üzerine toplanmış ve yayınlanmış yegane belgeler değil. Bu belgelere başvurmadan da bu trajedinin tarihi yazılabilir ve yazılıyor.
Bu konuda belki de en güvenilir kaynak olan resmi Alman ve Avusturya belgelerinden hiç söz açılmaması çok anlamlı. Alman ve Avusturya arşivlerinde 1915 yılında yaşanmış olan trajedinin hemen hemen tüm boyutlarıyla ilgili binlerce belge var. Bu belgelere, diziyi hazırlayanların İngiliz ve Amerikan belgeleri konusunda yapmaya çalıştıkları gibi, salt propaganda malzemesi gözüyle bakılamaz.
Los Angeles Examiner gazetesinde 1926 yılında Atatürk’le ilgili olarak çıkan habere diziyi hazırlayanlar açısından niçin bu kadar önem atfedildiğini de anlayamadım. Diziyi hazırlayanlar belki resmi Türk tarih tezinin belli başlı isimlerinden Faik Reşit Unat’ın ‘Tarih Vesikaları’ dergisinde 1961 yılında çıkan “Amasya Protokolleri” makalesine ve burada yayınladığı belgelere -ve bu belgelerin eklerine baksalar orada Atatürk’ün Anadolu ve Rumeli Mudafaa-i Hukuk Cemiyeti Heyet-i Temsiliyesi adına
İstanbul’daki hükümet ile vardığı mutabakatı göreceklerdi. Bu mutabakatla
“tehcir dolayısıyla irtikabi cürmedenlerin kanunen mucazatı adlen ve siyaseten elzemdir” maddesi ortaklaşa olarak kabul edildi ve bu trajediye karışmış olanların yeni siyasal yapıda yerinin olamayacağı ilkesi benimsendi. Her ne kadar Kemalistler sonradan Şükrü Kaya gibi Ermeni Tehciri olayında sorumlu olanları Türkiye Cumhuriyeti’nde sorumlu mevkilere
getirmişse de bu ve buna benzer belgeler Atatürk ve diğer devlet yetkililerinin 1915’deki trajediyi reddetmediğini göstermesi açısından önemli.
Son olarak söylemek istediğim: Her zaman propaganda yapılabilir ve karşılıklı olarak yapılıyor. Ancak bunun bilimsel bir belgesel gibi sunulması bilim adına yapılan bir saygısızlıktır. Ben bu dizide birkaç kimse dışında ne Türk, ne Ermeni ne de diğer ülke vatandaşı olan ve bu konuda söyledikleri ve yazdıkları ile uluslararası akademik camiada itibarı olan kimselerin görüşlerine başvurulmamış olmasını hem yadırgadım, hem de “olağan” karşıladım. Diziyi hazırlayanlar eğer gerçekten dürüst bir belgesel hazırlama niyetinde olsalardı, bu konuyla ilgili gerçekten akademik görüş belirtebilecek yetkin insanlarla görüşme yapar ve konuya serinkanlı yaklaşan bilim adamlarının son 15-20 yıldır yaptıkları araştırmalardan faydalanırlardı. Su anda akademik dünyada bu dizideki konular tartışılmıyor, bilakis çok daha kapsamlı ve anlamlı sorular soruluyor ve gerçeklik ortaya çıkarılmaya çalışılıyor. Türkiye’deki kamuoyunun böylesine önemli bir tarihi konuda bu dizi yüzünden yine karanlıkta bırakılıyor olması akademik kaygılar taşıyanlar açısından son derece üzücü.
Doç. Dr.AYKUT KANSU:ODTÜ, Öğr. Üyesi
Yorumlar kapatıldı.