İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Koruyucu Hekimlik III

Koruyucu hekimlik konusunda sunacağım yazıların amacı, o konular hakkında derin bilgi vermekten ziyade, hangi basit yöntemlerle sağlığımızı koruyabileceğimizi bildirmektir. İnsanların evhamlı olup her an hekime koşmalarını kesinlikle istemiyorum. Fakat kabul edilemez ihmaller karşısında da isyan ediyorum. Örneğin geçen hafta bahis konusu ettiğim yüksek kolesterolü kontrol altında tutmak için arada sırada kan kolesterolünü kontrol etmek yeterlidir.

Bugünkü konu yüksek tansiyon (hipertansiyon). Sadece hipertansiyonu konu alan kitaplar ortalama 400 sayfalık. Burada onları özetleyecek değilim. Benim arzum herkes tansiyonunu bilsin ve takip etsin. Bunun için de hekime ve eczane kalfasına gitmeye gerek yok. Bilekten tansiyonu ölçen (koldan değil) aletler genelde doğru sonuç vermektedirler. Eldeki alet hekiminki ile karşılaştırılabilir.

Hipertansiyon büyük bir belâdır. Tansiyonun senelerce yüksek kalması hem kalbi büyütür ve yetersizliğe götürür, hem de damarları hırpalar. Özellikle beyin, göz ve böbrek damarlarında hasara yol açar. Hele hipertansiyonla birlikte sigara, kolesterol yüksekliği ve şeker hastalığı varsa risk daha yüksektir.

Normal kimselerde büyük tansiyon 13 ü (yani 130 mm/civa basıncını), küçük tansiyon ise 8.5 i (85 mm/civa) geçmemelidir. 140/90 en üst sınırdır. Amerikada yapılan geniş çaplı ıstatistiklerde ne kadar düşükse o kadar iyidir. Büyük tansaiyonu 11 olanlar genelde uzun ömürlüdürler.

Tansiyon yüksekliği %90 vakada irsîdir. Diyabet veya yüksek kolesterol gibi, hipertansiyon da ya anneden, ya da babadan alınır. ( Yani anneden babadan kimine han, apartman; kimine de hipertansiyon, diyabet miras olarak kalır!). Tıp dilinde aileden gelene “essansiyel hipertansiyon” diyoruz. Yüksek tansiyonlu hastaların ancak %10 unda sebep aileden gelen genler değildir. Bazı böbrek ve böbrek üstü bezi hastalıkları hipertansiyona neden olurlar. Ailede hipertansiyonu bulunmayan yüksek tansiyonlularda bu pahalı araştırmaları yapmak ve esas sebebi bulmak gerekir.

Amerikalı hekimler, yüksek tansiyon konusu %50 ler konusudur derler. Yani hipertansiyonu olan hastaların sadece %50 si bunu farkındadır. Bunu bilenlerin de sadece %50 si düzenli ilâç alarak tansiyonunu normal tutmakta, yani tehlikeli bölgeden uzaklaşmaktadırlar. Bu oran Amerikada böyle ise bizde nasıldır, Allah bilir… Hastaların bir kısmı ancak felç olduğu gün tansiyon diye bir şeyin varlığından haberdar olmaktadır.

Asistan olduğum senelerde yüksek tansiyona verecek hiçbir ilâcımız yoktu. “Tuzsuz ye, istirahat et” demekten başka çaremiz yoktu. Sarmısak o zaman da bilinmekte idi, ama birkaç sarmısakla konu halledilmiyordu. İlk bulunan ilâç Serpasil oldu. Hindistanda, rauwolfia serpantina denen bir bitkinin köklerinden elde edilmişti. Çok sevinmiştik, hiç olmazsa bazı hastalara iyi geliyordu. Fakat bunu alanların bazıları geceleri korkulu rüyalar, kâbuslar görüyorlardı. Bugün elimizde, hepsinin adını bilemediğimiz kadar çok tansiyon düşürücü ilâç var. Bunların da ufak tefek yan etkileri var. Fakat yan etki görüldüğünde bir diğerine geçme kolaylığımız var.

Koruyucu hekimlik babında söyleyeceklerim şunlar:

– Tansiyonunuzu arada sırada kontrol ediniz (bilhassa ebeveyni hipertansiyonlu olanlar)

– Ailede hipertansiyon varsa daha genç yaştan tuzu biraz kısınız, elinizi tuzluğa atmayınız (aileden gelen hipertansiyon geni yoksa fazla tuz almakla tansiyon yükselmez).

– Verilen ilâcı düzenli olarak alınız. “Doktor bey ömür boyu ilâç mı alacağım” diye isyan etmeyiniz. Evet alacaksınız. İleride belki başka çare bulunur, bugün için bu.

– Verilen ilâç yetersizse, ya miktarı artırılır, ya da ikinci bir ilâç eklenir. Buna hekim karar verir.

– Başkasının telkini ile ilâcınızı değiştirmeyiniz. Bir tereddütünüz varsa hekime danışınız.

– Hiçbir yan etki hipertansiyonun kendisi kadar tehlikeli değildir. İlâcı sürekli alınız. Yüksek tansiyonun kötü sonuçlarından korununuz.

Yorumlar kapatıldı.