İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

hurriyet: 6 gerçek, 6 yalan

TRT1’de yayınlanan Sarı Gelin Belgeseli’nde bugüne kadar kamuoyu tarafından pek fazla bilinmeyen Ermeni iddiaları ve bu iddialara yönelik yanıtlar aktarıldı.

6 bölümlük belgeselin özeti niteliğindeki ilk bölümde, şu iddialar ve gerçekler yayınlandı:

1- Alman-Rus savaşının tablosu

Rusya’da Tridiyagof Müzesi’nde sergilenen ve Rus ressam Vasili Veraşagin’e ait olan bu tablonun Ermeni soykırımını sembolize ettiği söyleniyordu. Halbuki, ‘Savaşın Kötülükleri’ adını taşıyan tablo, Alman-Rus (1871-72) savaşını anlatıyordu.

2- Mavi Kitap fazla uçuk

Ünlü İngiliz tarihçi Arnold Toynbee’nin yazdığı söylenen ‘Blue Book’ yani ‘Mavi Kitap’ da Ermeniler arasında bir efsane gibiydi. Kitapta, Ermeniler’in nasıl soykırıma uğratıldığı detaylarıyla anlatılıyordu. Bu nedenle de soykırıma dayanak teşkil ediyordu. Belgeseli hazırlayanlar, Arnold Toynbee’nin kitabın yazarı değil editörü olduğunu, bir kez bile İstanbul’a veya Anadolu’yu gelmediğini vurguluyorlar. Peki nereden elde etmişti bu bilgileri Toynbee? Aram Andonyan’ın telgrafı gibi sahte belgelerden elbette. Çünkü, kullandığı bütün danışman ve tercümanlar Ermeni’ydi. Bunun böyle olduğunu, ABD’li Prof. Justin MacCarthy de söylüyordu, belgesel ekibinin İngiliz arşivlerinden elde ettiği belgeler de.

3- Naziler için yazılan roman

Ermeniler’in vazgeçemedikleri kaynaklardan biri de Avusturyalı yazar Franz Werfel’in ‘‘Musa Dağı’nda 40 Gün’’ adlı romanıydı. Aslında Nazi zulmünü anlatan bir kitaptı bu ama o yıllarda bunu ifade etmek imkánsız olduğu için zulmedenler Jöntürk olarak tasvir edilmişti. Zulmedenler Jöntürk kimliğiyle tanımlanınca, zulme uğrayanlar da tabii ki Ermeniler oluyordu. Oysa, Franz Werfel, romanı Nazileri anlatmak için yazdığını ölmeden önce açıkça itiraf etmişti. Avusturyalı tarihçi Prof. Erich Fiegel de bunu belgeleriyle ortaya koymuştu zaten. Ayrıca, romana Ermeniler de büyük tepki göstermişler ve 15 Aralık 1935’te Pangaltı Kilisesi’nde kitabı lanetleyerek yakmışlardı.

4- Morgenthau neler diyor

Peki ya ‘Morgenthau’s Memories’. ABD Büyükelçisi olduğu söylenen Henry Morgenthau’nun hatıralarının da Ermeni soykırımını doğruladığı söylenmişti. Halbuki, bunlar resmi belge filan değil, adı üzerinde hatırattı. Ayrıca kendisi de emlakçıydı ve misyoner kuruluşlarıyla da hayli içli-dışlı birisiydi. Bu konuda uluslararası hukuka uygun belgeler Amiral Bristol imzasını taşıyordu ve ABD de bu belgeleri esas alıyordu zaten. Ne mi vardı bu belgelerde? Ne olacak, bu belgeler, iddiaların aksine asıl soykırıma uğrayanların Türkler olduğunu koyuyordu ortaya.

5- Hildebrand diye biri yok

Bir de Los Angeles Examiner Gazetesi’nin muhabiri ve İsviçreli olduğu söylenen Emile Hildebrand’ın Atatürk’le yaptığı söyleşi vardı. Oysa, belgesel ekibinin İsviçre makamlarına yaptığı başvurular, böyle bir kişinin varlığını kuşkulu hale getirmişti. Ayrıca Türk Dışişleri Bakanlığı’nın veya İsviçre Büyükelçiliği’nin kayıtlarında da böyle bir isme rastlanmamıştı. Öyle ki, konuyu araştıran Boston Armenian Review editörü James Taşçıyan da, bir yazı yazarak, Ermenileri bu tür sahte belge ve bilgilere itibar etmemeleri konusunda uyarmıştı.

6- Talat Paşa’nın telgrafı sahte

Ermeni tezlerinde Talat Paşa’ya ait olduğu söylenen soykırım telgrafı temel teşkil ediyordu. Erivan Soykırım Müzesi’nde sergilenen bu telgraf sahteydi. Çünkü, Osmanlı şifre sistemine uygun yazılmadığı gibi, tarihi de bir yıl öncesine aitti. Öte yandan, Talat Paşa’nın imzasının çok kötü bir şekilde taklit edildiği de hemen farkedilmekteydi. Daha da önemlisi, telgrafın muhatabı olduğu söylenen Halep Valisi Abdülhalik Bey, sözü edilen tarihte görevde bile değildi.

Yorumlar kapatıldı.