İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

hürriyet: Ermeni sorunu, ABD´nin değil bizim meselemiz

Sefa KAPLAN

Agos Gazetesi Yayın Yönetmeni Hrant Dink, Türk-Ermeni ilişkilerinin normalleşmeye başladığını belirterek ‘‘Ermeni meselesinin uluslararası arenada malzeme olarak kullanılmasına izin verilmesi, buna göz yumulması, hatta buna alet olunması, Ermeni toplumu için bir zuldür. Kendi tarihine, kendi atalarına karşı bir haksızlıktır’’ dedi.

Hrant Dink, Hürriyet’in sorularını cevapladı:

24 Nisan, öncekilerle kıyaslandığında normalleşmiş gibi görünüyor. Öyle mi gerçekten?

– Bunun adına normalleşme değil de alışma desek daha doğru olabilir. Bazı platformlarda normalleşmeye de rastlıyoruz, ama genel görünüme alışma diyebiliriz. Yıllardır dünyanının her tarafına dağılmış Ermeniler, 24 Nisanda 1915’teki olayları anar ve Türk medyası da bunu tercüme ederek Türk toplumuna sunar. Eskiden bu anma törenlerinde Türk bayrakları yakılır, Türk konsolosluklarına yürüyüş yapılır, Türkiye aleyhine sloganlar atılırdı. Hálá böyle yapanlar var ama büyük çoğunluk Türkiye’ye saldırmak yerine, kendi geçmişini anmaya eğilim gösteriyor. Burada kaydedilmesi gereken Ermenistan’daki anma toplantısıyla ‘‘diaspora’’daki anma toplantıları arasındaki ritüel farkıdır.

Nedir o fark?

– Ermenistan’da Türkiye aleyhine sloganlar atılmaz, bayrak yakmalar filan olmaz. Oradaki esas sessizliktir. İnsanlar yürür ve anıta karanfil bırakır. Her iki tarafta da uçlardaki insanlar yarayı kaşımaya devam ediyor, ama büyük çoğunluk bunlara prim vermiyor artık.

Fransa’da açılacak olan anıt ve ABD Kongresi’ne sunulan soykırım tasarısı, normalleşmeyi engellemeye yönelik teşebbüsler değil mi?

– Türk ve Ermeni toplumları arasındaki ilişkiler, eğer sadece bu olaya endekslenirse, bunlar normalleşmeyi engelleyen girişimlerdir. Şimdi o söylemler bir hayli değişti, ama eskiden Türkiye’de yaygın olan tavra bakılırsa Ermeniler, Türkleri kesmişti. Artık bu iddialardan vazgeçildi ve tarihi sorgulama aşamasına gelindi. ‘‘Soykırımı kabul edip özür dileyelim’’ diyen insanlar da çıktı, yazılar da yazıldı. Buna benzer bir farklılaşma diaspora Ermenileri arasında da gelişmeye başladı. ‘‘Tamam 24 Nisanı analım, ama Türklerle diyaloğumuzu da kesmeyelim’’ deniliyor artık. ‘‘Kimliğimizi sadece 24 Nisana endekslemeyelim’’ diyenler de var. Kabul etmek gerekir ki, bu türden bir normalleşme sürecine girilmesinde Türkiye Ermenilerinin geliştirdiği söylemler büyük rol oynamıştır ve bundan sonra da oynamaya devam edecektir.

Nedir Türkiye Ermenileri’nin geliştirdiği söylem?

– Biz bu konunun bu topraklar üzerinde, Türk ve Ermeni toplumu arasında konuşulmasını istiyoruz. Türkiye ile Ermenistan arasında iyi bir diyaloğun kurulmasını istiyoruz. Bu Fransa’nın veya ABD’nin değil, bizim kendi meselemizdir. Türkiye toplumu tarihine bakmasını bilmiyor, Ermeni toplumu da geleceğine bakmasını bilmiyor. Türk toplumunun kendi tarihine bakışını zenginleştirmesi lazım. Daha bir empatik yaklaşım göstermesi lazım. Ermeni toplumunun ise geleceğine bakarak hareket etmesi gerekiyor. Aksi takdirde, her iki toplumun birbirine yönelik ilişkisi, tam bir klinik vaka görüntüsü sergilemeye devam edecektir. Bu ruh hali içerisindeki iki toplumun da tedaviye ihtiyacı var demektir.

Peki doktor kim olacak?

– ABD’li veya Fransız bir doktor bu işi çözemez. Çözmez de zaten. Çünkü hastalığın bulaşıp yaygınlaşmasına yol açanlar onlar. Onlara insiyatif verirseniz bunu sonuna kadar kullanırlar ve mesele tamamiyle içinden çıkılmaz bir hal alır. Bizim üzerimizden politika üretirler ve bizi de malzeme olarak kullanırlar. Fransızlar veya Amerikalılar tarihe ilişkin gerçekleri bugün öğreniyor değiller ki. Bugün gündeme getirmelerinin nedeni tamamiyle siyasi. Bu gerçek artık net olarak görülmeli. Ermeni meselesinin uluslararası arenada malzeme olarak kullanılmasına göz yumulması, hatta buna alet olunması, Ermeni toplumu için bir zuldür. Kendi tarihine, kendi atalarına karşı bir haksızlıktır.

Yorumlar kapatıldı.