İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

lraper: Kutsal Haftaya Giriyoruz

Nihayet Kilise takvimimizin tacı Kutsal Hafta’ya eriştik. İlk Oruç (Araçavorats Bahk) Karnavalı’ndan itibaren on hafta boyunca heyecanlı bir bekleyişle, Kutsal Kitap okumaları, vaazlar, tutulan oruç ve perhizler, uzak veya yakın kiliselere yaptığımız ziyaretler ve diğer ruhani alıştırmalarla dünyanın endişelerinden ve karmaşasından sıyrılarak ruhani değerlerimiz üzerinde odaklanmaya ve Rab’bin yolundaki yönümüzü yeniden tespit etmek için çaba sarfettik.

Coşkuyla okuduğumuz ilahilerde Mesih İsa’nın, Yol, Gerçek ve Yaşam olduğunu ikrar ettik. Dualarımızla yerden göğe ulaşmaya çabalarken, O’ndan bize ruhani önderlik etmesini diledik. Bir kez daha “herşeyin boş” ve geçici, kurtuluşun ise sadece Rab’de olduğunun farkına vardık. Bencillik ve kibirle dolu materyalist insanoğlu, dünyanın yaratılışında olduğu gibi bugün de tanrı gibi olmaya yelteniyor. İnsan her türlü ahengi bozmakta, her türlü sistemi yozlaştırmakta ve yıkıntıya, kedere ve ölüme neden olmaktadır. Bu sözlerin ispatını aramak için uzaklara gitmeye gerek yok. İşte sınırlarımızın az ötesinde tüm vahşetiyle yaşanan İkinci Körfez Savaşı…

Doğal olarak “dünyamıza esenlik ver” diye dua ederek bir şeylerin değişmesini beklemek iyi niyetten öteye gitmez. İnsan, Tanrı’nın sevgisini algılamadığı sürece dünya barışı gerçekleşmeyecektir. Rab’bin çağrısı gayet açıktır:

“Önce Tanrı’nın krallığını ve doğruluğunu dileyin”.

İnsan, diğer bereketleri ve lütufları ancak ondan sonra elde edecektir.

İlk Oruç ve Büyük Oruç derken, on haftalık bir dönem, tövbe yenilemek ve Tanrı’ya dönmek için gerçek bir fırsattı. Geleneksel ruhani alıştırmalara katılanlar mutlaka onlardan yararlanmışlardır.

Ancak sadece bu günler veya haftalarla sınırlı değiliz ki! Tövbe etmek, Rab’be dönmek için her zaman yeni fırsatlar vardır. Tanrı, nefes aldığımızda ciğerlerimize giren hava, içtiğimiz su, yüzümüzü okşayan güneşin ışığı kadar yakınımızdadır. Bize düşen O’nun varlığının farkına varmak, O’nu daha yakından tanımayı arzu etmek ve Kutsal Ruh’unun içimizde işlemesine engel olmamaktır. İşte o zaman Kutsal Ruh’un lütuflarıyla donanır, mest olur, seviniriz.

İşte Dzağgazart! İşte halkın büyük tezahüratıyla Rab’bin Kudüs’e girişinin anısı! Zeytin ve hurma ağacı dalları ellerinde, büyük bir halk kitlesi coşkuyla selamlıyor Kurtarıcı’nın gelişini. Kudüs’ün taşları bile neredeyse kalabalıkla birlikte haykırıyor: “Rab’bin adıyla gelen Kral’a övgüler olsun’ Gökte esenlik, en yücelerde yücelik olsun!” (Lu. 19:38).

Kilisemizin Sevgili Evladı,

Eşinin, çocuğunun, torununun, arkadaşının elinden tut, bir zeytin dalı buluver, gel, sen de O’nu karşılayan kalabalıklara katıl!

Bak tüm dünyada sevinç ve coşku nidaları yükseliyor, çanlar çalıyor;

O, Kutsal Kent Kudüs’e giriyor.

Yer yerinden oynuyor.

Göktekilerin yeryüzündekilerle birlikte söylediği ilahilere sen de katıl:

“Hosanna! Rab’bin adıyla gelene övgüler olsun!”.

Cemaatimizin Sevgili Evladı,

Bu haftanın kutsal olduğunu sakın unutma! Kiliselerdeki törenlere mutlaka katıl. Kutsal Kilise’nin senin Büyük Ailen olduğunu unutma! Vaftiz andını yenile bu hafta. İmanında güçlen. Atalarının ruhani hazinesi hayatının en derin kaynağı olsun! Ne olursa olsun ümidini yitirme, Tanrı’ya güven. Tanrı’yı tüm kalbinle, tüm ruhunla, tüm varlığınla sev. İnsanları da kendin gibi sev. Çünkü erdemlerden en büyüğü sevgidir.

Bu hafta, Rab İsa’yı davet et, kalbine de girsin.

Senin şahsi Mesih’in, Kral’ın ve Kurtarıcı’n olsun.

Amen.

LRAPER

Yorumlar kapatıldı.