İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Yorgo Kırbaki : `Ararat´

‘Ararat’ filminin vizyona gireceğini okuduğumda, yıllar öncesine olabildiğince derin bir dalış yaptım.

Bu diyara yeni gelmiş, Pire İktisat Fakültesi’nin ya 1. ya 2. sınıfına gidiyordum ‘Geceyarısı Ekspresi’ Atina sinemalarında gösterildiğinde. Daha gösterime girdiğinin ilk haftasında okuldan adlarını bile unuttuğum arkadaşlarla gitmiştik. Doğrusunu isterseniz Bill Hayes’in hikâyesine pek inanmamış, buna karşın yönetmen Alan Parker’ın sürükleyiciliğini ve filmin müziğini beğenmiştim. Hatta, her ne kadar karanlık ve hüzünlü yüzü yansıtılmaya çalışılsa bile, filmin ilk sahnelerindeki İstanbul manzaralarıyla hasret bile gidermiştim. Sinemadan çıktıktan sonra koyu bir sohbete dalmıştık. “Doğru mu?” diye soruyordu arkadaşlar. Bilmiyordum. Ama içimden de inanmıyordum. Sorulara doğrudan cevap vermek yerine filmde bazı artistlerin Yunanlı olmasından, çok kötü Türkçe konuşmalarından, polisin Türkiye’de sakallı olmadığından filan bahsetmiştim.

O dönemin gazetelerinde ‘Türkiye’nin gerçekleri gözler önüne seriliyor’ ya da ‘İşte Türkiye’ hatta ‘Filmde gösterilenler Türkiye’deki dehşetin yanında hiç kalıyor’ tarzı yazılar çıkmıştı. Önyargılı, peşin hükümlü. Filme sanatsal açıdan yaklaşıldığı pek aklıma gelmiyor.

Sinemaların gişelerinde kuyruklar vardı. Geceyarısı Ekspresi’ni haftalarca oynattı sinemalar. Filmi sonraki yıllarda televizyonlardan da defalarca izledim. Birkaç yıl önce de bilmem kaçıncı defa oynatılacağında, bir Türk yetkilinin Atina ziyaretine denk geldiğinden yukarılardan gelen emirle yayından kaldırılmıştı.

Atom Egoyan’ın filmi çekildiğinde Türkiye’deki tepkiler malum. İkinci bir Geceyarısı Ekspresi’nden söz edildi uzun uzun. ‘Ermeni soykırımı’nı tanıyan ilk Avrupa ülkesi Yunanistan’da ‘Ararat’ için büyük gürültü kopması, kamuoyu oluşturulması beklenebilirdi.

Yarın ne olur bilmem, ama film üç gündür gösterimde ve eleştirmenlerden hep olumsuz not aldı.

Ta Nea gazetesi ‘Egoyan’ın düşüşü’ başlıklı eleştirisinde “Koskoca bir delik. Egoyan değerinin çıtasını çok aşağıya indirdi. Filmin başı sonu kopuk. Her şey saçından başından çekilmiş. Kötü bir yapıt olarak hatırlayacağız” derken, Etnos gazetesi, senaryoyu karmaşık buldu. Ararat’ı sanatsal açıdan başka bir yaklaşımla değerlendiren yazı görmedim.

Henüz seyretmeye gitmediğim film hakkında ilerde ne olur bilemem ama Geceyarısı Eksrpesi dönemiyle kıyasladığımızda, Türk-Yunan ilişkilerinde son dört yıldaki yaklaşımın etkisini görmek mümkün .

Yorumlar kapatıldı.