İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Yeni Şafak: Domuz ve kilisede namaz

Taha Kıvanç

Çoktandır cuma namazını Kızılay tarafında kılmam gerekmiyor, o sebeple yeni bir gözlemim yok; ancak bugün de durumun değiştiğini sanmıyorum: Ankara’nın merkezindeki bir çok sokak, cuma vaktinde, caddelere taşan cemaatle dolar… O sırada caddeden geçmek zorunda kalanlar, namaz süresince ya bir kenarda bekler, ya da cemaat arasından geçerek gideceği yere varırlar…

Sebebini tahmin etmişsinizdir: Hergün yüzbinlerce insanın geçtiği, onbinlerce kişinin çalıştığı Kızılay’da -Kocatepe Camii dışında- câmi yoktur… İbadet ihtiyacı, çeşitli binaların en alt katlarındaki başka amaçla kullanıma müsait olmayan boş mekânlar değerlendirilerek oluşturulmuş mescitlerle karşılanır… Sıkış-tepiş mescitler cuma günleri cemaati almaz, insanlar da sokaklara taşar…

Kızılay’da nerede? Neredeyse her sokakta… Meşrutiyet Caddesi üzerinde, Kocabeyoğlu Pasajı’nın arkasında… Kimbilir daha başka nerelerde? Namaz kılmayanlar ve kadınlar, cemaatin önünden-yanından geçmek zorunda kaldıkları için muzdarip, cemaat de önünden geçildiği için rahatsızdır…

Konuyu, aklıma, Ak Parti’nin iktidara gelişinden sonra birilerinin sokak mescitlerini sürekli gündeme taşımaları getirdi… Sabah, televizyonda, “Gazeteler bugün ne yazdı?”sorusuna cevap teşkil eden haberleri izlerken, “Sokakta namaz kılanlar arttı” veya “Devlet dairelerinde mescitler çoğaldı” tarzı haberlerle sıkça karşılaşır oldum… O tür haberleri duydukça, kendi kendime, “Hayır efendim, sokakta cuma namazı kılanlar eskiden de vardı” veya “O devlet dairesinde mescit neredeyse ilk günden beri var” tepkisi verdiğimi fark ettim…

Devlet Planlama Teşkilâtı’nın da bulunduğu yeni Başbakanlık binasının kalorifer dairesinin hemen yanında ben bildim bileli mescit vardır. Hemen her bakanlık binasında da, en altta katta, kaloriferle içiçe birer mescit bulunur. Ak Parti’den önce de bulunurdu, şimdi de bulunuyor… Sadece Başbakanlık veya bakanlık personeline de açık tutulmaz o mescitler, özellikle cuma günleri, o civardan geçenler içeriye girip namaz kılabilirler…

Konuyu dillerine dolayan gazeteler bilmeyebilir, ama Türkiye’de bazı insanlar sadece cumaları, bazıları ise hem her cuma hem de beş vakit namaz kılıyor… Nüfusun hemen yarısının beş vakit namaz kıldığı bir ülke burası. Anketlere cevap olarak “Her cuma camiye gidiyorum” diyenler halkın üçte ikisini teşkil ediyor. Ankara’da Kızılay ve çevresi Yenişehir adıyla inşa edilirken câmi için yer bırakılması düşünülmemiş, insanlar da ihtiyaçlarını yeraltı mescitleri icat ederek karşılama yolunu tutmuşlar…

Hıristiyan Alemi’nin Noel’i kutladığı akşam, bir grup arkadaş, Ankara’daki beş yıldızlı otellerden birinde yemek yedik. Otelin açık-büfe lokantasına girdiğimizde, bizi masamıza yerleştiren garson, “Bu akşam” dedi, “Noel olduğu için tezgâhta domuz eti de bulunduruyoruz.” Bundan daha kibar “Dikkatli olun” uyarısı yapılamazdı. O esnada etrafa baktım, akşamın ileri saatinde, masaların dolu olduğu bir sırada, tek-tük bile yabancı yoktu… Rezervasyonları önceden bilme durumundaki otel, az yabancılı geçireceğini bildiği ve ‘domuz’ Hıristiyanlığın şartlarından olmadığı halde, menüsünde ona yer vermişti…

Emin olun kızmadım.

Otele kızmadım, ama şunu düşündüm: Aynı otelde, seçim ertesi Ramazan ayına rastladığı için verilen bir iftar yemeğine katılan siyasiler, yemekle sohbet arasında akşam namazlarını bir köşede eda etmeye kalktıklarında, Türkiye sarsıntı geçirmişti. Televizyonlar o ve müteakip geceler, gazeteler günlerce, “Otelde namaz mı kılınır?” diye görüntü eşliğinde sorup durdular… Otel yönetiminin, “Biz her Ramazan, iftardan sonra akşam namazı kılmak isteyenler için- mescit hazırlarız” açıklaması bile dinlenmedi o hengâmede… Müslümanların Ramazan ayında ve iftardan sonra namaz kılmalarının garipsendiği Ankara’daki beş yıldızlı otelde, hemen hiç yabancı müşteri bulunmayan Noel gecesi, “Belki gelirler” düşüncesiyle menüye ‘domuz eti’ konduğundan ise kimseler haberdar olamadı…

Ne garip bir ülke olduk!

Bu satırları yazdığımda aklıma geldi. Başbakan Abdullah Gül, Londra’daki öğrencilik döneminde, devam ettiği okulda namaz sorununu nasıl çözdüğünü ilk günden bana anlatmıştı. Kayıt yaptırdıktan sonra dışarı çıktığında okulun yanında bir kilise görmüş… İçeriye doğru bakarken göz göze geldiği bir papaza yakınlarda bir mescit bulunup bulunmadığını sormuş… Genç papaz kendisine içinde kimsenin girmediği bir oda gösterip yere temiz bir örtü serivermiş… Yandaki okulun öğrencisi olduğunu öğrendiğinde ise ne zaman ihtiyaç duyarsa hiç çekinmeden gelip namazlarını aynı odada kılabileceğini bildirmiş… Abdullah Gül, bana bunları anlattıktan sonra, “Aylardan beri namazımı kilisede kılıyorum” demişti…

Müslüman bir öğrencinin namaz ihtiyacını karşılamaktan papazın mutlu olduğunu biliyorum. Bizde ise birileri, aynı ihtiyacın uyduruk kaydırık yerlerde karşılanmasından muzdarip insanlarımızın rahatsızlığını gidermenin yollarını arayacaklarına, “Yerlerde namaz kılıyorlar” diye bir de üzerlerine üzerlerine gidiyorlar…

Yüzbinlerce Amerikan askeri gelirse kilise ve havralarını da yanlarında getirecekler; mescitlere karşı çıkanlar acaba onlara da müsamahasız davranırlar mı?

Yorumlar kapatıldı.