BRÜKSEL’den gelen kulis haberlerinde ilginç bir ayrıntı vardı. Geçen hafta, AB devlet başkanlarının katıldığı ve Kopenhag zirvesinin alt yapısının hazırlandığı toplantıda AB Komisyonu’nun genişlemeden sorumlu komiseri Günter Verheugen, bir ara ağır ve ölçülü tavrını tamamen bir kenara bırakıp kendisine soru yönelten gazetecilere patlamış: ‘Bu toplantı, bir Türk toplantısı haline dönüştü!’
Verheugen haklı. Brüksel kulislerinin farelerinden aldığım bilgiler de o yöndeydi. Türkiye’ye nasıl bir hedef gösterileceği tartışması çok boyutlanmış. Zaten, Türkiye’ye Aralık ayında tarih verilemeyeceğini söyleyen Prodi’den, sonuç bildirgesinde Türkiye ile ilgili paragrafın daha kuvvetli olması için ağırlığını koyan İtalyan Başbakanı Berlusconi’nin girişimlerine, Washington’dan gelen mesajlara, Ankara’nın restleşmelerine kadar bunun işaretlerini perdenin önünden de almıştık.
Ama Verheugen bir konuda yanılıyor. Sadece bu toplantı değil, aslında Avrupa’nın genişleme kararından ve Türkiye’nin üyelik başvurusundan bu yana, genişlemeyle ilgili her toplantı Türkiye toplantısı haline dönüşüyor.
Türkiye’nin tam üyeliğine kadar da bu böyle devam edecek. Sadece Avrupa için değil, bizim için de durum aynı. Avrupa karşıtlarının bazen haklı bazen gereksiz itirazları öne geçse de, Avrupa Birliği Türkiye’nin gündeminde hep önde olacak.
Nitekim, yeni hükümeti bekleyen ilk iş de bu değil mi? Kopenhag’a hazırlık.
* * *
KOPENHAG’da Türkiye’ye, tam üyelik müzakerelerinin başlama tarihinin verileceği sinyalleri kuvvetli biçimde gelirken, sivil toplum yeni hükümeti beklemeden harekete geçti.
Türkiye’deki Ortodoks Ermeni vatandaşlarımızın dini önderliği Ermeni Patriği Mesrob II, başta Papa, AB Parlamenterleri, AB Komisyonu Başkanı Romano Prodi ve Verheugen ile AB üyesi ülkelerin dışişleri bakanlarına bir mektup göndererek, 12 Aralık zirvesinde Türkiye’ye müzakere tarihi verilmesini istedi.
‘Size bu mektubu altı asırlık İstanbul Ermeni Patrikliği ve Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı on binlerce Ermeni Kilisesi üyesi adına, Türkiye’nin AB sürecini desteklemek üzere yazıyorum’ sözleriyle başlayan mektup can alıcı konulara değiniyor.
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin, ‘Dünyanın çok az yerinde görülebilecek bir sorumluluk bilinciyle, seçime giderken, devlet geleneği açısından devrim sayılabilecek yasal değişiklikleri kabul ettiği’ vurgulanıyor, Ermeni cemaatinin sorunlarının tam olarak çözümü için de Türkiye’nin AB ile müzakerelere başlamasının gerektiği belirtiliyor.
İstanbul ve Türkiye Ermeni Patrikliği’nin kaşesini taşıyan ve Patrik Mesrob II tarafından kaleme alınan mektup şöyle sona eriyor:
’12 Aralık’da Avrupa Birliği Konseyi’nde, müzakerelerin başlamasına yeşil ışık yakan bir kararın çıkacağını umuyoruz. Böyle bir karar Türkiye’yi tepeden tırnağa değiştirecek dinamiklerin önünü açmakla kalmayacaktır. Aynı zamanda 11 Eylül sonrasında yeniden şekillenmeye başlayan dünyamızda, parlamenter demokrasiyle yönetilen, laik ve büyük çoğunluğu Müslüman bir ülkenin, Avrupa’nın çeşitliliğine katkıda bulunmasını da sağlayacaktır.
Türkiye Cumhuriyeti’nin Ermeni vatandaşları, Avrupa Konseyi’nin sizin de desteğinizle, Avrupa’nın ve Türkiye’nin geleceğini olumlu yönde etkileyecek bir siyasi perspektifi benimseyerek, Türkiye ile müzakerelerin önünü açacağı yönündeki umudunu korumaktadır.’
* * *
ERMENİ Patriği’nin mektubunun etkili olacağına inanıyorum. Onu diğer cemaatlerin de izleyeceğini sanıyorum. Ama bu kadarla kalmayacak tabii ki, Türkiye vatandaşlarının sadece dini değil, her alandaki sivil toplum temsilcileri de Avrupa çıkartmasına hazırlanıyorlar.
4 Kasım’dan Aralık ortasına kadar, sadece AB toplantılarının değil, Avrupa’nın da gündemini Türkiye dolduracak.
Yorumlar kapatıldı.