Bizim devletin çocuksu bir hali vardır, aklı ermediği şeyi anlamaz.
Çocuklar, ağaç, kuş, horozşekeri vb. olguların ne anlama geldiğini bir kerede anlar da, şimşek, gök gürültüsü, karanlık, cin, peri gibi tahayyülüne sığmayan şeylerden korkar.
Devletin de her ne kadar ‘he!’ deyip, başını sallayarak onaylamış gözükse de, ‘insan hakları’ kavramı, bu bağlamda pek aklına yatan bir olgu olamadı maalesef.
Genel olarak bir itirazı yok gibi gözükür, ama bu kavramı ‘insan’ ve ‘hak’ diye ikiye ayırıp önüne koyduğunuzda, kafası epeyce karışır. Çok üzerine giderseniz ürker. Hele ‘insan’ kelimesini silip, yerine ‘Kürt’ veya ‘Rum’ yahut ‘Ermeni’ yazdığınızda bakışları donuklaşır, algılama frekansı iyice azalır.
‘Cemaat Vakıflarının Taşınmaz Mal Edinmeleri ve Bunlar Üzerinde Tasarrufta Bulunmaları Hakkında Yönetmelik’ konusunda gelişen devlet refleksi de çok farklı olmadı. Olamazdı zaten.
Çocuk aklı işte… Hukuk literatüründeki güçsüz ve zayıf olan kişi, grup ve çevrelerin güçsüzlüğünün giderilmesini hedefleyen ‘güçlendirme’ (empower) formülünden haberdar olması mümkün mü?
Ne bilsin uluslararası sözleşmelerinin ne anlama geldiğini? Lozan Antlaşması’nın mana ve ruhunu?
Ol sebeple, yönetmelik de MGK Sekreterliği’ne kadar uzandı. Fazlalıkları tıraşlandı, evcilleştirildi, patlatma pimi imha edildi ve önümüze kondu.
Gel gör ki, ben de devletten çok farklı değilim, bir anlamda ben de çocuğum.
‘Yönetmelik’ adı altında, öyle her önüme konulanı yemem. Midem bulanır.
Yorumlar kapatıldı.