İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Zeki Coşkun: Gül´dür bu!

MHP’nin medya-magazin komiseri, her tür lüzumsuz laga luganın gediklisi Mehmet Gül yine sahnede. Sezen Aksu ve Türkiye şarkıları için yol haritasını çiziverdi: Sezen gitsin Ermenistan’da versin konserini.

O cenahtan fazlasıyla duyduğumuz ‘Moskova’ya Moskova’ya’, ‘Ya sev ya terk et’ türü bu adres tarifini yine de kendiliğinden yapmıyor Gül. İlki 30 Ağustos’ta Efes Antik Tiyatro’da gerçekleştirilen konser, repertuvarı ve Kürt, Rum, Musevi, Ermeni grupların da yer aldığı 170 kişilik icra heyetiyle daha baştan ‘müzik’ ötesi anlamlar yüklendi. Tuhaf ama, Kültür Bakanlığı’nın saptadığı konser tarihi de ek ‘hassasiyet’ yarattı: Ege Ordu Komutanı, “Neden 30 Ağustos gecesi” deyiverdi. Kısaca, malum ‘bölünme’ sendromu repertuvar, icracılar ve tarihle birleşip katmerlendi, birileri için.

Paşanın sorusundan vazife çıkaran Gül yol haritasını çiziverdi: Ermenistan’a! Peki. Buraya kadarı zihniyet, ruhiyat yönünden alışık olduğumuz durum. Ötesi, tam Gül’lük.

Sezen Aksu’nun Türkiye şarkıları içinde neden Ermeni parçalarına ve Ermenice olarak yer veriyor? Gül önce bu konuya açıklık getiriyor: Sezen’in ‘Ermeni kökenli rahmetli Onno Tunç’la sevgili, dost olması’ndan! Yaaa… Vahim ve somut gerçeğe işaret eden Gül, bilgeliği de elden bırakmıyor. Zamanın derinliklerinde kalan Sezen-Onno ilişkisi için “Şahsi bir olay” diyor, nedense vurgu yaptıktan sonra “Özel hayatı bizi ilgilendirmez”e getiriyor sözü.

Özel hayatı bizi ilgilendirmez ama bakın o özel hayatıyla sanatını ayırmıyor, yaptığının nereye varacağını fark etmiyor ya da birilerinin gizli emellerine alet oluyor: “Lütfen kendi özel hayatını, Türk milletinin ebedi hayatıyla karıştırmasın. Takdir ettiğimiz, sevdiğimiz Sezen Aksu’yu böyle görmek istemiyoruz.”

Nezaketen edilen son tümce zaten öncekilerle çelişiyor. Nedir söylenen? Bizi ilgilendirmez dese de Gül’ün makbul bulmadığı son derece açık bir ‘özel hayat’ var. Ve oradaki aşk meşk, görüldüğü gibi ‘ülke bütünlüğü’nü, ‘milli bekamızı tehdit edecek’ sonuçlara yol açıyor. Özel hayatı Türk milletinin ebedi hayatıyla karıştırma başka nasıl olur?

Bu mantığa göre, ‘makbul’ sayılmayan öteki gruplar ve müzikleri için de Sezen Aksu’nun ‘özel hayatı’ndaki karşılıkları aramak gerekecek. Kim bilir kimler gelmiş, kimler geçmiştir onun hayatından ki, Rum, Musevi, Kürt şarkılarını, türkülerini, ilahilerini söylüyor, söyletiyor!

***

Bir ara da Tarkan’ın ‘yumuşak’lığıyla Türk gencini bozduğunu mesele eden Gül’de sıkça karşımıza çıkan ve ‘özel hayat’ klişesiyle nötralize edilen cinsellik-seks merakı ayrıca incelemeyi, tartışmayı gerektiriyor. Onu şimdilik geçiyorum ama, ırkçılığın doğal -ve kaçınılmaz olarak seksüel-sorulara açıldığı ortada. Zaten Gül, Aksu’ya Ermenistan’da konser vermesini tavsiye ederken aslında Başbuğ’unun izinden gidiyor. Hatırlanırsa, uzun ömrünün son demlerinde Erciyes’ten kükremişti rahmetli, “Ne mozaiği ulan!” diye. Gül de aynı şekilde soruyor: “10 bin Rum, 30 bin Ermeni, 20 bin Yahudi varken 70 milyonluk ülkede mozaikten söz edilebilir mi?”

Öyleyse Başbuğ’un sözünü yineleyeceksiniz: Mozaik değil, mermer bu, mermer!

Ve aynı Başbuğ, gereğinde Nâzım Hikmet’in dizeleriyle de kükreyebilir “Dört nala gelip uzak Asya’dan/Akdeniz’e doğru/bir kısrak başı gibi uzanan/bu memleket bizim” diye… Lakin, sadece Uzak Asya’dan gelme faslı mühimdir burada, ve ‘bizim’ olması. Senden önce ve seninle olanlar yoktur artık.

Bir daha ve hiçbir şekilde olmamaları için, mozaik muhabbetine meydan vermemek için ne yapmak gerekiyor? Özel hayata dikkat! Gül’ler böyle buyuruyor. Yoksa, naş naş… Ermenistan’a!

(Not: Misyoner, cesur, sosyal mozaikçi Sezen tezahüratını da ayrıca konuşuruz.)

Yorumlar kapatıldı.