Yazının tamamı şöyle…
"Bula bula bugünü mü buldular böyle bir konser için" demiş 30 Ağustos
resepsiyonunda, Ege Ordu Komutanı Org. Hurşit Tolon…
"Bu anlamsız konseri şüpheyle karşıladığını" belirtmiş.
Oysa bizimle gelip antik tiyatronun tarih kokulu merdivenlerine kurulsa,
kalabalığa karışıp Efes’in nefesini solusa, 10 bin kişilik koroya katılıp barış
türküleri mırıldansa eminim bütün şüphelerinden arınır, ülkesiyle bir kez daha
gururlanırdı.
Hatta konserden sonra sahneye inip "Böyle anlamlı bir konser için böyle
tarihi bir günün seçilmesini sevinçle karşıladığını" söyler, bu kadroyu bir
dahaki 30 Ağustos’ta garnizona beklediğini ekler ve seyircilere sahneyi gösterip
haykırırdı:
İşte bizim gerçek zaferimiz bu!.. Bayramınız kutlu olsun."
***
Sezen Aksu, beslendiği dereleri buluşturup onlardan ırmaklar yaratan bir
ana tanrıça gibiydi gece boyunca; Türkiye’nin her bir rengini teker teker
sahneye çağırıp onlardan gökkuşağı desenli şallar dokudu; taktı Efes’in
boynuna…
14. yüzyıldan bir Türk bestesini Rum ezgilerine dolayıp sirtakiye
dönüştürdü; oradan horonlara geçip, göbek havaları ve türkülere karıştırdı;
ağıtları ilahilerle barıştırdı.
Kilise korosuyla Ermenice, Diyarbakırlı çocuklarla Kürtçe söyledi.
"Allahuekber" diye seslendi Efes semalarına… arkada neyler kemanlara,
kudümlere davullara, Türkler Kürtlere yoldaş olurken…
Birlikte, savaşmak dışında da bir şeyler yapabileceğimizin kanıtıydı
tablo…
Bu toprağın farklı dilden, farklı dinden insanlarını müziğin ortak dilinde,
dininde buluştururken, farklılıklarını nicedir utançla toprağa gömen Türkiye’ye
"O sizin yaranız değil, mirasınızdır" dedi Sezen….
***
Askerler ve zalim bir cenkte evlatlarını, yakınlarını yitirmiş aileler
tanıktır ki; çok pahalıya mal olmuş bir tablo bu…
O yüzden kıymeti bilinmeli; nazardan esirgenmeli…
Bu ülke buralara, 6 – 7 Eylül talanında yağmalanıp, Güneydoğu vahşetinde
kanayarak, Sivas ateşinde tutuşarak, yana yıkıla, ağlaya sızlaya geldi.
Şimdi çektiği onca acıyı içine gömüp, kanadı kırık bir beyaz güvercin gibi
yeniden uçmayı deniyor ve bu kabusun içinden, komşusundan kopmadan, bölünüp
parçalanmadan çıkabilmenin şerefine "avaz avaz dostluk şarkıları söylemek lazım"
diyorsa;
…bundan güzel "zafer kutlaması" olur mu?
***
Bugün aynı konser, daha da anlamlı bir günde, "1 Eylül Dünya Barış Günü"nde
Aspendos’ta tekrarlanacak.
Tam da güneyde savaş tamtamlarının çalındığı bir dönemde…
O cehennem davullarını, kardeşliğin gür sesiyle bastırmak istercesine…
"Bu topraklarda artık savaş istemiyoruz" dercesine…
Barış, acılarla kazandığımız büyük ödülümüz bizim…
Bedelini hürriyetimizle ödememeliyiz.
1 Eylül’leri, 11 Eylül’lere kurban etmemeliyiz.
Bugünün şerefine, kadın erkek, Türk Kürt, solcu liberal, er, general,
elimizde mumlarla tarihi merdivenlere omuz omuza yerleşmeli, ortak şarkılarımızı
birer zafer marşı gibi söylemeliyiz:
"Bugün dua ettim hepimiz için/
Yüce Tanrı insanı affetsin".
Yorumlar kapatıldı.