Tanınmış yayıncı, İnsan Hakları Savunucusu ve populist Ragıp
Zarakolu, Türkiye’nin Ermenistan politikasını ve "sözde"(HyeTert) Ermeni
Soykırımını reddetmesini, yayın yoluyla yargılayabilmiş ender Türk aydınlarından
biridir.
Ermeni toplumu Ragıp Zarakolu ve onun rahmetli eşi Ayşe Nur
Zarakolu’nu halkımızın dostu olarak kabul etmektedir.
Bu makaleyi yazmakta olan bendenizin yolu İstanbul’a
düştüğünde Zarakolu ile görüşme şerefine nail oldum. Bu fırsatı değerlendirerek
"AZG"ın sorularını da yanıtladı. Bu görüşme "Gündem" gazetesi redaktörlüğünde
gerçekleşti.
– Siz "Gündem" gazetesinin baş redaktörüsünüz. "Gündem"
hakkında neler söyleyebilirsiniz?
– "Gündem" gazetesi ekonomik kriz koşullarında doğdu. Kriz,
günlük gazeteyi terk edip haftalığa dönmeyi diretti. Gazetemiz Türkiye’nin
demokratikleşmesi mücadelesine katkıda bulunma ilkesini temel edinmiştir. Onun
için de biz genel olarak insan hakları, özelde de Kürt sorunu ve ulusal
azınlıkların sorunlarına yönelmekteyiz.
Uluslararası basın ilkelerine sadık kalarak, devletin yasakçı
ya da tabularla hareket etmenin aksine sansür etmeden her türlü haberi
yayınlamayı ve her türlü muhalefetin görüşlerini de yansıtmayı benimsemekteyiz.
Bunun için de gazetemiz sürekli olarak yasaklanmakta ve mahkeme yoluyla
bastırılmaya çalışılmaktadır.
Fakat Türkiye’nin içinde bulunduğu politik koşullar "Özgür
Gündem" gazetemizi 2 Eylül’den itibaren günlük gazete olarak çıkartmaya
zorlamaktadır.
– Okurlarınız hakkında neler diyebilirsiniz?
– Bizim okuyucularımız Türk toplumunun muhalefet
çevresindendir. Türkiye Ermeni toplumundan da büyük oranda okuyucu kitlemiz
mevcut. Sendika Birlikleri, Demokratik kuruluşlar, İnsan Hakları Birlikleri de
bizim okuyucularımız arasında yer almaktadır.
– Türkiye’de ciddi iç politik gelişmeler yaşanmakta. Bunu
genelleştirebilirmisiniz?
– Tarihsel olarak Türkiye sadece ekonomik değil, derin
politik krizin içerisinde de bulunmaktadır. Bu kriz durumu tüm olumsuzluklarına
rağmen, Türkiye’de demokratik toplum yaratılması yolunda ciddi adımlar atılması
için de bir fırsattır. Türkiye ya gerekli reformları gerçekleştirecek ya da daha
ağır krizler içerisine itilecek. Şu anda Türkiye’de karanlık güçler ile reformcu
çevreler arasında ciddi mücadele yürütülmektedir. Gelecek bu aşamada
belirsizliğini koruyor. Bu belirsizliği devrimci ve yurtsever güçlerin birliği
ve dayanışması aşacaktır.
– Türkiye parlamento seçimlerine hazırlanıyor. Gazetenizin
buna yaklaşımı nasıldır?
– Gazetemiz HADEP başkanlığında, çalışan emekçilerin
umutlarını yansıtan sol partilerden oluşan ittifakın seçimlerden zaferle
çıkmasından yanadır. Türk Meclisinde böyle bir ittifakın varlığı ülkenin
demokratikleşmesinde katkıda bulunacaktır.
– İstanbul’da "Jamanak", "Marmara", "AGOS" gibi Ermeni
gazeteleri de yayınlanmaktadır. Gazetenizin bunlarla ilişkileri nasıl?
– Biz İstanbul’da yayınlanmakta olan Ermeni gazeteleriyle iyi
ilişkiler içerisindeyiz. Örneğin, ne zaman Ermeni toplumuyla ilgili çalışmalar
gidersek ya da Ermeni kültürüne, sanatına değinsek Türkçe yayınlanması sebebiyle
"AGOS"tan da yararlanıyoruz. Onlar da bizim gazetede çıkan Ermeni sorunuyla
ilgili makaleleri yayınlıyorlar.
– Ermeni Sorunuyla ilgili sizin değerlendirmeniz nelerdir?
– Benim makalelerimde, yorumlarımda Soykırımla ilgili hiçbir
sansür kullanılmamaktadır. Bizim Soykırımla ilgili bir çekincemiz yoktur.
Önemlisi kardeş Ermeni halkının tarihi trajedisini kabul edip, özür dileme ve
tazminat sorununu gündeme getirme işini ben kendi çalışmalarımda şahsen
yürütmekteyim.
– Ermeni-Türk ilişkilerinin şimdiki aşamasını nasıl
değerlendiriyorsunuz?
– Sonucuna bakmaksızın tarafların birbirleriyle diyalog
içerisinde bulunmaları hiç bulunmamalarından daha iyi. Benim için insanların ve
halkların görüşmeleri resmi ya da yarı resmi görüşmelerinden daha değerlidir.
Resmi ve yarı resmi görüşmelerde hiçbir ilerleme kaydedilemiyor çünkü
mentalitede değişim şart. Şimdilik böyle bir değişim emareleri pek görünmüyor.
Ne kadar da tarihe gömülse, bugün hiçbir devlet kendi vatandaşlarını kadın,
erkek, yaşlı, çocuk, genç demeden kitlesel yoketmeyi adil bulamaz ve savunamaz.
O topraklarda binlerce yıldır varlığını sürdürmüş bir halkın sürülmesinin hiçbir
hukuki ve yasal temeli bulunamaz. Bu durumu yargılamadan gerçek bir diyaloğa
başlanacağını ben sanmıyorum. Bu yargılamanın Ermeni halkı kadar, kendi bu ağır
yüklerinden kurtulmaları açısından Türk ve Kürt halkları için de gerekli
olduğuna hiç şüphe duymuyorum.
– Türk toplumunun Ermenilere ve Ermenistan’a karşı
tutumları nasıl?
– Eski neslin Ermeni trajedisinden haberi var. Ne kadar da
resmi söylem altında inkar edilse bile bu nesil zamanında çok acı ve utanılacak
şeylerin yapıldığının bilincinde. Soykırımın kabul edilmemesiyle genç Türk
nesillerine kötülük edilmektedir. Değişik yalanlarla onların doğruyu bilme
hakları ellerinden alınıyor.
Türk toplumunun Ermenistan hakkında sağlıklı
bilgilendirildiği söylenemez. Bizim toplumumuzda Ermenistan, Soykırım sorununda
Türkiye’nin olumsuz tavır takındığı zaman hatırlanıyor. Ve öyle bir hava
estiriliyor ki sanki Ermeniler Azeri topraklarını işgal etti. Bu tam bir çifte
standart örneğidir. Kıbrıs sorununu kastetmekteyim. Karabağ sorunu elbette
Kıbrıs sorunundan temelde ayrıdır. Ben doğrudan çifte standarta bir örnek olarak
verdim.
– Ermeni-Türk ilişkilerinin geleceği nasıl olmalıdır?
– Türkiye ve Ermenistan’ın sorunları bir başka ülkenin
sorunlarına bağlı olmamalıdır. Ermenistan ve Azerbaycan arasında var olan
anlaşmazlık Türk-Ermeni ilişkilerine yansımamalıdır. Normal ilişkilerden iki
tarafında kazançlı çıkacağını sanıyorum. Yapı olarak iyimser olmama rağmen
Türk-Ermeni ilişkileri açısından daha çok beklememiz gerekecek.
Yorumlar kapatıldı.