Yolunuz Van’dan çıkıp Hakkâri yoluna düşerse Çavuştepe’de Urart krallarından
kalma bir kısmı tapınak bir kısmı saray olan kalenin kalıntılarıyla
karşılaşırsınız. Yapılışından bu yana 2 bin 700 yıl geçmiş. Urart uygarlığı
mücevherciliğiyle ünlü. İtalya’ya, Etrusklere kadar gitmiş buralarda işlenen
gümüş. Sonradan Van adını alan eski başkentleri Tuşpa kimilerine göre Tevrat’ta
sözü edilen cennetin ta kendisi. Aya inen ilk astronot Armstrong’un da uzay
yolculuğundan sonra gelip aradığı efsanevi Nuh’un gemisine, Ağrı Dağı’na birkaç
saatlik mesafede. Ermenilerin de tehcir ve katliam öncesi bin yıldan fazla bir
geçmişi var buralarda. Şehrin eski Van diye anılan kısmı, Birinci Dünya
Savaşı’nda Ermenilerin Rusları desteklemesi sonucu Osmanlı tarafından topa
tutulup yerle bir edilmiş. Günümüzde cami kalıntıları arasında yer yer manda
dışkılarına rastlanan bir harabe. Her iki yerde de, Van’da ve Çavuştepe’de
günümüze kalan başlıca eser birer kitabe Van Kalesi’ndeki Pers Kralı Xerxes için
üç ayrı dilde kayalara oyulmuş beşinci yüzyıldan kalma bir methiye.
Çavuştepe’deki Urartça yazılmış çivi yazısı da şöyle diyor:
"Haldi’nin yüceliği ile Argisti oğlu Rusa bu kaleyi Eiduru dağının önünde
inşa etti. Rusa şöyle der: Bu kayalığa hiç dokunulmamıştı. Benden önce hiçbir
şey inşa edilmemişti. Ben buraya kutsal bir alan ve bir kale inşa ettim. Yeni
bağlar ve meyve bahçeleri kurdum… Bu başarıları ben elde ettim. Bu kente
Rusahinili adını verdim.
"Haldi’nin yüceliği ile ben Arsisiti oğlu Rusa, güçlü kral, yüce kral,
Blamili kralı, Tuspa kentinin hâkimi, şöyle der:
Her kim ki benim adımı kazıyıp silerse ve kendi adını koyarsa Fırtına Tanrısı
Haldi ve Güneş Tanrısı onu yok etsin".
Günümüzde Van gene başka bir memleket. Yakın geçmisi Ermeni, Kürt ve Türk
için acı, birbirine karşı acımasızlıkla dolu. Kime sorsanız geçim
kaçakçılıktan-eroin ve mazottan. Eski uygarlıkların ustalarının, sanatkârlarının
yerini günümüzün define avcıları, mezar kazıcıları almış. Ancak tarihin bu
çöplüğünde bile Urart kralı Rusa gibi kimilerinin kendini yüce görme,
başkalarına haddini bildirme duyusu sanki hiç değişmemiş.
Van’da birkaç bina dikkatimi çekti. Biri yeni açılan ve adı Ermenice ‘Zafer’
anlamına gelen Vartan Oteli. (Sahibi buraya oğlunun adını verdiğini söylüyor).
Diğeri 100. Yıl Üniversitesi’nin bir imparatorluk merkezinin kalesi gibi duran
rektörlük binası ve ondan az ötede rektörün göle nazır şaşaalı
malikânesi-(yakındaysa, dış görüntüsü yeni gördüğüm Auschwitz temerküz kampı
binalarından beter durumdaki hoca lojmanları duruyordu).
Yorumlar kapatıldı.