Yazının tamamı şöyle…
Dünkü Sabah gazetesinde manşet: “Vartan Otel’e
AB torpili”… Ve haberin ara başlığı: “AB’ye şükretsin”…
Haberde Amerikan vatandaşı Victor Bedoyan’ın Van’da açtığı ve Ermenice
“Vartan” adı verdiği için kapatılan ve yıldızları sökülen oteline AB’ye uyum
yasaları sayesinde yeniden izin verilmesi anlatılıyor…
Haber mümkün olduğunca objektif olma iddiasını taşıyor; hatta Bedoyan’ın bu
süreçte “başına gelmeyenin kalmadığını” bile söylüyor. Ama başka bir niyet,
satır arası niyetleri sırıtıyor…
Yani aslında normal olarak bu memlekette öyle Ermenice isim falan verilmez
bir otele… Böyle bir şey olacaksa, ancak torpille olur… Torpil her şeyi
çözer bu memlekette… Sonra yatıp kalkıp dua etsin, AB’ye uyum yasaları çıktı
da işini gördü Bedoyan…
Dolayısıyla AB artık yeni bir torpil makamı olarak devreye girdi… Bundan
sonra, iş aramaya, iş görmeye, iş koparmaya gidildiğinde, AB makamlarından bir
üst yetkilinin arkasında “kart hamili yakinimdir” yazılı bir kartvizitiyle
başvurmakta yarar var…
Artık sırtımızı dayayabileceğimiz yeni bir kapı AB… Bu zihniyet içinde,
bizim kendi kendimize sorun çözme kapasitemiz yoktu… Bundan sonra da
olmayacak… İnsanların talepleri; çocuklarına, otellerine, bakkallarına
verecekleri isimler, her zaman ve duyulmamak üzere baştan “gayri meşruiyet”
dairesinde kalmaya mahkum olacak…
Şimdiye kadar büyük adamlardan, mühim adamlardan sağladığımız torpilin
yanısıra, bu yeni model torpil aslında sadece bir gazetenin zihninde ürettiği
bir şey değil… Bu yeni torpil hep beraber, elbirliğiyle oluşturduğumuz bir
torpil…
Şimdiye kadar kendimizle ilgili her sorunu çözmek için büyük güçlere
güvendik… Önce büyük devletimiz bu düşünceyi genlerimize işledi… “Sen
karışma, ben senin yerine hallederim”lerle büyüdük… Sonra, ağabeylerimizi,
babalarımızı komşu çocuklara karşı tehdit unsuru olarak kullandık… Daha sonra,
bize rozet veren, partilere, cephelere güvendik… En sonunda, en “medeni,
okumuş, rafine kültür yalamış” kesimlerimiz bile mafya babalarının çekeceği
kıyağa muhtaç ve güvenir olduk…
Bu torpiller sayesinde hallettiğimiz her iş için, halledemeyenler nezdinde
düşman ilan edildik… Biz başkalarının, başkaları bizim hallettiğimiz işlere
kıskançlıkla bakar olduk… Başkasında kabullenemediğimiz torpilleri “bize de
denk gelse keşke” diyerek arzuladık…
Şimdi, AB ile yeni bir torpil kapısı açıldı… Şimdiye kadar beceremediğimiz
en basit haklarımızı, yaşama hakkımızı, yaşamak için çalışma hakkımızı,
dilimizi, dinimizi serbestçe yaşama hakkımızı, kullanmak istediğimiz
kelimelerimizi seçme hakkımızı sağlama almak için AB’ye arkamızı dayıyoruz…
Bu “arka dayama” işaretleri bol miktarda var… Örneğin, AB’nin dayattığı
insan hakları konusunda “bizi bölmeye çalışıyorlar” diyenler, başörtülü kızların
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde açtıkları dava reddedilince, “bakın Avrupa da
bizim gibi düşünüyor” torpilinin arkasına sığınmışlardı… İspanya’da Bask
kimliğinin partisi Herri Batasuna’nın kapatılması söz konusu olunca,
“İspanya’nın HADEP’i kapatılıyor” haberleri yayınlanmıştı…
Biz niçin AB’ne girmek istiyoruz?
Çünkü biz kendi kendimize güvenmiyoruz… Birbirimizin taleplerini
dinleyerek, ötekini ciddiye alarak, iletişim kurarak sorun çözebileceğimize
inanmıyoruz…
Biz AB ile sadece yeni torpil arıyoruz… Belki bir gün Avrupa’da bir
fabrikada iş buluruz… Belki kendi başımıza sağlayamadığımız demokrasiyi
Avrupalı yakinimiz tarafından bir gün buralara da getiririz…
Yaşasın AB torpili!
Yorumlar kapatıldı.