Avrupa Birliği’ne (AB) "uyum yasaları" çerçevesinde Türkiye Büyük Millet
Meclisi’nde (TBMM) kabul edilen yeni Vakıflar Kanunu ile 24 Temmuz 1923’te
imzalanan Lozan Anlaşması’nın azınlıklarla ilgili hükmü ilk kez delinmiş oldu.
Süryaniler ilk kez azınlık
Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün hazırladığı yasayla Süryaniler ilk kez azınlık
olarak tanımlanırken, yasanın en önemli özelliği ise 1936 beyannamesiyle ortaya
çıkan azınlık vakıfları üzerindeki mal edinme yasağının ortadan kalkması oldu.
1936 beyannamesi dayanak alınarak azınlık vakıflarının mallarına da el
konulamayacak.
165 Cemaat vakfı
Türkiye’de 77 Rum, 52 Ermeni, 19 Musevi, 10 Süryani, 1 Bulgar, 2 Gürcü, 3
Keldani ve 1 esnafa ait olmak üzere toplam 165 gayrimüslim vakfı bulunuyor.
Rum cemaatinin 44’ü ilkokul, 9’u lise ve ortaokul, biri papaz okulu olmak
üzere 54, Ermeni cemaatinin 22 ilkokul, 5 orta, 5 lise olmak üzere 32, Musevi
cemaatinin 4’ü ilkokul, biri lise olmak üzere 5 okulu bulunuyor.
1953’de çıkarılan ‘Yabancı Okullar Hakkında Yönerge’ isimli yönetmelik gereği
bu okulların şube açmaları, sınıflarının sayılarını artırmaları dahi yasak
kapsamında bulunuyor. Ancak yeni yasayla bu okullar gayrimenkul edinebilecek,
yeni şube açabilecek.
1936 Beyannamesi
1936 Beyannamesi, gayrimüslim azınlıklara ait cemaat vakıflarından istenen ve
sahip oldukları malları gösteren bir listeden ibaretti. O dönemde çıkarılan 2762
sayılı Vakıflar Kanunuyla, azınlık vakıflarından akar ve gayrimenkullerine
ilişkin istenen ve vakıf yönetimlerince Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne teslim
edilen listelere ‘1936 Beyannamesi’ denmeye başlandı.
Valilik muvaffakatnamesi ve resmi tapu verildikten sonra vakıf siciline
işlenerek herhangi bir problemle karşılaşmadan mal edinebilen azınlık
vakıflarının bu hakkı 1974 yılına gelindiğinde ellerinden alındı.
Vakıflar Kanunu’nun yürürlüğe girmesinden tam 38 yıl sonra 1974’de, Yargıtay
Hukuk Genel Kurulu, cemaat vakıflarının taşınmaz mal edinemeyeceklerine karar
verdi.
Balıklı Rum Hastanesi Vakfı davası
İstanbul’daki Balıklı Rum Hastanesi Vakfı Yönetim Kurulu ile Maliye Hazinesi
arasında 1971’de görülmeye başlanan bir dava sonunda, azınlıkların 1936
beyannamesi uyarınca mal edinilemeyeceği hükmü uygulanmaya başladı.
1936 Beyannamesi davalarının ilki olan bu yargılamada Yargıtay Hukuk Genel
Kurulu’na gidilmiş ve 8 Mayıs 1974 tarihinde oybirliğiyle 1936 Beyannamesinde
bulunmayan malların sonradan edinilemeyeceği kararı verilmiştir. Bu karar daha
sonra Maliye Hazinesi veya Vakıflar Genel Müdürlüğü’nce Azınlık Vakıfları
aleyhine açılan benzer davalara emsal teşkil etti ve davaların azınlık vakıfları
aleyhine sonuçlanmasında birincil derecede rol oynamadı.
Bu karara göre, 1936 yılında yasa gereği verilen beyannameler, ilgili yasa ve
tebliğlerde böyle bir talep olmamasına rağmen vakıfname olarak kabul ediliyordu.
Karar gereğince bu beyannamelerde, vakfın taşınmaz mal edinmeye devam
edebileceği açıkça belirtilmediğinden hareketle azınlık vakıflarının bu hakkı
ellerinden alındı.
Yargıtay’ın azınlıkları "Türk olmayanlar" değerlendirmesi
1936 yılından sonra edinilen taşınmazların da bedelsiz olarak varsa eski mal
sahiplerine veya mirasçılarına yoksa hazineye verilmesi de karara bağlandı. 1936
beyannamesi Yargıtay kararlarına göre ‘Vakfiye’ olarak kabul edildi ve söz
konusu beyanname dışında vakıfların başkaca mülk edinemeyeceği ve mülklerin
üzerine yeni akar eklenmesine izin verilmeyeceği hükme bağlanmış oldu. Bu
hükümden sonra azınlık vakıfları herhangi bir mülkü satın almak bir yana bağış
olarak dahi kabul edemedi.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, verdiği kararda Türkiye’deki azınlıkları Türk
olmayanlar olarak değerlendirmişti. Türk olmayanların meydana getirdikleri Tüzel
Kişilikler’in ise taşınmaz mal edinmelerinin yasak olduğu belirtilen kararda,
"Görülüyor ki, Türk olmayanların meydana getirdikleri Tüzel Kişiliklerin
taşınmaz mal edinmeleri yasaklanmıştır. Çünkü, Tüzel Kişiler, Gerçek Kişilere
oranla daha güçlü oldukları için, bunların taşınmaz mal edinmelerinin
kısıtlanmamış olması halinde, devletin çeşitli tehlikelerle karsılaşacağı ve
türlü sakıncalar doğabileceği açıktır. Bu nedenle de karşılıklı olmak şartıyla
yabancı Gerçek Kişilerin Türkiye’de satın alma veya miras yolu ile taşınmaz mal
edinmeleri mümkün kılınmış olduğu halde, Tüzel Kişiler bundan yoksun
bırakılmışlardır" denildi.
Hazineye devredilen gayrimenkuller
Bugüne değin Rum vakıflarına ait 100’ün üzerinde ve Ermeni cemaatinin
vakıflarına ait 40’a yakın çeşitli bina ve arsa bu uygulamayla ellerinden
alınarak eski sahiplerine veya Hazine’ye devredildi.
Yeni yasayla birlikte 6 ay içinde ilgili makamlara başvuru yapan azınlık
vakıfları sahip oldukları mülkleri tapularına geçirebilecekler. Ancak yeni yasa,
1936 beyannamesi dayanak alınarak el konulan mülklere ilişkin herhangi bir
düzenlemeyi getirmediği için azınlık vakıfları temsilcileri bu mülklerini
alabilmek için yargı yoluna başvurmaya hazırlanıyor.
Yorumlar kapatıldı.