İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Hürriyet: Germir ile Tavlusun adlarına sahip çıktı, Konaklar ve Aydınlar olmayı reddetti

Ersin KALKAN

Kırk yıl önce ani bir emirle adı Konaklar oluveren Kayseri’nin Germir Köyü halkın verdiği dilekçelerle eski adına kavuştu.

TABELALAR ANİDEN DEĞİŞTİ

1960’ların başında bir gün Germir’in tabelası değişti, Konaklar oldu. Bu köyde 20’nci yüzyıl başına kadar Türkler, Ermeniler ve Rumlar birlikte yaşamıştı. Germir adı hangi dilden geliyordu, kimse bilmiyordu aslında. Köy halkı akla gelebilecek her makama başvurup Germir ismini geri aldı.

AD DEĞİŞTİRME KOMİSYONU

Köy, kasaba ve şehirlerin isimleri 1940’tan itibaren değiştirilmeye başlandı. İçişleri Bakanlığı’nda Ad Değiştirme Komisyonu, Yabancı Adları Değiştirme Komisyonu gibi birimler kuruldu. Ege Üniversitesi’nden Doç. Esra Danacıoğlu’na göre, 1970’e kadar toplam 12 bin yerin adı değiştirildi.

Kayseri’nin Melikgazi İlçesine bağlı Germir ile Tavlusun Köyleri uzun süren bir mücadele sonrasında eski isimlerini geri aldı. 1960’ların başında Germir’in adı Konaklar, Tavlusun’un adı ise Aydınlar olarak değiştirilmişti.

Tavlusun köylüleri, eski isimlerinin iadesi için 1988’den itibaren mücadele vermeye başladı. On yıllık çaba sonrasında 1998’de gerçek isimlerine yeniden kavuşan Tavlusunlular hemen tabelaları değiştirerek bu başarılarını kutladı. Tavlusun’un isim hakkını kazanmasından cesaret alan Germirliler ise, 1999’da işe koyuldu ve Melikgazi Belediye Encümeni’nin 15 Şubat 2000 tarihinde aldığı kararla Konaklar isminden kurtuldu. Germir’in bu mücadelesine muhtar Melik Temiz önderlik etti. Göreve gelir gelmez, Valilik, İçişleri Bakanlığı, Kültür Bakanlığı, Kaymakamlık gibi kurumlara dilekçeler yazdı, köy sakinlerinin tümünün imza attığı metinleri gönderdiği her dilekçeye ekledi.

Muhtar Temiz, isim değişikliğiyle yaşadıkları şoku şöyle anlatıyor: ‘‘1960’ların başıydı. Tabelalar aniden değişti. Sanki geçmişimiz elimizden alınmış gibi oldu. Tarihsiz kaldık. Sokaklar aynıydı, bağlar bahçeler değişmemişti ama sanki birileri bizi almış da başka bir diyara götürmüş gibi hissettik kendimizi. Sokakların, bağların, bahçelerin elimizden alındığını düşündük. Resmi yetkililerin önünde, törenlerde hep Konaklar diyorduk ama onlar çekildikten sonra Germir demeye devam ediyorduk. Ben aramızda konuşurken hiçbir gün Konaklar dediğimizi hatırlamıyorum. Alışamadık bu isme, sindiremedik içimize.’’

750 YILLIK GERMİR

Muhtar, Germir’in eski Türkçe’de aydınlık, güneşli yerleşim birimi anlamına geldiğini söylüyor ama kelimenin kökeni hakkında yaptığımız kısa bir araştırma sonunda bu konuda değişik fikirlerin öne sürüldüğünü gördük. Germir’in kuruluş tarihi hakkında kesin bir kayıt bulunamamış. Ama Germir’de yaklaşık 750 yıldır Türk, Ermeni ve Rumlar’ın birlikte yaşadığı kesinleşmiş. Köyde, altı cami, iki Rum ve bir de Ermeni kilisesi bulunuyor. Camilerin geçmişi de kiliselerin tarihi kadar eski zamanlara uzanıyor.

Kayseri’ye beş kilometre uzaklıkta yemyeşil bir vadi içinde bulunan bu köyün adı hakkında çeşitli rivayetler var. Germir’in adı Rumca’da Kermiria olarak geçiyor ama onlar da anlamını bilmiyor. Ermenice’de Garmir kırmızı anlamına geliyor. Bu ismin köydeki yapılarda kullanılan taşların renginin kırmızıya çalmasından ileri geldiği söyleniyor. Ama Stefanos Yerasimos, bu sözcüğün Anadolu dillerinden gelmiş olmasının kuvvetle muhtemel olduğunu söylüyor.

1900’lerin başında 6000 kişinin yaşadığı Germir’de, dört eczane, 12 doktor, çeşitli malların satıldığı 35 dükkan vardı. 1892 yılına ait Rum kayıtlarına göre köyde dört okul, beş öğretmen ve 242 kız ve erkek öğrenci bulunuyordu. Ermeni kayıtlarına göre ise 1823’te 115 kız ve erkek öğrencinin bulunduğu bir Ermeni okulu mevcuttu. 20. yüzyılın başında içinde 2000 kitap barındıran büyük bir kütüphanesi vardı. Köyü önce Ermeniler terketmiş, Mübadele’den sonra da Rumlar gitmiş.

TÜRKOFON RUMLAR

Germirli Rumlar Türkofon’du yani Türkçe’den başka dil konuşmazlardı. Yaşlı bir Germirli bize, ‘‘Onlar Rumca bilmezlerdi. Yunanistan’a göçünce çok zorluklar çekmişler. Bundan 20 yıl önce köyden Yunanistan’a göçmüş bir adam geldi. Dedi ki, ‘Bizi orada hep dışladılar. Türk tohumu dediler. Aralarına almadılar. Yunanca’yı sonradan öğrendik.’ Bunu duyduğumda çok üzüldüm.’’

Germir’de Müslüman mahallesi dışında iki de Rum mahallesi vardı. Birinin adı Aya Todori, diğerininki Panaia. Germir, geçmişte Orta Anadolu’nun en önemli beziryağı üretim merkeziydi. Germir’de halen dimdik ayakta duran ama kullanılmayan 30’a yakın bezirhane var. Köy konaklarının, cami ve kiliselerinin duvarlarını, tavanlarını süsleyen resimler hala capcanlı durabiliyorsa bunu beziryağına borçlu.

KİLİSELER ŞAHIS MALI

Germir’de ayakta kalmayı başarabilmiş üç kilise var. Ortodoks Rumların kilisesi Panaya (üstte) ve Aya Todori, Ermenilerinki ise Surp Stephanos. Eşsiz güzellikte bir çan kulesi ve Germir’i kuşbakışı gören kubbesiyle Panaya Kilisesi, geçen yıla kadar ahır olarak kullanılıyormuş. Şimdi boşaltılmış ama geçmişte kiliseyi kullanan besiciler hemen kilisenin 3-4 metre ilerisinde üstü betonla kaplı yeni bir ahır inşa etmişler. İneklerin bir kısmı hala, kilisenin giriş kapısındaki sütunlara bağlanıyor. Surp Stephanos Kilisesi eskiden Tanrı’nın eviymiş ama şimdi yarı yıkıntı haliyle Elmas Hanım’ın evine dönüştürülmüş. Tonozları çökmüş olan bölümlerin duvarlarını süsleyen rengarenk kutsal metinler ve tasvirler, harabenin içinde parlamayı sürdürüyor. Aya Todori’nın sahipleri de kiliseyi ahır olarak kullanmayı tercih etmiş. Germir’deki üç kilisenin tapusu 1940’larda şahıslara verilerek mabetler, özel mülke tevdi edilmiş…

Bin yıllık Tavlusun Aydınlar olur mu?

Tavlusun Köyü de 1960’lardaki isim değiştirme operasyonunun kurbanı olmuş. Tabii kimseye eski ismin yenisiyle değiştirileceği söylenmemiş, hiçbir köylünün fikri alınmamış. Günlerden bir gün köy muhtarlığına vilayetten bir resmi evrak gelmiş. Evrakta, köyün adının bundan sonra Aydınlar olduğu ve eski ismin kullanılmasının kesinlikle yasaklandığı bildiriliyormuş. Tabelaları değiştirin, yeni doğanları nüfus kütüklerine Aydınlar doğumlu diye yazdırın deniliyormuş.

Tavlusun isminin nereden geldiği bilinmiyor. Tavlusun’un yetiştirdiği akademisyenlerden biri olan İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türkoloji öğretim üyesi Leman Tomsu, Orta Asya’da aynı isimde bir yer olduğunu öne sürmüş. Zaten yeni isme alışamamış olan köy halkı, Muhtar Ahmet Altınkol’un önderliğinde 1988’den itibaren eski ismin iadesi için mücadeleye başlamış. Leman Tomsu’nun görüşünü bir ‘bilirkişi’ raporu olarak dilekçelerine ekleyen köylüler tam 10 yıl boyunca çaba sarfetmiş. Ve 1998’de muratlarına ermişler.

PİYANO SESLERİ

Köy İhtiyar Heyeti Üyesi İbrahim Özer (65), Tavlusun isminin Türkçe olup olmamasının aslında hiç de önemli olmadığını söylüyor. ‘‘Rumca ya da Ermenice olsa neyi değiştirir ki. Şimdi köyün adını Aydınlar yaparsak, burada bir zamanlar dirlik içinde komşuluk yaptığımız Ermeniler ve Rumlar’ın Tavlusun’da yaşamamış olduğunu kanıtlamış mı olacağız? Camiyle kilise yanyana. İşte bu, bir zamanlar nasıl yaşadığımızın ifadesi.’’ .

Özer’in babası, eskiden köyün Hıristiyan mahallesinden piyano seslerinin yükseldiğini anlatırmış. Granit arnavut kaldırımlı yolları işaret eden İbrahim Özer, ‘‘Şimdi biraz bozuldu ama eskiden bu köyde yağmurda ve karda yürüdüğünüz zaman paçalarınıza bir damla çamur sıçramazdı’’ diyor. ‘‘O kadar mamurdu burası. En yoğun yağmurlarda bile sular taşların üstünden bir türkü çığırır gibi çağlayarak akar, evlerin içine sökün etmezdi.’’

Tavlusun’da dört kilise ve 14 cami var. Olağanüstü güzellikteki taş konakların büyük bir bölümü doğanın insafına bırakılmış, köy yarı yarıya terk edilmiş. Kiliseler ve eski ekaliyet evleri ise definecilerin insafına bırakılmış. İbrahim Özer, ‘‘Osmanlı parasının altın olması başımızın en büyük belası’’ diyerek define avcılarına verip veriştiriyor. Define avcılarının yarattığı tahribat sonucu tüm kiliselerin içine sanki bomba düşmüş. Zemin taşları hallaç pamuğu gibi atılmış, ibadet mekanında adam boyu çukurlar kazılmış.

Tavlusun da tıpkı Germir gibi 1996’da SİT bölgesi ilan edilmiş ama, tarihi mirası korumak için tek bir adım bile atılmamış. Taş konakların arasından, yüzlerce yıllık cami ve kiliselerin yanından yeni beton yapılar fışkırmaya başlamış. Köy Muhtarı Ahmet Altınkol, Kayseri’ye 10 kilometre uzaklıktaki Tavlusun’un dünyada eşi menendi bulunmayacak bir turizm ve kültür merkezine dönüştürülebileceğini söylüyor ama ellerinden birşey gelmediğini de ekliyor. Yetkililer köylülere, SİT alanı içinde yeni bina yapmamalarını söylemiş ve köyün merasını konut alanı olarak kullanmak için karar alacaklarını belirtmişler. Ama bu karar tam altı yıldan bu yana bir türlü çıkmadığı için, bu eşsiz güzellikteki tarihi mekan yavaş yavaş yok olmaya terk edilmiş.

600 YILLIK TAVLUSUN CAMİİ

Tavlusun da tıpkı Germir gibi 1996’da SİT bölgesi ilan edilmiş ama, tarihi mirası korumak için tek bir adım bile atılmamış. Taş konakların arasından, yüzlerce yıllık cami ve kiliselerin yanından yeni beton yapılar fışkırmaya başlamış. Geçmişi 600 yıl öncesine kadar uzanan Tavlusun Camisi de kiliseler gibi bakımsız

KİLİSELER BOMBA DÜŞMÜŞ GİBİ

Tavlusun’da dört kilise ve 14 cami var. Olağanüstü güzellikteki taş konakların büyük bir bölümü doğanın insafına bırakılmış, köy yarı yarıya terk edilmiş. Define avcılarının yarattığı tahribat sonucu tüm kiliselerin içine sanki bomba düşmüş. Zemin taşları hallaç pamuğu gibi atılmış, ibadet mekanında adam boyu çukurlar kazılmış.

BABA KAZAN’IN SON İSTEĞİ

Beni Germir’e götürün

Germir Kayseri kökenli dünyaca ünlü sinemacı Elia Kazan’ın köyü. Köylüler ona Aliya diyorlar. Elia Kazan’ın babası Amerika’da ölüm döşeğindeyken oğluna son isteğini bakın nasıl dile getirmiş:

‘‘Anadolu’yu bir kere daha görmek istiyorum. Anadolu’daki dostlarım beni bekliyorlar. Bir adamın bahçesine gitmek istiyorum. Bu adamın bir bahçesi var. Türk ama iyi adam, eski dost. Her çeşit meyve ağacı var. Kışın da tepenin yamacındaki evde oturur, ağaçlara göz kulak olabilmek, iyi bakabilmek için. Yazın bu ağaçlar meyve verir, her biri ayrı bir meyve, ayrı ayrı zamanlarda. Şimdi haziranda kayısılar vardır. Orada bir ağacın altında oturmak ve bir dalı ağır ağır kendime eğmek istiyorum. Sonra da tak! Ufak, yumuşak meyveyi koparırım. Kolayca kopar. Çünkü koparılmaya hazırdır. Buradaki gibi değil. Buradaki güzel görünür, tadı yok! Bu Türk’le oturacağım, bu ihtiyar adamla, ben de ihtiyar bir adamım. İkimiz oturup birlikte meyve yiyeceğiz ve huzur içinde olacağız. Son isteğim bu… Beni uçağa bindir. Ondan sonrası için meraklanma. İnsanlar bana bakarlar. Sen söylentilere aldırma, Türkler çok iyi insanlar, komşu gibi, beni bu adamın bahçesine götürürler. Dünyadan tek istediğim bu. Beş dakika…’’

Şairin isyanı

Yer isimlerinin değiştirilmesi sadece Türkiye’ye özgü bir durum değil. Tüm dünyada görüyoruz. Stalin dönemi Sovyetler Birliği bu konuda rekor kırmış. Uygar Avrupa’da sık sık bu tür girişimlere sahne olmuş. Ünlü Fransız şair Jacques Prevert bir şiirinde bu anlamsız değiştirme hikayesine isyan etmiş.

İLK UÇUŞ

Bu sokak

Luxembourg Sokağı’ydı eskiden adı

bahçesinden dolayı

Bugün Guynamer Sokağı diyorlar ona

savaşta ölen bir havacının adı verilmiş

Oysa

bu sokak

hep aynı sokak

bahçe aynı bahçe

ve hep Luxembourg

Terasları… heykelleri… havuzlarıyla

Ağaçlarıyla

yaşayan ağaçlarıyla

Kuşlarıyla

yaşayan kuşlarıyla

Çocuklarıyla

bütün yaşayan çocuklarıyla

O zaman düşünüyor insan

düşünüyor gerçekten

Ölü bir havacı bizi aldatıyor mu yoksa.

Yorumlar kapatıldı.