29-30 Haziran tarihlerinde İstanbul’da Helsinki Yurttaşlar Derneği tarafından “Türkiye – Ermenistan Diyaloğu İçin Sivil Yaklaşımlar” adlı bir toplantı düzenleniyor. Toplantıya Türkiye’den ve Ermenistan’dan akademisyenler, gazeteciler, sivil toplum kuruluşlarından temsilciler katılıyor…
Dünya değişiyor ve hem Türkiye’de hem Ermenistan’da şimdiye kadar susmuş, susturulmuş yurttaşlar birbirleriyle “konuşmaya” çalışıyorlar… Şimdiye kadar yukarıdan aşağıya dayatılmış tek tip kimliklerimiz dışında “yeni bir dil” yaratmaya çalışıyorlar…
Ve benim aklıma Nişan Usta geliyor…
Diyarbakırlı Nişan Usta’yı tanır mısınız? Ben de tanımam. Bana anlatıldı. Tanıyanlar herhalde azdır. Tanıyanların sayısı giderek de azalıyordur. Tanıyanlara herhalde Diyarbakırlı yaşlılar arasında rastlanıyordur… Bir de Nişan Usta’nın çocukları herhalde gururla anıyordur.
Nişan Usta büyük usta. Gümüş ustası… Onun işlediği gümüşleri herkes işleyemez… Nişan Usta artık yaşamıyor ama kitaplara girdi… Kitaplarda ölümsüzleşti.
Nişan Usta Ermeni… Bu topraklarda yaşamış olan sayısız değerli insandan biriydi. Biz bu topraklarda yaşamış sayısız değeri unuttuk. Bu toprakları değerli kılan bir sürü insanı, kültürü unuttuğumuz gibi…
Anadolu’dan çıkan ince zevklerden, yetişen ince ruhlardan artık mahrumuz. Nişan Usta’yı, Nişan Usta’nın temsil ettiklerini geri getirmek artık mümkün değil… Onun için hep bir tarafımız eksik kalacak. Ama buna rağmen, kendimizi yeniden inşa etmemiz mümkün.
Bunun için Nişan Usta’ları hatırlamamız, keşfetmemiz yeterli… Çünkü Nişan Usta bizim bir parçamızdı. Nişan Usta bizim kardeşimizdi. Bu yüzden Nişan Usta’yı hatırlamak eksik parçalarımızın bir kısmını tamamlamak demek…
Bugün “Ermeni” deyince aklınıza ne geliyor? Herhalde bir sürü şey geliyordur… Örneğin “topik” geliyordur; belki komşunuz geliyordur; “Sarı Gelin” türküsü, Varlık Vergisi, Aşkale, ASALA, Ermenistan, Karabağ sorunu, PKK lideri Apo ile Ermeniler arasında “akrabalık bağı” kuran bir zamanların İçişleri Bakanı geliyordur. Olumlu veya olumsuz görüntüler geliyordur. Peki, toplumsal tahayyülümüzde “Ermeni” kelimesi ile özdeşleşen semboller geliyor mu? Örneğin, “Ermeni ama çok iyi insan” türünden tespitler duydunuz mu? Ya da bir Türk’ün bir Ermeni’ye, iltifat etmek isterken ve onun “çok iyi insan” olduğunu söylemek için, “Aslında Ermeni olan biziz (yani Türkler)” dediğini hiç duydunuz mu? Peki İstanbullu bir Ermeni’yle tanışan birinin ona “Türkiye’ye ne zaman geldiniz?” diye sorduğunu duydunuz mu?
Ermeni… Ne kadar bizim dışımıza çıkmış! Ne kadar dışımıza çıkarmışısız! Bizim ulusal kimliğimiz bu topraklarda yaşayan tüm insanları kapsamıyor muydu? Etnik ve dinsel kökeni ne olursa olsun bu topraklarda yaşayan insanlar bu memleketin yurttaşı değil miydi? Yurttaş diye adlandırılan insanlar birbirlerini tanımakla, birbirlerine sahip çıkmakla yükümlü değil miydi?
Edirne’den Kars’a kadar bu topraklarda üretilmiş olan kültürlerle birbirimizi hissetmek yerine, neden bazı parçalarımızı dışta bıraktık? Neden kendi parçalarımızdan bir kısmını “öteki” haline, küfür haline dönüştürdük?
Oysa Nişan Usta bizim ulusal kimliğimizin bir parçası… Dünyadaki değişime direnen tek boyutlu ulusal zihniyetlerin tersine, kendiliğinden çoğul olan ve çoğulluğu sayesinde kendine güvenebilecek olan ulusal kimliğimizin bir parçası… Korkan, kendine güvenini kaybettikçe kendi parçalarından kurtulmaya çalışan ulusal kimliklerin tersine, bu topraklarda aklı ve kalbi zengin bir toplum kurmak hâlâ mümkün…
Yeter ki, kendi kendimize küfretmeye bir son verelim…
Yorumlar kapatıldı.