İSTANBUL’da yaşayan Ermeni kökenli vatandaşlarımız için yayınlanan güzel bir gazete var. Agos. Elime geçtikçe, haber ve yorumlarından yararlandığım bir gazete bu.
Gazetenin Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink, 21 Haziran tarihli gazetede çok önemli bir yazı yazmış. ‘Kıskaçtaki Ermenistan’ başlıklı yazıda Dink, ‘Son on yıllık dış politikasını daha ziyade ABD ile Rusya’nın bölgedeki çıkar çatışmasının ardına gizleyen, iki gücün bölgedeki çıkar dengeleri arasında tutunmaya çalışan Ermenistan’ın bu politikası artık sıfırı tüketmek üzere, çünkü artık sığınabileceği bir ABD-Rusya gerginliği veya güç çatışması yok’ diyor.
Bu tahlili yaptıktan sonra da, bugüne kadar dış politikasını Rusya’nın bölgedeki hakimiyetine endeksleyen Ermenistan’ın ‘şu sıralar hayli tedirgin, ne yapacağını şaşırmış durumda olduğunu’ söylüyor.
Gerçekten de, Rusya’nın NATO’ya yaklaşması ABD ile stratejik anlaşma imzalaması ve enerji alanında rekabetin yerini işbirliği kararının alması, Kafkasya’daki denklemde köklü değişikliklere neden oluyor.
Bu değişimin somut işaretlerini bu hafta İstanbul’da da izleme fırsatı bulduk.
KARADENİZ Ekonomik İşbirliği Örgütü’nün 10’uncu kuruluş yıldönümü nedeniyle Ermenistan Dışişleri Bakanı Vartan Oskanyan İstanbul’daydı.
Burada geniş bir parantez açmak istiyorum.
Aslında KEİ’nin, on yıl önceki kuruluş görkemini anımsayınca, 10’uncu yıl ne kadar sönük kalıyordu. Sanki, sönük olması için gayret sarf edilmişti. Örneğin, İstanbul’daki gazetecilerin – ben de dahil- toplantıdan son anda haberleri olmuştu. Oysa Azerbaycan, Ukrayna, Romanya, Bulgaristan’ın yanı sıra birçok devlet başkanı gelmişti gelmişti İstanbul’a. Onlar kentte dolaşırken biz, gazeteciler uyumuştuk.
On yıl önce böyle miydi? Hepsinin peşinde, birbirini atlatarak özel haber çıkartmaya çalışan gazeteci ordusu dolaşırdı. O yıllarda Türkiye kendisini bölgesel güç olarak hissediyor ve öyle davranıyordu. Demirel ve Özal’lı günlerdi. Liderli günler.
Şimdi neler oluyor bize? Nasıl bir takatsizlik bu?
Parantezi kapatıyor, Oskanyan’a dönüyorum.
OSKANYAN İstanbul’da Dışişleri Bakanı İsmail Cem ile görüştü. İlki New York’ta Davos toplantıları sırasında gerçekleşen bu buluşmanın ikincisi Reykjavik’deydi. İstanbul buluşması, iki dışişleri bakanının üçüncü kez bir araya gelişleri. Her iki bakan da temkinli bir dikkatle değerlendiriyorlar buluşmaları, ama bir yakınlaşma sürecinin başladığı kesin.
11 Eylül sonrası bölgedeki değişen dengeler ve Washington’un etkisi bu süreçte önemli rol oynuyor.
Oskanyan, İstanbul ziyaretinin ikinci gününde TESEV ve AVRASYA Derneği’nin ortaklaşa düzenledikleri bir toplantıda konuştu. Çok ilginç şeyler söyledi. Türkiye bölgesel bir güç olarak Ermenistan’ı dışlamamalıydı. Ermenistan’ın Türkiye’ye bir kötülük yapması mümkün değildi, zaten bu gücü de yoktu. ‘Biz Türkiye’ye elimizi uzatıyoruz, bu eli tutun’ diyordu Oskanyan. Önkoşulsuz olarak Türkiye ile diyalog başlatmak istediklerini söylüyor, sorunların bu diyalog ve karşılıklı anlayış ortamında daha kolay çözümleneceğini vurguluyordu.
Oskanyan, dört ay önce de Ermenistan Parlamentosu’nda Türkiye ile ilişkileri geliştirmek gerektiğini söylemiş yeni açılımlara davet etmişti parlamentoyu.
Ama bu iş o kadar kolay değil kendisine sordum.
Ya diaspora? Diaspora, Türkiye ile önkoşulsuz anlaşma ve diyalogdan söz edenleri yaşatmıyordu. Ter Petrosyan’ın akibeti ortadaydı.
İşte yanıtı:
‘Türkiye ile aramızda diyalog başlarsa biz o zaman diasporaya, ‘bizim işlerimize karışmayın. İşler iyi gidiyor, ilişkilerimizi bozmayın’ diyebilir, onları susturabiliriz.’ Üzerinde düşünmeye değmez mi?
Yorumlar kapatıldı.