İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

HASAN ÜNAL: Ermeni meselesi ve AB Parlamentosu – ZAMAN

Yazının tamamı ise şöyle…

AB Parlamentosu’nun Ermeni meselesi ve Güney Kafkasya hakkında almış olduğu kararı Türkiye’de unutturmaya çalışan çevreler çok büyük bir gaflet ve dalalet içerisindeler. Bunu, Ermeni lobisi gibi gerçekte Avrupa’da yok denecek kadar tesiri bulunan bir şeye atfetmek veya AB içerisinde Türkiye’yi istemeyen çevrelerin oyunu olarak değerlendirmek ciddi stratejik bir analiz yanlışı demektir. Eğer bu, bir analiz yanlışından değil de bilerek ve istenilerek oynanan bir oyunun devamıysa, o zaman durum daha da vahim…

Kararın ne kadar tek yanlı ve adeta Hıristiyan taassubuyla dolu bir kafa yapısını yansıttığını söylemeye bile gerek yok. Medeni dünyanın hiçbir unsurunu taşımıyor bu karar. Mesela, medeni olmak iddiasının kırıntılarını bünyesinde barındıran bir kafa yapısı mevcut olsaydı, o zaman Ermeni meselesi daha doğrusu 1915–1916 arasında Ermenilerin ne yaptığını ve onlara neler yapıldığını inceleyecek bir tarihçiler komisyonunun kurulmasını tavsiye edebilirdi. Türk, İngiliz, Rus, Ermeni, Fransız, Alman ve başka arşivlerde bulunan bütün belgelerin incelenerek o dönemde gerçekten neler olduğunun tespit edilmesini istetebilirdi. Tarihçiler tarafından yapılacak tespitler üzerinde hukukî tartışmalar yapılabilirdi.

Ancak bu söylediklerim medeni ve yansız bir kafa yapısı ile mümkün olabilir. Yani AB’de olmayan…AB Parlamentosu’nun Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki ihtilafa da burnunu sokarak orada da Hıristiyan taassubunun bütün çirkinliğini bir zehir gibi karara akıtmış olması ise ayrıca düşündürücü bir hadise olsa gerektir. Ermenistan’ın Azerbaycan topraklarını işgal etmesinin hiçbir hukukî, ahlakî ve tarihî gerekçesi olamayacağı ortada iken, AB Parlamentosu’nun tamamen Ermenistan yanlısı bir tavır alması ve bu tavır doğrultusunda Türkiye’yi tehdit eder bir lisan kullanması aklı başında olan ve bu memleket konusunda ortalama düzeyde bile hassasiyeti bulunan herkesin aklını başına toplamalıdır.

Başta Dışişleri Bakanlığı ve Bakan’ın kendisi olmak üzere hükümetin hâlâ AB’ye girilmesinin mümkün olabileceğini halka anlatmaya çalışması; bunun için kirli sermaye ve onun yönlendirdiği medya çevreleriyle birlikte yürütülen bir psikolojik harekata devam etmesi yanlış bir siyaset analizinin ötesinde bazı sorunlar olduğu fikrini akıllara getirecektir. Doğrusunu söylemek gerekirse, yolsuzluklar konusunda en fazla suçlanan çevrelerin AB konusunda en fazla tavizkar çevreler olması zaten bir dünya soru işaretleri oluşturuyor.

Bunun ötesine taşacak başka soru işaretlerinin oluşmasına izin verilmek istenmiyorsa, AB Parlamentosu’nun bu kararı halka hem de bu hükümet, bu Dışişleri Bakanı ve diğer ilgililer tarafından gerçek manasıyla anlatılmak zorundadır. Bu karar Türkiye’nin AB’ye girmesi yönünde AB içerisinde ne bir niyet ne bir irade olmadığının en güzel belgelerinden biridir.

Bu kararın alınmasında Ermeni lobisinin etkisi olmuş olamaz. Avrupa’da etkili bir Ermeni lobisi olmadığını ortaokul öğrencileri de gayet iyi biliyor. Sadece Fransa’da bir miktar etkili olabilen Ermeni lobisinin, etkisinin, Fransa’da sadece seçim dönemlerinde ortaya çıktığını hepimiz biliyoruz. AB içerisinde Türkiye karşıtları argümanı da para etmiyor; zira, AB hükümetlerinin kendilerinin bu işin içinde olduğu gün gibi ortada.

Dolayısıyla, bütün bunlar ortadayken, hiçbir şey yokmuş gibi davranmakta ısrar etmek ve hâlâ Yunanistan ve AB yanlısı psikolojik harekatı sürdürmek akıllara artık siyaseti belirleyen analizlerdeki yanlışlıkların ötesinde başka şeyler getiriyor.

Yorumlar kapatıldı.