“EMANETIN DURUST KAHYALARI OLALIM”
ISTANBUL, 4 Mart 2002 (“Lraper” Kilise Bulteni) —
3 Mart Pazar sabahi Kiliselerimizde konusulan
vaazlerin ana konusu yeni bin yilda her geçen
gün daha siddetli yasanan ruhsal boslugun,
tatminsizliklerin kaynagina seslendi.
Vaazlarda Neoplatonist Roma Imparatoru Iulianos’un***
(361-363) Hristiyanlik karsiti kitabinda,
“kabul edilemez” saydigi Incil bolumlerinden
(Luka 16:1-18) biri ana tema olarak islendi.
Medz Bahk’in (Buyuk Oruc) Ucuncu Pazari’nda,
Tanri ile barisik bir imanlinin nasil yasamasi
gerektigi konusunu islerken, Kilise, onemli bir
ogretinin de altini ciziyor: “Siz hem Tanri’ya,
hem mamonaya kulluk edemezsiniz” (16:13).
Patrik Mesrob II Hazretleri, 3 Mart Pazar gunu
Kinaliada Surp Krikor Lusavoric Kilisesi’ndeki
vaazde bu temayi isledi. “Mamona” maddedir, paradir;
daha genis cercevede ise putlastirilan her hangi
bir sey anlamina gelebilir. Tanri ile, insanlar ile,
aile uyeleri ve akrabalar ile, kilise ile
iliskilerimizi bozan seylerden biri putlastirilan
mamonadir. Iman, umit ve sevgi, mutluluk ve esenlik,
bu dunyadaki yasamimizda baslica amacimiz, dunya
mali ise sadece aractir.
“Hepimiz, bize sunulan armaganlarin kahyasiyiz,
sahibi veya esiri degil.”
“Once Tanri’nin egemenligini ve dogrulugunu arayin
ve oteki her sey size verilecek” (Mat. 6:33) diyen
Mesih, asil amacin Tanri ile iliskilerimizin duzelmesi
olmasi gerektigine isaret ediyor. Dunya mali ve
diger gecici guzellikler aractir, ikinci dercede yer
alir. Arac, amacin yerini aldigi anda tum iliskilerimiz
hizla bozulmaya baslar. Dunyada neyimiz varsa kalici
degil. Sadece bize emanet verilen varligimizi tasiyoruz.
Bizler bu dunyada “kahyalariz,” bize emanet olarak
verilen her seyin – zamanin, sagligin, yeteneklerin,
malin, mulkun, servetin, iliskilerin – hesabini bir
gun hepimiz de Yaratanimiz’a verecegiz. Hesabini
vermemiz gereken bu emanetleri putlastirip, Tanri’nin
yerine koyma gafletinde bulunmamaliyiz. Onemli olan
bize emanet edilen varligimiza ne kadar ve nasil sahip
ciktigimiz. Bizler gercekten emanetimizin durust
kahyaligini mi yapiyoruz yoksa arac olarak kullanmamiz
gerekenlerin esiri mi oluyoruz? Bize armagan edilenlerin
armagan oldugunu unutup, armagan edenden, Tanri’dan
daha mi cok aniyoruz. Ruhsal tatminin ve huzurun anahtari
bu temayi yakalalamizda yatiyor. Armaganlarin esiri
olmak yerine, onlari arac olarak dogru kullanarak,
Tanri’ya dogru hizmet ediyor muyuz? Sonunda hesap
gunu geldiginde herkes bu sorularin cevabini, yani
kahyaliginin hesabini verecek.
Mevsime ragmen Kiliseyi dolduranlar Bahk sofrasinda da
birlikteydiler. Havanin gunesli olmasi, yazlik kilisenin
bu mevsimde de dolmasina neden oldu. Ilahiler Peder
Drtad Uzunyan’in yonettigi Nersesyan korosu tarafindan
seslendirildi. Torenden sonra, Levon Kuzikoglu
baskanligindaki vakif yoneticileri tarafindan kilisenin
terasinda, acik havada, bir bahk sofrasi acildi. Katilimin
yuksek oldugu Bahk sofrasinda da Kiliseyi ziyaret edenler
vaaz uzerinde düsünerek sohbet etme firsatini buldular.
*** Greko-Romen uygarligina asik ve Hellenist
kulturune oldukca bagli olan Imparator, daha once
vaftiz olmus oldugu halde, Hristiyanligi inkar etti,
Hristiyanlari ise devlet idaresinden uzaklastirdi.
Persler’e karsi ciktigi bir seferde olen Imparator,
tarihe “Hulyanos Uratsogh”(Inkarci Iulianos/
Julian the Apostate) olarak gecti.
Yorumlar kapatıldı.