İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Erdal Güven: Murad Bocalyan

90’lı yılların ortasında gazeteci olarak
Erivan’a gittiğimde tanıdım Murad Bocalyan’ı.
Nice Türk gazeteci için ‘Erivan’da bulunacak
ilk adam’dı.

Yalnız akıcı Türkçesi değildir Murad’ı değerli kılan. Akademik kariyeri, Türk-Ermeni ilişkilerine, hatta Türk iç politikasına hâkimiyeti etkileyicidir. Erivan’da, Moskova’da şarkiyat okumuştur, doktorası var. Türkologdur. Çalışmaları Rusçada yayımlandı, Türkçede maalesef. Mütevazı, vakur kişiliği ve mesafeli dostluğuyla bir seviyedir aynı zamanda.

Ama en önemlisi, Türkiye-Ermenistan ilişkilerine sağduyuyla yaklaşabilen nadir Ermeni tarihçilerden biridir Murad. Bir
keresinde ‘Sen nasıl değerlendiriyorsun 1915 olaylarını’ diye sorduğumda, ‘Bir tarihçi olarak soykırım diyemem. Kaldı ki bugünün
meselesi bu değil. Şimdi mesele karşılıklı politikaları ortak çıkarlar üzerine kurmak’ yanıtını verdiğini anımsıyorum.

Birikimi ve siyasi duruşundan ötürü, kendisi de Türkiye’yle yakınlaşma yanlısı Levon Ter Petrosyan’ın devlet başkanlığı döneminde Dışişleri Türkiye Masası Şefliği’ne getirilmişti. Ter Petrosyan’ın özel tercümanıydı.

Ne yazık ki resmi görevi boyunca, isteği ve iradesi hilafına, Türk-Ermeni ilişkileri kötüleşti. Biraz da bu yüzden geri planda kaldı. Memuriyeti bıraktı. Türk gazetecilerine mihmandarlık yapmaya başladı.

Karabağ menşeli Ermeni milliyetçiliğinin
yükselişe geçip Ter Petrosyan’ın devrilmesi ve Ankara’yla ilişkilerin daha da kötüleşmesiyle gölgede yaşamaya başladı. Ara sıra Türk basınına haber gönderirdi. İki yıl kadar önce son konuştuğumuzda bavul ticareti yaparak geçinmeye çalıştığını söylemişti.
İşportacı bir bilim adamı! Moda deyişle bir ‘looser’ belki. Ne de olsa şark, muhalifliğin, hatta nesnelliğin bile hayli pahalıya patlayabildiği bir coğrafya.

Ben Radikal’in dış haberler editörüyken yayımladığımız haftalık ‘Madalyonun Öbür Yüzü’ adlı sayfaya yazı göndermesini istediğimde kırmamıştı. O hep Kafkasya’da barış için ‘kaçırılan fırsat’a inanıyordu. 17 Kasım 1997 tarihli Radikal’de çıkan yazısında şöyle yazmış:
“1991 sonbaharında Ermenistan’ın bağımsızlığının Türkiye tarafından resmen tanınmasıyla temeli atılan diyalog, uygar iyi komşuluk ilişkileri kurulmasını amaçlamaktaydı. Ama ne yazık ki her iki toplumda da bu süreci kabullenmeyen güçler vardır ki, bunlar kamuoyunu yanıltmak
için birbirleriyle adeta yarışıyor.”

Anlaşılan o güçler sonunda Murad’ın da yakasına yapıştı. Murad, 26 Ocak’ta ‘Türkiye adına casusluk yapmak’ suçundan gözaltına alındı.

O günden beri akıbeti meçhul.

Ermenistan Ulusal Güvenlik Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada Murad’ın ‘Türk istihbaratı
için askeri, ekonomik ve siyasi bilgi’ topladığı belirtilerek vatana ihahetle suçlanacağı kaydedildi. Ermenistan’da
bu suçun cezası ölüm.

Şark aynı zamanda karanlık bir coğrafya. Hâlâ yeterli ve sağlıklı bilgi alınamıyor Murad’ın akıbetine dair. Ulusal güvenlik bakanlığı açıklama yapmaya yanaşmıyor. En manidar lafı eski mesai arkadaşlarından biri
etmiş: ‘İşportacılık casuslara verilen
işlerden değildir pek.’

Gelgelelim Murad’ın yasal haklarının çiğnendiği, zamanında mahkemeye çıkarılmadığı, suçu kanıtlanmadan suçlu
gibi gösterildiği ortada.

Ermenistan’da ilk kez bir Ermeni vatandaşı Türkiye hesabına casusluk yapmakla suçlanıyor. Bazı Ermeni gazeteleri Bocalyan’ın muhtemel bir Ankara-Erivan yakınlaşmasını baltalamayı amaçlayan bir komploya kurban gitmiş olabileceğini yazıyor.

Ankara sessiz… Dışişleri sahip çıkmaya çekiniyor. Bu durumda tutuklamanın arkasındaki güce malzeme verileceği, dolayısıyla Bocalyan’ın başının daha fazla belaya gireceği düşünülüyor. Bocalyan’a ilişkin bir açıklamanın MİT tarafından yapılması uygun görülüyor. Herhalde bunu
MİT’e de söylemişlerdir. Gelgelelim MİT’ten de çıt yok.

Bu gibi durumlarda tek umut sayılabilecek insan hakları örgütleri de bihaber durumda. Ne Helsinki İzleme Komitesi, ne Af Örgütü, ne de diğerlerinin gündeminde yok Bocalyan.
Ama en acısı Türk basınının da umrunda değil Murad. Ermenistan’da bir haber patlak verdiğinde telefona sarılıp Murad’ı arayanlar nerede şimdi? Dışişleri’ni, MİT’i, insan hakları örgütlerini bilmem ama Türk basını ‘Erivan’daki dost’un hiç olmazsa adil biçimde yargılanması için elinden geleni yapmalı… Vefa adına.

Yorumlar kapatıldı.