MedyaKronik’in yorumu şöyle…
Yeni Şafak’ın skandal diye nitelediği, Rusya’da yeni yayımlanan (daha doğrusu yayımlandığı öne sürülen) kitapla ilgili haberin girişi şöyle:
“Reşat Nuri Güntekin’in Çalıkuşu romanıyla ilgili bir skandal ortaya çıktı. Rusya’da ‘Feride’nin Günlüğü’ ismiyle yayınlanan Çalıkuşu romanının içeriği değiştirilirken, romanın başkahramanı Feride, ‘hafifmeşrep’ bir kadın olarak gösterildi. Skandal, Rus bir çevirmenin Türkiye Yazarlar Birliği’ne yazdığı mektup üzerine ortaya çıktı. Feride’yi hafifmeşrep bir kadın olarak gösteren kitabın Ermeniler tarafından yazılıp, bastırıldığı iddia ediliyor. Reşat Nuri Güntekin tarafından kaleme alınan ‘Çalıkuşu’ romanı Türk edebiyatının en seçkin örneklerinden birisi olarak gösteriliyor.”
Haberin devamında, bu bilgiyi ileten kişinin, Çalıkuşu’nun eski baskılarının (ara not. Kitap Rusya’da 56 baskı yapmış ve 15 milyon adet satmış) çevirmeni İgor Aleksiyeviç; iletilen kişinin de Türkiye Yazarlar Birliği Genel Sekreteri Mustafa Çetin Baydar olduğunu öğreniyoruz.
Anlaşıldığı kadarıyla, Yeni Şafak muhabiri Bilal Çetin, Mustafa Çetin Baydar’ın kendisine ilettiği bilgiyi haberleştirmiş…
Haberde, Baydar şöyle konuşuyor:
“Feride Türk kadınını temsil ediyor. Ancak bu romanın ve Feride tiplemesinin Ruslar tarafından çok tutulması ve adeta örnek alınması bazılarını rahatsız etti. Bu nedenle böyle bir yöntemi seçerek Feride tiplemesini değiştirdiler. Devletimizin yetkili organlarının bu konuda gerekli girişimleri yapması gerekir. Aleksiyeviç’in bildirdiğine göre bu kitap Ermeniler’in marifeti olabilir. Başta Kültür Bakanlığı olmak üzere bütün kurumları göreve davet ediyoruz”
Yani: Aleksiyeviç, böyle bir kitaptan bahsetmiş ve bir de kuşkusunu dile getirmiş: “Ermenilerin marifeti olabilir…”
Peki, Yeni Şafak, haber kaynağının bir kuşku olarak dile getirdiği şeyi nasıl bu kadar kesin bir dille “Ermeniler”e mal etmektedir?
Diyelim ki, bir Ermeni yayıncı yaptı böyle bir şey… Bunu “Ermenilerin oyunu” diye sunarak bütün bir milleti suçlamak doğru mu?
Ayrıca: Pek mümkün ki, herkes aldığı “duyum”lar çerçevesinde konuşmaktadır… Gazeteci bütün bu bilgiler çerçevesinde, ortada neden kitabın bir örneğinin ya da hiç değilse Feride’yi “hafifmeşrep” bir kadın olarak gösteren kapağının bulunmadığını sorgulamak hakkına sahiptir; bu, okura karşı görevidir aynı zamanda.
Son olarak “fırsatı kaçırmama” refleksiyle değil de doğru haber verme refleksiyle davranılsaydı, kimin üzerine ne vazife düşeceğine bakalım:
Her şeyden önce, haberi yazan muhabir, kendisine bu bilgiyi veren kaynağına, kitabın bir kopyasının elinde olup olmadığını sormalı, “yok” cevabı üzerine temini yoluna gitmeli, kitap kendisine ulaşmadan ya da kitap hakkında kesin bilgye ulaşmadan haberi yazmamalıydı.
Diyelim bu eksik bilgilere rağmen muhabir haberini yazdı ve yazıişlerine verdi. Bu durumda yazıişleri aynı soruları muhabire sormalı, “yok” cevabı alınca da haberi, geliştirmesi için muhabire iade etmeliydi.
Yorumlar kapatıldı.