‘ÜÇ Tektanrılı Dinin Barış İçinde Beraberlik ve İşbirliği. Fener Rum Ortodoks Patriği Bartholomeos Hazretleri ve AB Komisyonu Başkanı Romano Prodi’nin ortak insiyatifiyle çarşamba ve perşembe günleri Brüksel’de gerçekleşen ‘diyalog’ yukarıdaki başlık altında toplandı.
Hıristiyan, Yahudi ve Müslüman inanç insanları dünyanın gidişatını konuştular. Daha doğrusu, ehl-i kitab yorumcuları o kitaplardan yola çıkarak, bu gidişatın nasıl hayırlı bir rota tutturabileceği konusunu tartıştılar.
Ve, aklın yolu gibi Allah’ın yolu da bir, ‘barış, beraberlik ve işbirliği’ çağrısını İsevi istavroz, Davudi yıldız ve Muhammedi hilalle mühürlediler.
* * *
BU üç erdeme de o kadar çok ihtiyacımız var ki! Hele hele, ‘uygarlıklar çatışması’nı teorik bir varsayım olmaktan çıkartıp, pratik bir savaşa dönüştürebilmek ihtirasıyla uçakları gökdelene çakan 11 Eylül’den sonra…
Dolayısıyla, tüm dinlerin mensupları fakat bilhassa biz Müslüman insanlık, yukarıdaki öncü girişiminden ötürü Patrik Hazretlerine’ne şükran borçluyuz.
Çünkü, hepimiz hissediyoruz ki, şeytani katliamdan beri, Muhammedi aidiyetten olan bizler diğer aidiyetleri taşıyanlar tarafından, bilinçaltı bir refleksle, ‘potansiyel tehlike’ olarak algılanmaktayız.
En azından, ‘İslam’ sözcüğü fanatizm, hoşgörüsüzlük, şiddet veya kapalılık gibi olumsuz kavramları çağrıştırıyor.
Ve tekrarlıyorum, hem ‘öteki’ni dinlemek, hem de o ‘öteki’ne kendimizi anlatabilmek için, bu badireli günlerde barış, beraberlik ve işbirliği diyaloğuna her zamankinden daha çok ihtiyacımız var!
* * *
GÖZLER, Bartholomeos ve Türkiye Ermenileri Patriği Mesrob II hazretlerinin yanısıra, konferansa gelemeyen ve mesaj göndermekle yetinen Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Nuri Yılmaz’ı da aramış olsa bile, aslına bakarsanız, biz hem tarihi gelenek, hem de toplumsal geçmiş itibariyle yukarıdaki türden ‘barış, beraberlik ve işbirliği’ diyaloğunun Endülüs’ten sonraki en eski mirasçıyız.
Çünkü biz, inkar eden çarpılır, cuma selamlıklarında daima Şeyhülislam’ın yanına Memalik-i Osmaniye’de mevcut bütün dini önderleri de oturmuş büyük bir İmparatorluğun bedeni, ruhi, ve manevi uzantısıyız.
İrani mollalardan Maruni papazlara; Boston’lu hahamlardan Şam’lı imamlara; Anglikan piskoposlardan Katolik ruhbanlara, Brüksel koridorlarında iki gün boyunca İsevi haçı, Davudi yıldızı ve Muhammedi hilali harmanlayan manzara biz hiç yabancı sayılmaz. Kollektif hafızamıza nakşedilmiştir.
Zaten bugün dahi, ‘tatsızlık’lardan dolayı gökkuşağı mozağimizin bir bölüm rengini Halep – Kudüs – Beyrut üçgenine kaptırmış olsak bile, ‘eşitler içinde birinci’ Fener Rum ve Ecmiazin’den sonra ikinci Ermeni patrikhaneleriyle; Türkiye hahambaşılığını koruyabilmiş olmanın şerefini taşımıyor muyuz ?
Kaldı ki, türkülerimizde ‘Bahçelerde mor meni / Deli ettin sen beni / Ya sen İslam ol Ahçik / Ya ben olam Ermeni’ dememizin ve semtlerimizde camii, kilise ve havrayı komşu inşa etmemizin ötesinde, mümtaz şahsiyet Fethullah Gülen Hocaefendi ve saygın cemati daha 11 Eylül’den çok önce ‘dinlerarası diyalog’ girişimini başlatmamış mıydı ?
* * *
EVET evet, biz, dinlerin barış içinde işbirliği yapabilmesi için gerekli tüm tarihi, fikri ve kurumsal özelliklerle donanmış bir toplum ve devletiz.
Dolayısıyla, bütün Müslüman ülkeler arasında, ‘ötekini’ anlamak ve kendimizi ‘ötekine’ anlatabilmek için belki en büyük görev bize düşüyor.
İşte, söz konusu görevde Brüksel öncülüğünü üstlendiği için, Türkiye’nin cihanşümul evladı Bartholomeos Hazretleri’ne tekrar şükran ifade ediyoruz.
Yorumlar kapatıldı.