İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Gündüz Aktan: ARARAT – RADİKAL

Yazının tamamı şöyle…

‘Ararat’ filmine karşı takınılması gereken tavır konusunda Haluk Şahin
ve İsmet Berkan’ın görüşlerine katılıyorum. 1915 tehcirinin trajik yönleri
üzerinde film yapmak anlaşılabilir bir şey. Ama filmde Türklere karşı ırkçı
bir yaklaşım olup olmadığı dikkat edilmesi gereken noktaların başında
geliyor. Bu açıdan ‘Ararat’ ile ‘Gece Yarısı Ekspresi’ arasında
benzerlikleri saptamak için filmi görmek gerek. Ama şimdiden bazı
tahminlerde bulunmak da mümkün.

Ermenilerde ‘Holokost hasedi’ denen bir tavır belirdi. Tehciri Yahudi soykırımına
benzetmeye uğraşıyorlar. Bundan yola çıkarak diyebiliriz ki, ‘Ararat’
filminde Ermenilerin 1860’larda başlayan isyanlarına, Hınçak ve Taşnak terörizmine,
1915-17 arasında Rusya ile işbirliği yaparak vatandaşı oldukları devleti
arkadan vurmalarına, sivil Türk halkına yaptıkları katliamlara vb.
muhtemelen değinilmeyecek. Amaçlarının, nüfusun yüzde 16’sını oluşturdukları
altı Osmanlı vilayetindeki Türkleri etnik temizliğe tabi tutup, kendi
devletlerini kurmak olduğu inkâr edilecek.

Buna karşılık Türkler tarafından uğradıklarını iddia ettikleri zulmü,
sırf Ermeni ve Hıristiyan oldukları için kendilerine nefret duymamıza bağlayacaklar.

Ermenilerin bu yaklaşımı ırkçılık mıdır?

Irkçının kendisine atfettiği nitelik daima aynıdır: Mutlak masumiyet.
Buna karşılık, hedef gruba önyargıya dayalı menfi özellikler yükleyerek,
onu olayların tek müsebbibi gösterir. Örneğin tarih boyunca beyaz ırkçılığın
kurbanı olmuş zenciler,’doğaları gereği’ tembel, suça eğilimli, hayvani
şehvetlerinin esiri bir yarı insan gözüyle bakıldıktan sonra, her türlü
mezalime reva görüldüler. Irkçılığın zirveye ulaştığı Holokost’ta
Yahudilere bambaşka bir önyargıyla yaklaşıldı. Şeytani bir zekâya sahip
oldukları ve Ari ırkını içerden sinsice mahvetmek için tuzaklar kurdukları
iddiası ile ölüm kamplarına yollandılar.

Türklere yönelik ırkçı önyargı ise malum: Zavallı ve masum kurbanlarına
işkence ve tecavüzden sapıkça zevk duyan barbarlar!

Türklere işkenceci zulüm ve saldırgan şehvet atfedilmesi iki yüzyıllık
eski bir hikâye (The Ottomans, Andrew Wheatcroft, Penguin Books..). ‘Gece Yarısı
Ekspresi’ndeki sadist Türk gardiyan da bu tiplemeye uygundu. O karaktere
benzeyen ‘barbar Türkler’in ‘Ararat’ filminde de karşımıza çıkacağından
ve aynı önyargıyla yetişmiş Batılı seyircilerce haklı bulunacağından
kuşkusu olan var mı?

Yahudilere ve zencilere karşı oluşmuş ırkçı önyargılar, büyük
facialara yol açtıktan sonra, tüm dünya tarafından deşifre edildiğinden,
bugün kınanıyorlar. Dolayısıyla o önyargıların kendilerine yükledikleri
olumsuz özellikleri taşıyan kurgusal zenci ve Yahudi karakterlere medyada,
filmlerde, romanlarda ve siyasette rastlayamazsınız.

Özellikle Batı kamuoyu buna karşı çok tetiktedir. Herhangi bir ırkçı
tipleme karşısında başta ilgili topluluk büyük gürültü koparır. Bunun
sonucunda önyargılarında açıkça diretenler marjinalize olur. Bu durum
Yahudiler için 1945 ve zenciler için 1960’lardan beri böyledir.

Asıl sorun Türklere yönelik ırkçılığın ve onu besleyen önyargıların
henüz deşifre edilmemiş olmasından kaynaklanıyor. Irkçılığa hedef olan
Yahudi ve zencilerin devletleri yoktu. Kendileri başka devletlerce ve çoğunluk
toplumlarınca ırkçı muameleye maruz bırakıldılar. Buna karşılık, Türklerin
devleti var ve Osmanlı’nın devamı sayılan bu devlet ve sorumluları, tabii
toplumun çoğunluğuyla birlikte, azınlıklara zulüm yapmakla suçlanıyor.
Bu durum klasik ırkçılığa uygun olmadığından Türklere karşı ırkçılık
deşifre edilemiyor. Avrupa’da Türklere karşı ırkçılık Türkiye’nin Kürtlere
zulüm yaptığı iddialarının arkasında kayboluyor. Hıristiyanlarla eşit
insanlar olarak görülmeyen Türklerin, örneğin, Balkanlar’da ve Kafkaslar’da
1820-1920 arasında uğradıkları facialar da, Türklere karşı ırkçılığın
bir sonucu olarak unutuluyor.

Türklerin devlet varlığının Sevr’de yok edilme teşebbüsünün ırkçı
niteliği de göz ardı ediliyor.

Ermeni soykırımı, iddiaları Batı’daki Türk ırkçılığının oluşturduğu
arka plan üzerinde yapılanıyor.

Yorumlar kapatıldı.