İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

www.1936beyannamesi.com

1936 Beyannamesi Kamuoyu Bilgilendirme Grubu bir basın bülteni ve hazırladığı web sitesi ile 1936 Beyannamesi konusunda kamuoyunu bilinçlendirmeyi ve bu haksız uygulamayı sona erdirmeyi amaçlıyor. Basın bültenlerini yayımlıyoruz. Grubun internet sitesine www.1936beyannamesi.com linkinden ulaşabilirsiniz.


SADECE AZINLIK HAKLARI DEĞİL,
İNSAN HAKLARI

Hazine, 1974 yılında Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun aldığı karara dayanarak Azınlık Vakıfları’nın 1936 yılından sonra edindiği taşınmazlara el koymaya devam ediyor. Bu haksız durum, AB sürecindeki ülkemiz için, sadece azınlık hakları
değil, genel anlamda insan hakları sorunu.

Azınlık vakıfları, sahip oldukları taşınmazlardan elde ettikleri gelirler ile, okullarında, hastanelerinde ve bakımevlerinde hizmetlerin devamını sağlamaktadırlar. Vakıfların gelirlerinin azalmasıyla, bu hizmetler de aksamaya başlamış, birçok okulun kapatılması kaçınılmaz olmuştur. Öyle ki, gelecekte bu kurumların varlıklarını sürdürmeleri olanaksız görünmektedir. Azınlıkların ellerinden sadece “mülkiyet hakkı” değil, dolaylı yoldan “eğitim ve öğrenim hakkı”, “sağlık ve sosyal hizmetlerden yararlanabilme hakkı” da alınmaktadır.

TC vatandaşı olan ve bütün vatandaşlık görevlerini yerine getiren azınlıklar, sadece Ermeni, Rum veya Musevi olmalarından dolayı, anayasamızın eşitlik ile ilgili 10. maddesinden (Ek 1) yararlanamamaktadırlar. Bu durum, Lozan Barış Antlaşması’nda kabul edilen Azınlık Haklarına da aykırıdır (Ek 2).

Azınlık vakıfları bu aşamaya nasıl gelmiştir?

1936 beyannamesi, gayrimüslim azınlıklara ait cemaat vakıflarından istenen ve sahip oldukları malları gösteren bir listeden ibarettir. 1974 yılına kadar, Valilik muvaffakatnamesi ve resmi tapu verilerek, vakıf siciline işlenerek gayet normal yollardan, herhangi bir problem çıkmadan, mal edinilmiştir.

1974 yılında (eski vakıflarla ilgili Vakıflar Kanunu’nun yürürlüğe girmesinden tam 38 yıl sonra), Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, cemaat vakıflarının taşınmaz mal edinemeyeceklerine karar verdi. Bu inanılmaz karara göre, 1936 yılında, yasa gereği verilen beyannameler, ilgili yasa ve tebliğlerde böyle bir talep olmamasına rağmen, vakıfname olarak kabul ediliyordu. Yine karar gereğince bu beyannamelerde, vakfın taşınmaz mal edinmeye devam edebileceği açıkça belirtilmemişse, vakıf yeni taşınmazlar edinemez. Dahası, 1936 yılından sonra edinilen taşınmazlar, bedelsiz olarak, varsa eski mal sahiplerine veya mirasçılarına yoksa hazineye verilecektir. Burada en garip durum ise, beyannamede sorulan soruların hiçbiri böyle bir cevabı gerektirmediğinden, beyannameye böyle bir maddenin eklenmesinin imkansızlığıdır. (Ek 3’te 1936 beyanname örneği yer almaktadır.)

Bu sorunun, en kısa zamanda halledilmesi ve azınlık vatandaşlarının haklarının iade edilmesini dileyerek, “İnsan Hakları Haftası”nı buruk bir sevinçle kutluyoruz.

1936 Beyannamesi Kamuoyunu Bilgilendirme Grubu
Ayrıntılı Bilgi ve İletişim için :
www.1936beyannamesi.com
info@1936beyannamesi.com


EK 1 : Anayasa`nın 10. Maddesi :

Kanun önünde Eşitlik
Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.

Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz.

Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar.

EK 2 : Lozan Barış Antlaşması’nda Azınlık Hakları ile İlgili Maddeler

Madde 37. Türkiye, 38. maddeden 44. maddeye kadar olan maddelerin kapsadığı hükümlerin, temel yasalar olarak tanınmasını hiçbir kanunun, hiçbir yönetmeliğin (Tüzüğün) ve hiçbir resmi işlemin bu hükümlere aykırı ya da bunlarla çelişir olmamasını ve hiçbir kanun, yönetmelik (tüzük) ve hiçbir resmi işlemin söz konusu hükümlerden üstün sayılmamasını yükümlenir (taahhüt eder).

Madde 38. Türk Hükümeti, Türkiye’de oturan herkesin doğum, bir ulusal topluluktan olma (milliyet, nationalité) dil, soy ya da din ayrımı yapmaksızın hayatlarını ve özgürlüklerini korumayı tam ve eksiksiz olarak sağlamayı yükümlenir. Türkiye’de oturan herkes, her dinin, mezhebin ya da inancın kamu düzeni ve genel ahlaka aykırı olmayan gereklerini, ister açıkça ister özel olarak, serbestçe yerine getirme hakkına sahip olacaktır. Müslüman olmayan azınlıklar, bütün Türk vatandaşlarına uygulanan ve Türk Hükümeti tarafından milli savunma ya da kamu düzeninin korunması için ülkenin tümü ya da bir parçası üzerinde alınabilecek tedbirler saklı kalmak şartıyla, dolaşım ve göç etme (yerleşme) hakkından tam olarak yararlanacaklardır.

Madde 39. Müslüman olmayan azınlıklara mensup Türk vatandaşları, Müslümanların yararlandıkları aynı yurttaşlık (medeni hukuk) ve siyasal haklardan yararlanacaklardır. Türkiye’de oturan herkes din ayrımı gözetilmeksizin kanun önünde eşit olacaklardır. Din, inanç ya da mezhep farkı, hiçbir Türk vatandaşının yurttaşlık haklarıyla (medeni haklar) siyasal haklarından yararlanmasına ve özellikle kamu hizmet ve görevlerine kabul edilme, yükselme, onurlanma ya da çeşitli mesleklerde ve iş kollarında çalışmasına, sanayii ile uğraşmasına engel olmayacaktır.

Bütün Türk vatandaşlarının, gerek özel gerek ticari ilişkilerinde, din, basın ve her çeşit yayın konusunda ve açık toplantılarda dilediği bir dili kullanmasına karşı hiçbir kısıtlama konulmayacaktır. Resmi dil mevcut olmakla birlikte, Türkçe’den başka dille konuşan Türk vatandaşlarına, mahkemelerde kendi dillerini sözlü olarak kullanabilmeleri için uygun kolaylıklar sağlanacaktır.

Madde 40. Müslüman olmayan azınlıklara mensup olan Türk vatandaşları hem hukuk bakımından hem de uygulamada diğer Türk vatandaşlarına uygulanan ayni muamele ve ayni güvencelerden (garantilerden) yararlanacaklardır. Bunlar özellikle giderleri kendilerine ait olmak üzere her türlü hayır kurumuyla, dinsel ya da sosyal kurumlar, her türlü okullar ve buna benzer öğretim ve eğitim kurumları kurmak, yönetmek ve denetlemek ve buralarda kendi dillerini serbestçe kullanmak ve dini ayinleri serbestçe yapmak konularında eşit hakka sahip olacaklardır.

Madde 41. Genel (kamusal) eğitim konusunda, Türk Hükümeti, Müslüman olmayan Türk vatandaşlarının önemli oranda oturdukları il ve ilçelerde, bu Türk vatandaşlarının çocuklarının ilkokullarda kendi dilleriyle eğitim yapmalarını sağlamak amacıyla uygun kolaylıklar gösterecektir. Bu hüküm Türk hükümetinin söz konusu okullarda Türk dilinin öğrenimini zorunlu kılmasına engel olmayacaktır.

Müslüman olmayan azınlıklara mensup Türk vatandaşlarının önemli oranda bulundukları il ve ilçelerde, söz konusu azınlıklara devlet bütçesi, belediye ya da diğer bütçelerce, eğitim, din ya da hayır için ayrılan tutarlardan, hak gözetirliğe uygun ölçülerde pay ayrılacaktır. Sözü geçen tutar ilgili kurumların yetkili temsilcilerine ödenecektir.

Madde 42. Türk Hükümeti, Müslüman olmayan azınlıkların aile durumlarıyla (statüleriyle, aile hukukuyla) kişisel durumları (statüleri, kişi halleri) konularında, bu sorunların adi geçen azınlığın görenek ve geleneklerine göre çözülmesine elverecek tedbirleri almayı kabul eder. Bu tedbirler, Türk Hükümeti ile ilgili azınlıklardan her birinin eşit sayıda temsilcilerden kurulu bir özel komisyonlarca düzenlenecektir. Anlaşmazlık çıkarsa Türk Hükümeti ile Milletler Cemiyeti Avrupa hukukçuları arasından birlikte seçecekleri bir hakemi, üst hakem olarak atayacaklardır. Türk Hükümeti sözü geçen azınlıklara ait kiliselere, havralara, mezarlıklara ve diğer dini kurumlara her türlü korumayı sağlamayı taahhüt eder. Ayni azınlıkların hali hazırda Türkiye’de bulunan vakıflarına dini ve hayır kurumlarına her türlü kolaylık sağlanacak ve izin verilecektir. Ve Türk Hükümeti yeni dini kurum ve hayır kurumu kurulması için, bu nitelikteki öteki özel kurumlara sağlanmış gerekli kolaylıklardan, hiçbirini esirgemeyecektir.

Madde 43. Müslüman olmayan azınlıklara mensup Türk vatandaşları, inançlarına ya da dinsel ayinlerine aykırı herhangi bir davranışta bulunmağa zorlanamayacakları gibi, hafta tatili (dini istirahat) günlerinde mahkemelerde bulunmadıkları ya da kanunun öngördüğü herhangi bir işlemi yerine getirmemeleri yüzünden haklarını yitirmeyeceklerdir. Ancak bu hüküm, söz konusu Türk vatandaşlarını, kamu düzeninin korunması için diğer Türk vatandaşlarına yükletilen yükümler dışında tutar anlamına gelmeyecektir.

Madde 44. Türkiye bu kesimin yukarıdaki maddelerinin Türkiye’nin Müslüman olmayan azınlıklarıyla ilgili olduğu ölçüde, uluslararası nitelikte yükümler meydana getirmelerini ve Milletler Cemiyeti’nin güvencesi (garantisi) altına konulmalarını kabul eder. Bu hükümler, Milletler Cemiyeti Meclisinin çoğunluğunca uygun bulunmadıkça değiştirilemeyecektir. Büyük Britanya İmparatorluğu, Fransa, İtalya ve Japon Hükümetleri, Milletler Cemiyetinin Meclisi’nin çoğunluğunca razı olunacak herhangi bir değişikliği reddetmeği, bu antlaşma uyarınca kabul ederler. Türkiye Cemiyeti Akvam Meclisi üyelerinden her birinin, bu yükümlerden (taahhütlerden) herhangi birine aykırı herhangi bir davranışı ya da böyle bir davranışta bulunma tehlikesini Meclise sunmağa yetkili olacağını, Meclisin duruma göre uygun ve etkili kabul edilecek bir hareket tarzı seçebileceğini ve gerekli göreceği yönergeleri (talimatları) verebileceğini kabul eder. Bundan başka Türkiye bu maddelere ilişkin olarak, hukuk bakımından ya da uygulamada, Türk Hükümeti ile imzacı öteki devletlerden herhangi biri ya da Milletler Cemiyeti Meclisine üye herhangi bir başka devlet arasında görüş ayrılığı çıkarsa, Milletler Cemiyeti Misalinin (Nizamnamesinin) 14. maddesi uyarınca uluslararası nitelikte sayılmasını kabul eder. Türk Hükümeti böyle bir anlaşmazlığın, öteki taraf isterse, uluslararası Daimi Adalet Divanına götürülmesini kabul eder. Divanin kararı kesin Milletler Cemiyeti Misalinin (Nizamnamesinin) 13. maddesi uyarınca verilmiş bir karar gücünde ve değerinde olacaktır.

Madde 45. Bu kesimdeki hükümlerle Türkiye’nin Müslüman olmayan azınlıklarına tanımış olduğu haklar, Yunanistan tarafından kendi ülkesinde bulunan Müslüman azınlık için de tanınmıştır.

EK 3 : Beyannamenin resmi şeklinde sorular şunlardır:

2762 sayılı Vakıflar Kanununun muvakkat maddesi mucibince mütevelliler veya mütevelli heyetleri tarafından verilmesi lazım gelen beyanname:

1. Vakfın isim ve şöhreti:
2. Kimin tarafından idare kılındığı:
3. Mütevelli veya mütevelli heyetinin yedindeki vesikanın tarihince mahiyeti:
4. İdare olunan hayratın ne gibi şeylerden ibaret olduğu ve bulunduğu mevkiler:
5. Vakfiyesi ve bu mahiyetteki vesikası tarihi ve mukayyet ve müseccel olup olmadığı
6. Bu vesikalara nazaran tevliyetin şurubu:
7. Varidatın ve fazlasının veçhi mevkufiyet ve mahalli sarfları:
8. İdare edilen akaratın ne gibi şeylerden ibaret olduğu ve bulunduğu mevkiler.

Arka sayfada
Sayfanın sol tarafında: Son senenin varidatı tahakkuk ve tahsil sütunları var yanlarında da mülahazat (Düşünceler) sütunu var.
Sayfanın sağ tarafında : Son senenin masarifatı (giderleri) ve tahakkuku ve tediyesi sütunları son olarak da mülahazat sütunu var.
Son bölüm ise şöyle: ………………… olarak idare eylediğim ………………… vakfın elimdeki vesikalara göre mahiyetiyle sureti idaresi ve şuruatı ve akaratının adediyle mevkii ve numaraları ve senede getirmekte olduğu kiraları miktarı ve hayratın ismi ile bulunduğu mevkiinin ve Hademesine ve saireye muhassas aylıkların senelikleri ve muayyenat ; müteferrika, Vergi tamirat ve masarifi sairenin kezalik senelik miktarları yukarıda hariç bir şey kalmamak üzere tamamen ve müfredatile gösterilmiş olduğundan bu beyannameyi tarafından tanzim ederek ……… Evkaf idaresine verdim.
Tarih ve …….. mütevellisi imza.

Yorumlar kapatıldı.