İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Murat Belge: Gene aynı şey (Radikal)

Medyamız Salkım Hanım tartışmasını yürüttüğü üslupla kendini bir kere daha kanıtladı.

Tartışmayı MHP’nin milletvekili, o zaman da yazdığım gibi, erişilmesi güç bir üslupla açmıştı. Ama medyamız, en güzel başlıkları seçmeyi bilen yazı işleri uzmanlarıyla ve bu konuyu ele alan nice tanınmış yazarıyla, bu konulara gelindiğinde öyle MHP’liye filan da pabuç bırakmayacağını gösterdi.

Hamidiye Paşası’ndan girmiştik konuya, hangi etnik kökenden gelen paşaların ırza geçebileceğini, hangilerinin geçemeyeceğini tartışmaya başlamıştık (MHP milletvekilinin katkısıyla). Medya bu konu üstünden nahoş sonuçları olabildiğini sezdi
-sezgileri kuvvetlidir- ve Etyen Mahçupyan’a açmaya kararlı olduğu davayı başka maddeden açtı: Yahudi’yi Ermeni yapma maddesinden. Bu konu, film yeni piyasaya çıkmışken de tartışılmıştı. Ama ne gam! Unutkan Türk milleti nasıl olsa çoktan unutmuştur. Üstelik bu sefer Yahudi cemaatinden de kaçınılmaz bir pas gelmişti.

“Romanda Yahudi olan iki kardeşin Ermeni’ye çevrilmesi, ucunda Ermeni Kıyımı olan bir komplonun bir aşamasıdır” dendi bir kere. Birkaç gazete açıkça ‘Yalancı’ diye yazmaktan çekinmedi- ‘birkaç’tan fazla kalem ve sütun sahibi de.

Bugün İshak Alaton Yahudi cemaatinin bu filmle ilgili herhangi bir rol oynamaktan titizlikle kaçındığını açıkladı. Ben de söyleyeyim: bunun böyle olduğunu ben de izledim o günlerde (izlemeden önce de böyle olacağını tahmin ediyordum). Yahudi tiplerden Ermeni tiplere dönüşün tamamen bu nedenle verildiğini biliyorum.

Buna itiraz etme hakkına sahip dünyada tek bir kişi var: romanın yazarı! O, bu seçimi beğenmezse, sözgelişi, “Benim romanımdan senaryo yazdığınızı söylüyorsunuz. O halde romanıma bağlı kalın. Ben şu şu nedenlerle o iki kardeşin Yahudi olmasını uygun gördüm” diyebilirdi. Ama Karakoyunlu kendisine yapılan açıklamayı yeterli buldu ve bu değişikliğe ses çıkarmadı.
Ondan başkasının bu değişikliğe itiraz etmeye hakkı yok. Biri yazıyordu: “Nazilere Yahudi yerine Ermeni öldürten film çekilse ne olurmuş?” Bu bir mugalata! Naziler Ermeni öldürmediler. Varlık vergisi Ermenilere çıkartılmadı mı? Aşkale’ye Ermeniler sürülmedi mi? Varlık vergisi üstüne bir filmde, bu zulme uğrayanların Ermeni veya Yahudi veya Rum olması neyi değiştiriyor, neyi ‘tahrif’ ediyor?
Ha, bir de bunu estetik düzeyde tartışabilirsiniz. Gadre uğrayan üç ana unsur varken (dördüncüsü de Selanikliler ama onların ödediği yüzde daha düşüktü) filmde birinin biraz fazla öne çıktığı ya da öteki iki unsurun da anlatıma dahil edilmesi için yeterince çaba gösterilmediği için eleştirebilirsiniz.

Ama böyle bir şey yapıyorsanız, bu zaten kendi başına ‘düzeyli’ bir şeydir. Şu kaç gündür yürürlükte olan üslupla olmaz bu. Ve dediğimiz gibi yazarın itirazı yoksa, sütunundan bar bar bağıran beylerin böyle bir gerekçeyle onu bunu ‘yalancı’ diye suçlamasının âlemi yoktur. Karakoyunlu kendisi böyle yazmış olamaz mıydı? Onun Nora’sı da bir Ermeni olamaz mıydı? O zaman neye takacaktı bu beyler?

Bulurlardı, neye takacaklarını. Azmin elinden hiçbir şey kurtulmaz. Çünkü burada olan, şu bu roman kahramanının etnik kökenindeki isabeti tartışmak falan değil. ‘Büyük Türk Milleti’nin büyüklüğüne yakışmayan bir iş olmuş. ‘Olmadı’ diyemiyorlar, ama ‘oldu’ denmesinden de hoşlanmıyorlar- hele diyenler arasında bir de haddini bilmez Ermeni varsa! Onun için, öyle olmazsa böyle, bir kulp bulunacak ve ‘vatan haini’ edebiyatı yapılacak.

Ki Büyük Türk Milleti büyük kalsın. Nasıl olacak bu? Büyük Türk Milleti’nin işlediği ayıpları örterek ve saklayarak… Bununla sorun çözdüğüne inanmak ne kadar acınası ve ne kadar ‘küçük’ bir şey. Aynı zamanda korkunç bir şey, çünkü bugün böyle konuşan insanlar, dün o işleri yapanların yaptığını tekrarlamaya her an hazır olduklarını gösteriyorlar.

Yorumlar kapatıldı.