PATRIK HAZRETLERI “ASKER VE BARIS”
ADLI TOPLANTIYA MESAJ GONDERDI
ISTANBUL, 5 Aralik 2001 (“Lraper” Kilise Bulteni) —
Noel Baba Vakfi’nin duzenledigi “19. Uluslararasi Noel Baba ve Dunya Barisina Cagri Etkinlikleri” kapsamindaki “Baris Yolunda Asker” konulu sempozyumun acilis toreni bu sabah saat 10:00’da Kemer’deki Grand Palace Cilicia Oteli’nde yapildi. Demre’ye duzenlenen inanc ziyaretinin hava muhalefeti nedeniyle iptali nedeniyle sempozyuma katilamayan Patrik Mesrob II Hazretleri, Noel Baba Vakfi’na ve katilimcilara hitaben kaleme aldigi mesajda sempozyumun konusu hakkindaki duygu ve dusuncelerini belirtti. Musevi Hahambasiligi, Suryani Metropolitligi, Diyanet Isleri Baskanligi, Protestan Kiliseleri ve Bulgar Kilisesi’nin temsilcilerinin ve Budist rahiplerinin katildigi, NATO’yu temsilen Tumgeneral Christos Vafiadis’in, Emekli General Metin Topcu’nun, Arap Birligi Donem Baskani Misir Buyukelcisi Mohamed Fathi Abdelhamid El Shazli’nin tebligler sundugu sempozyuma, Basbakan Bulent Ecevit, Basbakan yardimcisi Mesut Yilmaz, Basbakan Yardimcisi Husamettin Ozkan birer kutlama mesaji gonderdiler.
Patrik Hazretlerinin gonderdigi mesajin metni soyleydi:
Sayın Vakıf Başkanı,
Değerli Konuklar,
Müslüman kardeşlerimizin mübarek Ramazan ayını idrak ettiğimiz bu günlerde, Musevi kardeşlerimiz Hanuka yani Işık Bayramı’na, Hristiyan kardeşlerimiz ise Noel’e yani Hazreti İsa Mesih’in Doğuş Bayramı’na hazırlanmaktadırlar. Eski kiliseler, bayramöncesi bu hazırlık günlerinde Anadolu’nun çıkardığı iki ünlü Hristiyan azizi, Kayserili Aziz Basil’i ve Miralı Aziz Nikola’yı anarlarken, özellikle Batı Hristiyanları Aziz Nikola’yı Noel Baba olarak ilan etmişerdir. Noel Baba Yılbaşı öncesindeki bu dönemde sıkça anılırken, Hristiyanlar tarafından bugünlerde en çok tekrar edilen ilahilerden biri İncil’de meleklerin Beytlehem’de söyledikleri belirtilen sözlerdir:
“En yücelerde Allah’a yücelik olsun,
Yeryüzünde O’nun hoşnut kaldığı insanlara
Esenlik olsun!” (Luka 2:14).
Gerçekten de Noel Baba, Aziz Nikolas ya da Santa Klaus denildiğinde akla hemen özveri, hoşgörü, barış ve esenlik geliyor. Bu yılki etkinliğinizde “Barış ve Asker” kavramları üzerinde durulması doğrusu ilginç bir tartışma alanını önümüze seriyor.
Kitabı Mukaddes’te Yüce Yaradan, Hazreti Yeşaya Peygamber vasıtasıyla insanlara barış idealinin ne olduğunu anlatıyor. Kutsal metinlere göre, insanlık bir gün öyle bir uygarlık düzeyine ulaşacak ki orada “Rab birçok halkın arasındaki anlaşmazlıkları çözecek. İnsanlar kılıçlarını çekiçle dövüp saban demiri, mızraklarını bağcı bıçağı yapacaklar. Ulus ulusa kılıç kaldırmayacak, savaş eğitimi yapmayacaklar artık” (Yeşaya 2:4).
Bu sözler bize bugün biraz utopik gelebilir. Konu günümüz dünyasının gerçekleriyle işlendiği taktirde daha yararli olabilir. Çünkü ne yazık ki, beşbin yıllık tarih devlet, asker, ordu, silah ve savaş gibi kavramlar olmaksızın barış hakkında konuşmanın pek bir anlam ifade etmeyeceğini gösteriyor. Oysa barışın iki savaş arasındaki ‘teneffüsten’ daha derin ve yüce anlamlar içerdiği kavrandığı taktirde, kalıcı ve evrensel bir barış yolunda ilerleme kaydedilebilir.
Hristiyanlık öğretisinde ümit, sevgi ve imanla birlikte, dinin en önemli üç erdemlerinden birini ifade eder. Günümüz dünyasını anlamak için sadece katı ve acımasız olgulara başvurmak ya da insanlığı, hep yinelenen, yıkıcı ve kısır döngülerle açıklamaya kalkmak yapılabilecek en büyük yanlış olur.
Bugün yaşananlar aslında gerçeğin sadece bir parçasıdır, bütünü değildir. Geçmiş ve bugün değerlendirilirken bir yandan da mükemmel ve kalıcı bir barışın egemen olduğu bir dünyayı düşlememek büyük bir yanlış olur. Ümidi kaybetmek, bir anlamda yaşama nedenini yitirmek anlamına gelir. İnanç ve sevgiyle böyle bir ümit yeşertilebilir. Tarihin sonu insanlığın gerçek çıkarı ışığında görülebildiğinde, bugün o ereğe doğru yol almaya cesaret bulmak mümkün olacaktır.
Bu süreç, ‘bugünü’ evrensel insanlık ideallerini ölçüt alarak ciddi bir eleştiriye ve analize tabi kılmakla başlar. Askerlik görevini yerine getirirken ölmek ya da öldürmek zorunluluğu, savaşlar, kan, gözyaşı ve düşmanlıklar insanlığın ne kaderidir, ne de tarihin altın sayfalarını oluştururlar. İnsanlık daha iyisine layıktır. Yüce Allah bu dünyayı savaşarak kan gölüne çevirelim diye değil, onu paylaşmamız için verdi. İlahi iradenin arzuladığı böyle bir paylaşım için barış elzemdir. Hazreti İsa Mesih vaazlerinden birinde yüreği ısıtan müjdeler sunuyor insanlığa:
„Ne mutlu yumuşak huylu olanlara!
Çünkü onlar yeryüzünü miras alacaklar.
Ne mutlu barışı sağlayanlara!
Çünkü onlara Allah’ın çocukları denecek„ (Matta 5:5, 9).
İnsanların kendilerini buldukları şartlar ne olursa olsun, kötülük, kin, öfke, intikam ve çatışma duyguları bir noktada durmalı ve barışın önü açılmalıdır. Yoksa herkesin tarihten ve kutsal metinlerden öğrendiği gibi iyi bilinmelidir ki, «kılıç çeken kılıçla yok olur». Nefretin soğuk zinciri ancak birilerinin «bir yanağına vurulduğunda öbürünü çevirmesiyle» ve «kötülüğü iyilikle yenmesiyle» kırılır ve barışa yeşermesi ve semere vermesi için yeni bir şans tanınır. Kılıcın ucundaki barış ise yeni bir savaşa davetiye çıkarmaktan başka bir şey değildir.
Ancak itiraf da edilmeli ki, bazen kılıç ucunda sağlansa bile, barışın en iyi savaşa yeğlenmesi gerekir. Mükemmellikten henüz daha çok uzak, hatalarla dolu, yarım yamalak bir dünyada kılıcın ve onu tutan askerin, ne yerini ne de önemini inkar edebiliriz. İncil-i Şerif de inkar etmiyor. «Sezar’ın hakkı Sezar’a.” Silahıyla hazır bekleyen askerin caydırıcılık gücü pek çok olası kötülüğün önünü alır ve riskli de olsa, yaşamın gelişip serpilmesi için elzem olan barış ortamını sağlar. İncil’de Tarsus’lu Aziz Pavlus bu noktayı çok güzel dile getiriyor: “İyilik edenler değil, kötülük edenler yöneticilerden korkmalıdır… Çünkü Hükümet, senin iyiliğin için Allah’a hizmet etmektedir. Ama kötü olanı yaparsan, kork! Hükümet kılıcı boş yere taşımıyor; kötülük yapanın üzerine Allah’ın gazabını salan öç alıcı olarak Allah’a hizmet ediyor“ (Romalılar 13:1-7).
Tarih boyunca askerlik kendi erdemlerini yaratmıştır. Her kültürde asker, cesur, olgun, mert, her zorluğa söylenmeden göğüs gerebilen; vatanı ve sevdikleri için yaşamını feda edebilen, özverili ve idealist insanlar için güçlü bir sembol olmuştur. Örneğin, Etna yanardağının lavları altında kalan Pompei kenti yüzlerce sene sonra arkeologlar tarafından tekrar gün ışığına çıkarıldığında, lavların altında binlerce taşlaşmış insan cesedi bulunmuştur. Bunların en etkileyicisi, kentin kapısında nöbet tutan askerin cesedidir. Lavlar kenti sararken ve herkes oraya buraya kaçışırken, o nöbet yerinde elinde kargısıyla öylece dimdik durmuş ve görev yerini terk etmemiştir.
Yahudiler dışında başka milletlerden Hristiyanlığı kabul eden ilk kişi de işte böyle bir Romalı askerdi. Kornelius isimli bu yüzbaşı iyiliksever, iman ve sevgiyle dolu ve erdemlerle donanmış bir komutandı. İncil onu övgü dolu sözlerle anıyor (Elçilerin Işleri 10).
Bazı askerler Hazreti Vaftizci Yahya Peygamber’e günahtan kurtulmak için kendilerinin ne yapmaları gerektiğini sordular. Onun yanıtı, gücün kolaylıkla bir haksızlık aracı haline dönüşebileceğine işaret ediyordu: ”Kaba kuvvetle ya da yalan suçlamalarla kimseden para koparmayın. Ücretinizle yetinin” (Luka 3:14).
Kral Davud Allah’a bir mabed yapmak istedi, ama Allah onu ‘çok kan döktüğü’ gerekçesiyle reddetti.
İncil-I Şerif imanlıyı askere benzeterek, her inananın bir sevgi ve muhabbet sağlayıcısı olması gerektiğinden söz eder. Hazreti İsa Mesih’in kendisini takip edecek kişiler için koyduğu standartlar sanki birini askere çağırır gibidir: “Biri bana gelip de babasını, annesini, çocuklarını, kardeşlerini, hatta kendi canını bile gözden çıkarmazsa, öğrencim olamaz” (Luka 14:25-26).
Bir anlamda 6 Aralık’ta Demre’de anısını kutladığımız Aziz Nikola da, örnek bir sevgi askeri olmuştur. Üstelik kendine has üniforması da vardı. Herşeyini satıp fakirlere dağıtmış, her yana gülücükler saçarak Yüce Yaradan’ın sevgi ve barış yolunu yürümüştür. İmparator Dioklen tarafından baskıya uğramış, işkence görmüş ve sürgüne gönderilmiştir. Ama bu zulüm onun yüreğini kinle doldurmamış, aksine „intikamını“ yoksullara yardım ederek almıştır. O, ‘vermenin almaktan daha mutlu ettiğini’ keşfetmiştir.
Aziz Nikola, nam-ı diğer Noel Baba da bir barış askeridir. Silahı sevgidir. O, çocukların üstüne bomba değil hediyeler atıyor. Çocuklara yaptığı gibi Noel Baba keşke büyükleri de kandırabilseydi. Keşke herkesi bütün askerlerin iyi olduğu bir dünyanın ancak cennet olabileceğine inandırabilseydi.
Yılbaşı yaklaşırken, Noel Baba her yılki mutluluk dağıtma nöbetini yine üstleniyor ve yeni yılın tüm dünyaya barış ve huzur getirmesi için Demre’den dünya turuna çıkıyor. O, insanlara birbirlerini düşünmeyi, bağışlamayı, hoşgörmeyi, hediye almayı, vermeyi ve güzel günlere inanmayı öğretiyor.
Yılbaşı yaklaşırken, kardeşçe kucaklaşmalı, çaba sarfederek Aziz Nikola’nın tok kahkahalarını ve dileklerini duyabilmeliyiz:
”Mutlu yıllar,
hepinize mutlu yıllar!
Allah’ın barışı ve esenliği hepinizle olsun!”
Bu düşünce ve duygularla tüm katılımcıları selamlıyor, önümüzdeki büyük bayramların hayırlara vesile olmasını diliyor, en iyi dileklerimi sunuyorum.
Yorumlar kapatıldı.