Habertürk sitesinde yer alan haberde İshak Alaton Sinagog sahneleri için devreye girdiğini ama izin alamadığını açıklıyor.
İşadamı İshak Alaton, Devlet Bakanı Yılmaz Karakoyunlu`nun romanından çekilen “Salkım Hanım`ın Taneleri“ filminin yapımında, kendisinden sadece Tomris Giritlioğlu`nun Musevi Cemaati`ni ikna konusunda devreye girmesini istediğini bildirdi. Alaton, “Ben de o zamanki yönetimle temas ettim, telefonla ve şahsen oradaki bir iki söz sahibi insanla temas ettim ve onların cevaplarından anladım ki bu işe çok sıcak bakmıyorlar. Geçmiş, 50 yıl geride kalmış bir yarayı tekrar açmanın, tekrar kanatmanın ve üzerine üzerine gitmenin kimseye faydalı olmayacağı düşüncesini de ifade ettiklerini hatırlıyorum“ dedi. İshak Alaton, anladığı kadarıyla Etyen Mahçupyan`ın bu senaryo değişikliği üzerinde herhangi bir tesiri olmadığını da söyledi. A.A. muhabirine görüşlerini açıklayan Alaton, Salkım Hanımın Taneleri kitabı konusunda öncelikle Yılmaz Karakoyunlu`nun kendisi ile temas ettiğini ve bir kitap yazdığını söylediğini hatırlattı. Henüz basılmayan kitapta hatalar olabileceği düşüncesiyle kendisinden kitabı okumasını rica ettiğini dile getiren Alaton, “Ben de kabul ettim. Kitabı baştan sona okudum, bazı yanlışlar gördüm, o yanlışlar üzerinde Yılmaz Bey`in dikkatini çektim, onlar düzeltildi. Hangi yanlışlar olduğunu da hatırlamıyorum“ diye konuştu. Aradan bir müddet geçtikten sonra Tomris Giritlioğlu`nun kendisiyle temasa geçtiğini ve “Ben bunun senaryosunu yazıyorum, bana yardımcı olur musunuz?“ dediğini aktaran Alaton, şunları söyledi: “(Olur dedim) ve işyerimde birkaç toplantı yapıldı. Yılmaz Karakoyunlu vardı. Tomris Giritlioğlu vardı. Murat Belge vardı. Etyen Mahçupyan`ın da bir-iki toplantımıza iştirak ettiğini hatırlıyorum. Ben de tecrübelerimi daha doğrusu yaşadıklarımı tarafsız bir şekilde aktardım. Sadece fikir beyanı ile yetindim. Bir gün Tomris Giritlioğlu (Sinegogda çekim yapılması gerekiyor, bir de Musevi mezarlığında bir sahnemiz var, bunun için izin almamız lazım) diyerek, kimden izin alabileceklerini sordu. Ben de (Hahambaşılık bu işle ilgilenir) dedim. Sonradan bana (Ben telefon ettim, bir iki kişi ile görüştüm, pek olumlu bir yaklaşımları yok) dedi. Tomris Giritlioğlu sadece benimle konuşuyor, bu arada dikkatinizi çekmek istiyorum Etyen Mahçupyan katiyetle bu mevzuda yok. Ondan bana herhangi bir istek gelmiş değil. Etyen Mahçupyan`dan bana herhangi bir istek gelmiş değil. Yalnız Tomris Giritlioğlu`ndan bana istek geldi ve (Ben Musevi cemaatinin yönetimini ikna edemiyorum acaba siz araya girer misiniz?) dedi. Ben de (Hay hay bakarım) dedim. Ben de o zamanki yönetimle temas ettim, telefonla ve şahsen oradaki bir iki söz sahibi insanla temas ettim ve onların cevaplarından anladım ki bu işe çok sıcak bakmıyorlar. Geçmiş, 50 yıl geride kalmış bir yarayı tekrar açmanın, tekrar kanatmanın ve üzerine üzerine gitmenin kimseye faydalı olmayacağı düşüncesini de ifade ettiklerini hatırlıyorum. Bunda fazla ısrarcı olmanın da faydası olmayacağını düşünerek, Tomris Giritlioğlu`na bu menfi tutumu, menfi anlayışı ona aktardım. Ondan sonra anlayabildiğim kadarıyla Tomris Giritlioğlu senaryoyu kendisi değiştirdi, yeni bir senaryo ortaya koydu ve bu senaryo üzerine çekildi. Benim anladığım kadarıyla Etyen Mahçupyan`ın bu senaryo değişikliği üzerinde herhangi bir tesiri olmadı.“ Senaryoda Musevi düğünü yerine Ermeni düğünü yapıldığını, Musevi Mezarlığı yerine Ermeni mezarlığının girdiğini hatırlatan Alaton, “Doğrudur çünkü Musevi Cemaati bunu kaşımak istemedi“ diye konuştu. Filme karşı bir tepkisi olmadığını da kaydeden İshak Alaton, “Bu değişiklikte de Giritlioğlu`nun pratik görüş olarak (Madem ki durum böyle o halde bende bunu değiştireyim) diye düşündüğünü ve böyle yaptığını düşünüyorum. Yani Tomris Giritlioğlu`nun bu kararına Etyen Mahçupyan`ın doğrudan veya dolaylı bir tesiri olduğuna ben inanmıyorum“ diye konuştu. -VARLIK VERGİSİ VE ALATON`UN BABASI- Varlık Vergisi konusunda kendi ailesinin yaşadıklarını da anlatan Alaton, şunları söyledi: “Ben 1942`de 15 yaşındaydım. Babama ödeyemeyeceği kadar büyük bir vergi çıkarıldı. Bütün servetinin 5 misliydi. Aşirefendi Caddesi`nde 3 katlı dükkanı vardı, iplik tüccarıydı. Aşirefendi Caddesi 20 numaradaki dükkanı bütün içindeki mallarla mezatta satıldı. Osmanbey Afitap Sokak`ta küçük bir dairemiz vardı. O satıldı, eşyaları ile herşeyi ile yalnız döşekler bırakıldı. Akabinde babam Sirkeci`deki kampa alındı. Sirkeci tren istasyonunun bitişiğinde Demirkapı dedikleri bir yerde, üç ay boyunca asker çadırında yatırıldı. Elinde başka imkanları olmadığı iyice anlaşıldığında da Aşkale`ye taş kırmaya götürüldü. 10 ay da orada kaldı ve sonrada döndü. Bu arada tabii aile fakr-u zarurete düştü ve benim de çalışmam gerekti daha lisedeydim, lise öğrencisiydim. Dönüşü 1944 yılının başıydı. Orada iki kış ve bir yaz geçirdi ve tabii kalbi kırık ve morali kırık bir adamdı, saçı bembeyazdı. O zamana kadar da Cumhuriyet Halk Partisi üyesiydi ve Şişli Halkevi`nde parasız Fransızca dersleri verirdi. Çok inançlı bir adamdı ve Atatürk`e hayran bir adamdı. Çünkü Ankara doğumluydu. Atatürk`ü Ankara`dan tanımıştı, Çubuk Barajı`nda. Atatürk`e çok inanan, Atatürk`ün devrimlerine gönül vermiş, Cumhuriyet Halk Partisi`ne inanmış bir insan olarak Aşkale`ye gidip geldikten sonra o şok ve o büyük hüsran onu bir daha bırakmadı. Bir daha da morali yerine gelmedi ve kalbi kırık olarak öldü.“ Kendisinin bunun üstesinden rahat geldiğini ve 15 yaşında sıfırdan başlayınca herşeyin kendisine büyük bir sınav gibi geldiğini, mutluluğu da hergün biraz daha iyi olmakta bulduğunu vurgulayan Alaton, “Onun için benim herhangi bir ezikliğim yok, herhangi bir menfi iz bırakmadı bu olay. Aksine ben bu olayı olumluya çevirdim ve hayat boyu hep mutlu oldum. Bunu da vurgulamak istiyorum. Yani Varlık Vergisi benim üzerimde hiçbir menfi iz bırakmadı“ dedi.
Yorumlar kapatıldı.