YIL 1942… İkinci Dünya Savaşı’nın
en fırtınalı, en acı günleri. Türkiye İsmet Paşa sayesinde savaşa
girmemiş ama savaşın dünyaya getirdiği felaketlerden de kurtulamamış.
Azgın Hitler ordularının işgaline
uğramamak için sınırlarını 1 milyon askerle korumak durumda kalan Türkiye’nin
ekonomisi perişan duruma düşmüş.
Bu 1 milyon insan üreticilikten zorunlu olarak koparılmış ve tüketici hale
getirilmiş. Bu kadar asker beslemek zorunluluğu devleti iflas ettirmiş.
Enflasyon o güne kadar gürülmemiş bir şekilde yükselmiş ve yüzde 93’e
kadar çıkmış.
Yoksul cumhuriyet, savaşın yükünü kaldıramaz hale gelmiş. Özellikle
Anadolu büyük bir sıkıntı içinde. Ana gıda maddelerinin hemen hepsi
karneye bağlanmış.
Kasası boşalan devlet çok acele ek kaynağa ihtiyaç duymaya başlamış.
O sıkıntılı günlerde İstanbul’da çok sayıda savaş zengini türemiş.
Karaborsadan kazandıkları paralarla lüks ve ihtişam içinde yaşayan bu
insanlar göze batmaya, yoksulluk içinde kıvranan halkın öfkesini çekmeye
başlamış.
Bu çelişki, sıkıntı içindeki devleti harekete geçirmiş. Hükümet İstanbul’daki
savaş zenginlerinden ek vergi alınmasına karar vererek ‘‘Varlık
Vergisi’’ adı altında bir yasa çıkarmış ve hemen yürürlüğe
sokmuş.
* * *
Aynı tarihlerde Avrupa’nın birçok ülkesi de savaşın getirdiği ekonomik sıkıntıları
aşmak için benzer önlemler almışlar.
Örneğin İngiltere gelir vergisi oranlarını yüzde 98’e kadar çıkarmış.
İsviçre ise o da ‘‘varlık vergisi’’ getirmiş.
Varlık Vergisi’nin hızla toplanması için İstanbul’da komisyonlar kurulmuş
ve başına da o tarihte CHP İl Başkanı olan Suat Hayri Ürgüplü getirilmiş.
Ticaret Odası temsilcileri, politikacılar ve bürokratlardan oluşan
komisyonlar hemen vergi yükümlülerinin listelerini belirlemeye başlamış.
Belirlenen isimlerin daha önce ödedikleri vergilere göre bazı rakamlar koymuşlar.
İstanbul’daki ticaretin o dönemde yüzde 95’i azınlıkların ve Levantenlerin
tekelinde olduğu için uygulamada doğal olarak bu gruplar hedef alınmış.
Yoksa Varlık Vergisi’nin hedefi sadece azınlıklar ve Levantenler değil.
* * *
Bu arada belirlemeler sırasında bazı vahim yanlışlıklar, haksızlıklar
yapılmış, bazı kişisel düşmanlıklar devreye girmiş.
Toplumda kötü şöhreti olan bazı insanlara da insafsızlıklar yapılmış.
Örneğin o dönemin çok ünlü aktrisi Cahide Sonku ile yaşayan
kereste tüccarı Parseh Gevrekyan ile alengirli davaları kovalayarak büyük
servet yapmış olan avukat İbrahim Ali’nin hemen hemen bütün serveti
elinden alınmış.
İbrahim Ali’ye 300 bin, Gevrekyan’a da 150 bin lira vergi çıkarılmış.
Bu arada itirazlar olmuş, bunların bir kısmı kabul edilerek rakamlarda
indirimler yapılmış.
Sonuçta vergileri ödeyemeyen 1200 kişi Aşkale’ye yollanmış. Aşkale’ye
gittikten sonra da ödeyenler olmuş. Onlar İstanbul’a geri gönderilmiş.
Aşkale’de herhangi bir zulüm yapılmamış. Tarlalarda göstermelik çalıştırmaların
ötesinde bir uygulama olmamış. Bir yıl kadar sonra da hepsi İstanbul’a dönmüşler.
Sonuç: Varlık Vergisi uygulaması ile 300 milyon lira toplanmış. Bu muazzam
bir para… (O yıllarda dolar 125 kuruş.)
Enflasyon yüzde 25’e düşmüş. Savaş koşulları sürdüğü için bir
sonraki yıl yeniden yükselmiş, bu kez de piyango köylüye çıkmış; Toprak
Mahsulleri Vergisi konmuş ve yine 300 milyon lira toplanmış.
İşte bu iki uygulama yüzünden CHP yıllar ve yıllar gerek azınlıklardan,
gerekse köylü kesiminden oy alamamış.
Varlık Vergisi’nin acı tatlı öyküsü ve uygulandığı dönemin koşulları
böyle.
Biz bunları bilmiyoruz, öğrenmek gereği duymuyoruz.
Ama durmadan ileri geri tartışıyoruz
Yorumlar kapatıldı.