Filmi seyretmemiş. Kuyuya bir taş attı, Türkiye bir haftadır ‘Salkım Hanımın Taneleri’nin peşine takıldı gidiyor. Görmediği film nedeniyle filme emeği geçenleri, aralarında bir bakan da olmak üzere vatan hainliğiyle suçlayan MHP’li Ahmet Çakar’ın derdi, çıkan haberlere göre TRT Genel Müdürlüğü kulisi imiş. Milliyetçiliğin bu mümtaz örneğinin başlattığı tartışma, milletin mümtaz unsurlarının iliklerine işlemiş gizli/açık, ‘öteki’ düşmanlığını ve ırkçılığı da ortaya çıkardı.
Ermeniler bir kez daha güme giderken, tartışmadan Kürtler de nasibini aldı. Ankara’dan Fatma Sibel Yüksek’in haberine göre Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü de imdada yetişmiş, Ermeni sorunuyla ilgili yeni belgeleri gün ışığına çıkarmış. Dönemin Tiflis Büyükelçisi Münir Süreyya Bey’in 1877-1914 yıllarını kapsayan ‘Ermeni Meselesinin Siyasi Tarihçesi’ adlı kitabını, belgelerle birlikte yayımlamış. Bu konuda her türlü belge ve bilginin yayımlanması iyi de, gayretkeşlik kitabın önsözünde başrolü kapıvermiş. Önsözde Ermenilerin Osmanlı yönetimi altında ‘korkusuzca, asayiş içinde, mal,can ve namusları emniyet altında’ yaşadıkları belirtilerek, “mezhep açısından tamamen serbest ve huzurlu, ekonomik açıdan ise Müslüman tebaadan daha rahat yaşamışlardır,” deniyor. Anlaşıldı, varlık vergisi de bu eşitsizliği düzeltmek için konmuştu demek!
Bu arada Türkiye Ermenileri Patrikliği’nin günler önce yaptığı açıklama da güme gitti. Yargıtay’ın yeni kararları, bir eşitsizliği tekrar gündeme getirdi. 1974 yılında verilen bir kararla dini ve sosyal kurumlar olan azınlık vakıfları mülk edinemiyor, hibe alamıyor, hatta 1936’dan sonra edindikleri mülkleri de eski sahiplerine iade etmek zorunda bırakılıyor. 1936 Beyannamesi sorunu olarak bilinen bu sorunla Türkiye Cumhuriyeti kendi vatandaşlarını Ermeni ya da Museviler diye mülk edinmekten alıkoyuyor. Yani, gayrimüslim vakıflarının mallarını hâlâ yabancı malı olarak görmekte iddialı.
Yorumlar kapatıldı.