GEÇEN pazartesi akşamı New York’ta Ahmet Ertegün’ün evinde bir yemek vardı. Ertegün, bazı Türk ve Ermenileri aynı masada bir araya getirmişti.
Aslında bu, Ertegün’ün aynı konuda verdiği ikinci yemekti.
Birincisine, Türk-Ermeni İş Konseyi’nin önde gelen isimlerini davet etmişti.
YENİ İSİMLER
İlk yemekteki en ilginç davetliler Amerika Birleşik Devletleri’ndeki Ermeni diasporasının önde gelen kişileriydi.
Pazartesi akşamı verilen yemek, bu birincisinin daha da genişletilmişiydi.
Bu yemeğin yeni isimleri ise bir buçuk yıla yakın süredir çalışmalarını sürdüren ‘‘Türk-Ermeni Uzlaşma Komisyonu’’ üyeleriydi.
Ama yemeğin Türk ve Ermeniler dışında iki tarafı daha vardı.
Bana göre, yemeğe asıl önemini veren de bu taraflardı.
Ertegün’ün davetinde Birleşmiş Milletler ve ABD Dışişleri Bakanlığı’nın bazı temsilcileri de bulunuyordu.
Davetlilerin kompozisyonu, Ertegün’ün yapmak istediği şeyin ne olduğunu da gösteriyor.
Bu yemekte Ahmet Ertegün bir de haber verdi.
Amerika Birleşik Devletleri’nde yeni bir ‘‘Türk-Ermeni İş Konseyi’’ kurulmuş.
Bunun ‘‘Danışmanlar Kurulu’’ eşbaşkanlığına da Ahmet Ertegün getirilmiş.
Bu yeni oluşumun eşbaşkanlıklarını ise Türkiye’den Kaan Soyak ile Ermenistan’ın TÜSİAD’ı sayılan kuruluşun başkanı Arsen Gazaryan yüklenmiş.
11 EYLÜL SONRASI
Bana göre Türklerle Ermeniler arasındaki bu diyaloğun daha da gelişmesi için iyi bir ortam oluşuyor.
Her şeyden önce 11 Eylül’de New York’a yapılan terörist saldırıyla birlikte dünyanın şartları değişti.
Türkiye’nin önemi bir kere daha ortaya çıktı.
Bu yeni ortamda, tarihin karanlık dönemlerine takılıp kalmak aptallık olur.
Ermenistan’da nüfus giderek azalıyor.
Ülke ekonomik kriz içinden bir türlü çıkamıyor.
Oysa Türkiye ile sınır kapıları açılsa, birçok Ermeni için iş kapısı da açılmış olacak.
Türkler geçtiğimiz 25 yıl içinde dünyaya çok önemli bir özelliklerini ispatladılar.
1970’li yıllarda onlarca diplomatımız ASALA terör örgütü tarafından öldürüldü.
Türk halkı bu acıyı bütün hücrelerinde hissetti.
Ama bakın, onca acı ve tepki içinde dahi, Türkiye’deki tek Ermeni’nin evi işaretlenmedi.
Tek Ermeni’ye saldırı olmadı.
Daha da ötesi, bu ülke 14 yıl boyunca PKK terörüne karşı mücadele etti.
Şehirlerinden, kasabalarından her gün cenazeler kaldırıldı.
30 bin insan hayatını kaybetti.
Ama Türkiye’nin hiçbir şehrinde, tek Kürt vatandaşın evi işaretlenmedi.
TÜRKLER İSPATLADI
Oysa aynı dönemde Avrupa’nın tam orta yerinde Boşnakların, Arnavutların, Türklerin başına gelene bakın.
Türk halkı, teröristle masum insanı hiçbir zaman birbirine karıştırmadı.
Türklerin tarihine bakın.
Orada dünya ırkçılık tarihine girecek olay bulamazsınız.
Bütün bunlara bakınca insan şu soruyu kendi kendine soruyor.
Öyleyse, 1900’lerin başındaki dramatik olaylar neden meydana geldi?
Evet bu sorunun cevabını herkes düşünmeli.
Ama bizden çok, bu halkı dünya insanlık tarihine ‘‘soykırımcı’’ olarak geçirmeye çalışan fanatikler düşünmeli…
Yorumlar kapatıldı.