AB’nin dün açıkladığı Türkiye’nin ilerleme raporunda Ankara’nın Kopenhag kriterlerini yerine getirmediği belirtildi.
Raporun giriş bölümünde Türkiye’deki ekonomik krizin üstesinden gelmek için Türk hükümetinin IMF ve Dünya Bankası ile işbirliği içinde çalışarak mali sorunların üstesinden gelmeye çalıştığı belirtiliyor. Raporda, Türk hükümetinin ekonomik krizi aşmak için gösterdiği kararlılık vurgulanırken bütün olumsuzluklara rağmen, Ankara’nın Kopenhag kriterlerini yerine getirmek için anayasal değişikliklerini kararlılıkla gerçekleştirdiği ifade ediliyor. Buna rağmen Komisyon, Türkiye’yle Tarama Süreci’nin başlatılmasını öngörmedi. Bunun yerine Ön Katılım Stratejisi çervesinde AB mevzuatıyla Türk yasalarını karşılaştıran bir süreç teklif ediliyor.
Raporda Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin anayasa değişliklerine ilişkin gerçekleştirdiği çalışmanın memnuniyet verici, ancak yetersiz olduğunu belirtiyor. İlerleme raporunda, yasal düzenlemelerin de bir an önce gerçekleştirmesi gerektiği vurgulanıyor.
Avrupa Güvenlik ve Savunma Politikası’na da değinen ilerleme raporunda, Türkiye’nin daha esnek bir politika izlemesi gerektiği ifade ediliyor.
94 sayfalık raporun olumlu bölümleri şöyle:
KIBRIS
Türk hükümetinin Kıbrıs sorununun çözümü için Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri’nin çabalarına verdiği desteğin memnuniyet verici olduğu ifade edilirken, Kıbrıs sorununun çıkmazda olduğuna da dikkat çekildi. KKTC lideri Rauf Denktaş’ın dolaylı görüşmelere katılmama tavrını Türkiye’nin desteklemesi eleştirildi.
DGM
Devlet Güvenlik Mahkemesi’ndeki değişiklikler memnuniyet verici bulundu, ancak adil yargılama konusunda henüz bütün sorunların giderilemedeğine dikkat çekiliyor.
MGK
Anayasa’nın 118. maddesinde yapılan değişikliğe dikkat çekiliyor. Milli Güvenlik Kurulu üyeleri arasında sivillerin sayısının 5’den 9’ a çıkartılması ve MGK’nın bir danışma organı olduğunu vurgulayan yeni düzenlemelerin memnuniyet verici olduğu ifade ediliyor. Raporda, “MGK’nın sadece askeri bir yapı olmadığını zaman gösterecek, ancak sivil oteritenin kontrolü altında olduğuna dair bazı olumlu gelişmeler kaydedildi” deniliyor.
RTÜK
Cumhurbaskanı Ahmet Necdet Sezer’in RTÜK Yasası’nı veto etmesinin memnuniyet verici olduğu, radyo ve televizyonlara yönelik öngörülen yeni yasa çalışmasının da mutlaka AB strandartlarına uymasının şart olduğu vurgulanıyor.
İNSAN HAKLARI VE AZINLIKLAR HAKLARI
Raporda, Anayasa’nın 13 ve 14’üncü maddelerinde yapılan değişiklikler sayesinde yasakların kaldırıldığı, ancak temel haklara yönelik bazı kısıtlamaların devam ettiği de belirtiliyor. Türkiye’nin 18 Nisan 2001 tarihinde Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 12’inci protokolünü imzalamasından duyulan memnuniyet de dile getiriliyor.
İDAM CEZASI
Raporda, Anayasa’nın 38’inci maddesine getirilen değişiklik sayesinde idam cezasının uygulama alanlarının kısıtlanmasının mumnuniyet verici olduğu ifade edilirken, bu değişikliğin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6’ıncı protokolüne henüz uymadığı ve terör eylemeleri için idam cezasının uygulanamayacağı hatırlatılıyor.
CEZAEVLERİNİN DURUMU
Türk hükümetinin 2000 Sonbaharı’nda cezaevlerine yönelik yaptığı reformun amacının AB standartlarına uyum sağlamak olduğu vurgulanıyor.
AZINLIKLARIN DİL HAKKI
Anayasada yapılan değişiklikler sayesinde azınlıkların radyo televizyon ve yazılı basına kendi dillerinde konuşma yapmalarını kısıtlayan yasal engellerin kaldırıldığına dikkat çekiliyor (Anayasa’nın 26 ve 28’inci maddelerinde yapılan değişiklikler)
KADIN ERKEK EŞİTLİĞİ
Kadın erkek eşitliğine yönelik yapılan anayasa değişikliği memnuniyet verici olarak bulundu. Anayasal değişiklikleri yasal düzenlemelerin de takip etmesi gerektiği belirtildi.
KÜLTÜREL HAKLAR
Geçen 21 Mart’ta Güneydoğu Anadolu bölgesinde yapılan yerel kutlamalarda (Nevruz) hiçibir sorunun yaşanmadığı ve önceki yıllara oranla kutlamaların barış içinde gerçekleştiği vurgulandı.
DIŞ İLİŞKİLER
Yunanistan ile Türkiye arasında ivme kazanan siyasi diyalog sayesinde iki ülke arasında somut yakınlaşma yaşandığı ifade ediliyor. Ankara ile Atina arasında sorunlar devam ettiği belirtilirken, taraflar arasındaki diyalog ve barışcıl ortama dikkat çekiliyor.
İlerleme raporunda olumsuz olarak yansıyan konular ise şöyle:
İNSAN HAKLARI VE DEMOKRATİKLEŞME
Raporda, Türk hükümetinin insan haklarını düzeltmeye yönelik gösterdiği çabanın yetersiz olduğu ve bu çerçevede insan hakları konusunda kayda değer bir gelişmenin kaydedilmediği vurgulanıyor. Demokratikleşme ve siyasi partilerin kapatılması konusunda Fazilet Partisi’nin kapatılmasına olumsuz not verilirken, siyasi partilere demokrasi getirecek düzenlemelerin henüz yapılmadığına dikkat çekiliyor.
İŞKENCE İLE MÜCADELE
İşkence ile mücadele konusunda alınan önlemlerin yetersizliğine dikkat çekilen raporda işkenceye maruz kalan insanların sayısında da herhangi bir düşüşün kaydedilmediği ifade ediliyor. Avrupa Konseyi’nin işkence ile mücadele konusunda Türkiye ile ilgili olarak yayınladığı raporların halka açıklanmasının önemli bir karar olduğu, ancak işkence konusunda Türkiye’nin daha etkin önlemler alması gerektiği de vurgulanıyor.
YÜKÜMLÜLÜKLERE UYMA KAPASİTESİ
Raporda, Türkiye’nin AB’ye üyelik yükümlülüklerini yerine getirme kapasitesinin çok düşük olduğu, özellikle hem idari hem de insan kaynakları açısından büyük eksiklikler bulunduğu kaydediliyor. İdari yapının AB mevzuatına ilişkin çalışmaları yapmaya müsait olmadığını belirten rapor, Ankara’nın Kopenhag kriterlerini yerine getirdiği takdirde bile üyelik müzakerelerini başlatmak ve sürdürmek için yapısal olarak büyük değişiklikler yapması gerektiğini vurguluyor.
EKONOMİK ALANDA EN GERİDE
İlerleme Raporu’nun ikinci büyük kısmını oluşturan ekonomik kriterler konusunda Türkiye’nin gerek diğer aday ülkeler arasında gerekse AB’ye üye ülkeler arasında en geride yer aldığı belirtiliyor.
Türkiye’deki makro ekonomik dengesizliklerin sebest piyasa ekonomisinin sağlıklı bir şekilde işlemesine engel teşkil ettiğini vurgularken AB’nin rekabet ortamını dayanacak ekonomik yapıya henuz sahip olmadığını da ifade ediyor.
Türkiye’deki mali krizden dolayı piyasalarda yaşanan dengesizliklerin gerek borç ödeme kapasitesini gerekse yatırım kapasitesini olumsuz yönde etklediğini vurguluyor.
21 Şubat krizinin ardından dalgalı kura geçilmiş olması ihracatı teşvik edecek bir karar olarak algılanabileceğini ancak ihracatta yaşanan artışın cok cüzi oranlarda olduğu belirtiliyor.
Türkiye’deki ekonomik istikrarsızlıkdan dolayı yabancı yatırımcıların Türkiye’ye rağbet göstermediğini hatırlatan rapor, reel faizin çok yüksek olduğunu, keza enflasyonun da çok yüksek seviyelerde olduğunu ifade ediyor.
Madrid Kritlerleri olarak bilinen ve aday ülkelerin üyelik muzakerelerinin başlaması için yerine getirmesi gereken ekonomik kriterlerini Türkiye’nin henüz hiçbir şekilde yerine getirmediğini de ısrarla belirtiyor.
1- KAMU İHALELERİNDE SEFFAFLIK
Kamu ihalelerine yönelik yönetmeliğin AB standartlarında olmadığına dikkat çeken AB, kamu ihalelerinde şeffaflığın olmadığını ve yosuzluğu engelleyecek önlemlerin eksik olduğuna dikkat çekiyor.
2- SERMAYE PIYASALARINDA SEFFAFLIK
Sermaye piyasalarında seffaflığın eksik olduğuna dikkat çeken Avrupa Komisyonu oldukça liberal bir politika uygulanmasına rağmen sermaye piyasalarına giriş ve çıkışların hâlâ AB standartlarına olmadığını belirtiyor.
3- PİYASALARIN DENETİMİ
Piyasaların denetimi konusunda AB standardında bir denetim mekanizmasının bulunmadığını belirten rapor, özellikle Borsa’da işlem gören şirketlerin mali denetimi bilanço denetimi konusunda mevzuat ve teknik açıdan eksiklerin bulunduğunu belirtiyor.
4- REKABET KURULU
Rekabet Kurulu’na da değinen Avrupa Komisyonu’nun raporu Tükiye’de rekabetler kurulunun serbest piyasa ekonomisi ve rekabeti teşvik edecek önlemleri almak için yeterince etkili olmadığına dikkat çekiyor.
Ayrıca piyasanın denetimi konusunda mevzuat eksikliği olduğunu belirtiyor.
5- AB’NIN REKABET ORTAMINA DAYANMA GÜCÜ
Gümrük Birliği sayesinde Türkiye’nin 1996 yılında bu yana rekabet gücünü arttırdığını ancak henuz AB üyesi ülkelrin dayanabileceği rekabet kapasitesine sahip olmadığına dikkat çekiyor.
Makro ekonomik dengesizlikler, hükümetin bütçe açığı, yatırım kapasitesinin kısıtlı olması, dış borç miktarının çok yüksek olması, yabancı yatırımcıların Türkiye’ye yatırım yapmaları için bulunan yasal ve idari engeller, Türkiye’nin rekabet gücünü arttırması önündeki en büyük engel olduğu da ifade ediliyor.
Ayrıca yüksek enflasyon, yüksek faiz oranı, iç kaynaklardan kredi imkanının kısıtlı olması ve borç fınansmanı konusunda yaşanan sorunlar Türkiye’nin Madrid ve Kopenhag ekonomik kriterlerini yerine getirmemesine neden oluyor.
Yorumlar kapatıldı.