Türkiye’de sivil toplum örgütleri Ermenistan ile diyalog kanalları açmaya uğraşırken, Ermenilerin ‘sözde soykırımı’nda ısrar etmeleri, uzlaşı arayışlarını kilitliyor. Ermeni yetkililer, Türkiye ile sağlıklı bir diyalog için öncelikle ‘soykırımı’ iddialarının kabul edilmesini isterlerken, Türk tarafı ise bunun mümkün olmadığını vurguluyorlar.
Perşembe günü, Avrupa Parlamentosu’nda oylanan Türkiye raporuna sözde Ermeni soykırımı ile ilgili değişikliklerin eklenmesinin reddedilmesinin ardından Brüksel’de önemli bir konferans yapıldı.
Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etütler Vakfı (TESEV) tarafından Brüksel’de düzenlenen ve iki gün süren ‘Kafkasya’da İstikrar Arayışları’ konulu konferansta Kafkas bölgesinin güvenlik sorunları masaya yatırıldı. Açılış konuşmasını Dışişleri Bakanı İsmail Cem’in yaptığı ve içinde Rusya’ya mesajlar bulunan konuşmasının ardından, konferansın ağırlıklı konularından biri olan Ermenistan ile ilişkiler konusunda hararetli tartışmalar yaşandı.
Ermeni tarafı, ‘soykırımı’ iddialarının kabul edilmesini isterken, Türk katılımcılar Türkiye’de hiçbir hükümetin bu iddiaları kabul etmeyeceğini vurguladılar. Bu konudaki derin görüş ayrılığına rağmen, katılımcılar konferansın iyi hazırlandığını ve Kafkas bölgesinin sorunlarına ışık tuttuğunu belirterek, başkanlığını emekli Büyükelçi Özdem Sanberk’in yaptığı TESEV’in faaliyetlerine destek verdiler.
Sivil düzeyde cevap
Konferansa katılan Dışişleri eski Bakanı Emre Gönensay, ZAMAN’a yaptığı açıklamada, Türkiye’nin, Ermeni iddialarına resmi kanallardan cevap vermek yerine, bu işi sivil toplum örgütlerine bırakmasının daha mantıklı olacağını söyledi.
Öncelikle Türkiye Cumhuriyeti’nin 1915 olayları ile bir ilgisinin olmadığına işaret eden Gönensay, soykırımı iddialarının her şeyden önce halka doğrudan bir hakaret içerdiği için, Türk toplumunun sorunla yakından ilgilenmesi ve cevabın sivil düzeyde verilmesi gerektiğini belirtti. ‘Bizim Osmanlı İmparatorluğu ile bir ilgimiz yok, dolayısıyla bu iddialara cevap vermekle yükümlü değiliz.’ yaklaşımının doğru olup olmadığını sorduğumuz Gönensay, ‘Hayır böyle bir yaklaşım doğru olmaz. Ermeni iddialarına cevap verilmeli; ancak olaylardan sorumlu tutulan Türk halkı, bunu sivil örgütler vasıtasıyla yapmalı.’ dedi.
ABD’deki 11 Eylül saldırılarının ardından uluslararası camianın Ermeni iddiaları konusunda Türkiye’nin üzerine daha az gideceğini savunan Gönensay, TESEV’in düzenlediği bu tür konferansların oldukça faydalı olduğunu belirtti. Hem Türkiye’nin hem de Ermenistan’ın resmi tavırlarında bir farklılık olmamakla birlikte, iki tarafın yetkililerinin bu tür konferanslarla birbirlerini dinlediklerini söyleyen Gönensay, bu tür diyalog kanallarının açık tutulmasının son derece önemli olduğunu kaydetti.
‘Soykırımı tanınmalı’
Konferansa Ermenistan’ı temsilen katılan Ermenistan Dışişleri Bakanlığı Avrupa Dairesi Müdürü Samvel Mıgırdıçyan, Türkiye’nin sözde soykırımını kabul etmesi gerektiğini iddia etti. ZAMAN’a bir mülakat veren Mıgırdıçyan, TESEV konferansını oldukça faydalı bulduğunu, farklı görüşlerde olmakla birlikte, diyalog zemininin olmasının sevindirici olduğunu belirtti.
Türkiye ile Ermenistan arasında sağlıklı bir diyaloğun resmi düzeyde başlatılabilmesi için ‘soykırımı’nın kabul edilmesi gerektiğini iddia eden Mıgırdıçyan, ‘Soykırımının kabul edilmesi, bu trajedide hayatını kaybedenlere saygı için çok önemli. Diyalog kanallarının açılması için de çok önemli. Böyle bir kabul, acıları az da olsa dindirecek.’ dedi.
1915 olaylarında birçok Müslüman’ın da Ermeni çeteleri tarafından öldürüldüğünü hatırlattığımız Mıgırdıçyan, o zamanki olaylardan zamanın Osmanlı hükümetinin sorumlu olduğunu savunarak, ‘Müslümanların Ermeni çeteleri tarafından öldürüldüğü, bu argümanın sadece küçük bir kısmı. Büyük fotoğrafa bakmak lazım.’ şeklinde konuştu.
Erivan hükümetinin bütün dünyada Ermeni iddialarının kabul görmesi için yoğun çaba sarf ettiği iddialarını reddeden Mıgırdıçyan, ‘Biz hükümet olarak bu girişimleri desteklemiyoruz. Ancak, bildiğiniz gibi büyük bir Ermeni diasporası var. Bu insanlar soykırımı kurbanları. Bu konunun onların gündeminde olması çok doğal. Onlar tarihin kabul edilmesini ve özür dilenmesini istiyorlar.’ yorumunu yaptı.
‘Soykırımında ısrarcıyız’
Soykırımı iddialarının kabul edilmesinin ardından tazminat ve toprak taleplerinin gelebileceği yönündeki endişelere Mıgırdıçyan, ‘Cumhurbaşkanımız Koçaryan böyle bir talebin olmayacağını daha önce açıkladı. Bu tür girişimler şahsi olarak yapılabilir. O dönem Osmanlı İmparatorluğu’nda yaşayan ve zarar görenler şahsen başvuru yapabilirler.’ dedi.
‘Soykırımı’ kelimesinin Türkiye’de bir tür hakaret olarak algılandığını, kabul edilmesinin mümkün olmadığını; ancak Ermeni tarafının bu kelimede ısrar ettiğini hatırlattığımız Mıgırdıçyan, ‘Bu kelimede kesinlikle ısrarlıyız. Eğer bu kelimeyi kullanmazsak, olay şüpheli hale gelebilir. Diğer sıradan katliamlarla aynı duruma düşer. Biz bunu istemiyoruz.’ dedi. Türk-Ermeni diyaloğu için öncelikle ‘tarihî adaletin’ yerine gelmesi ve ‘soykırımının’ kabul edilmesi gerektiğini iddia eden Mıgırdıçyan, Türkler ile Ermenilerin ‘ebedi’ düşman olmadıklarını belirtti.
(Selçuk Gültaşlı)
Yorumlar kapatıldı.