Kafkasya da trajediye doymayan topraklardan. Tıpkı Balkanlar gibi. Tarih ve siyasetin sürekli olarak çatışma hayaletleri doğurduğu bir coğrafya. Oysa nimetleri o kadar fazla ve güzel topraklar ki.
Ama olmuyor.
Bu nimetlerden yararlanacak bir iklim hala yaratılamadı Kafkaslar’da. Azeri Dışişleri bakan yardımcısı yakınıyor:
“Bir yaz gecesi yıldızı gibi. Pırıl pırıl parlıyor. Elini uzattın mı tutabileceğini sanıyorsun. Ama uzattın mı rüyadan uyanıyorsun. Senden ne kadar uzak olduğunu fark ediyorsun çünkü…”
Avrupa’daki bir Ermeni vakfının yetkilisi, Türkiye’nin Ermenistan’a ilişkin politikalarını eleştiriyor. Sınırları kapalı tutarak, ticaret yapmayarak uyguladığı blokajın Ermenistan’a düşmanlık olduğunu belirtiyor. Bu politikanın yalnız ülkesine değil, Türkiye’ye de zarar verdiğine işaret ediyor.
Türk Dışişleri’nden bir yetkili derhal söz alıyor. Türkiye’yle Ermenistan ilişkilerinin normalleşme sürecine girmeden önce Erivan’ın neleri yapması gerektiğini sıralıyor:
Ermenistan’ın Türkiye’ye yönelik toprak taleplerinden artık vazgeçmesi… Türkiye’yle mevcut sınırını resmen tanıması… Ve Azerbaycan topraklarının beşte ikisindeki işgaline son vermesi…
Bunun üzerine Ermenistan Dışişleri’nden bir yetkilinin yanıtı geliyor. Arkasından Azerbaycan Dışişleri’nden bir daire başkanı söz alıp, Ermeni meslektaşının yaklaşımından duyduğu düş kırıklığını anlatıyor. Bu arada Türk Dışişleri’nin bir daire başkanı, Ermeni Vakfı’nın paneldeki üyesine sorular yöneltiyor.
İlginç! Türkiye’deki Kafkas Vakfı’nın temsilcisi ayağa kalkarak Çeçenistan’dan dolayı Rusya’yı, Abhazya’dan dolayı Gürcistan’ı eleştiriyor. Gürcü Vakfı’ndan bir yetkili söz alıp suçlamaları seviyeli bir üslupla yanıtlıyor.
Yaklaşımlar arasında uçurum var!
Ama yine de bir diyalog ortamı.
Nitekim, TESEV Genel Direktörü Büyükelçi Özdem Sanberk bu noktaya işaret ediyor. Kafkasya’da istikrar arayışlarıyla ilgili bu konferansları düzenlerken temel hedeflerinin böyle bir diyalog ortamı yaratmak olduğunu vurguluyor. Bu arada Ankara’nın Ermenistan’a dönük politikasından bir noktada TESEV olarak biraz ayrıldıklarını belirtiyor:
“Türkiye, Ermenistan sınırını açabilir.”
Kuliste bir Türk diplomatı:
“Amerika 1992’den beri Azerbaycan’a uyguladığı ambargoyu kaldırdı. Karşılık olarak şimdi bizden Ermenistan’a bir jest yapmamızı isteyebilir.”
Peki, Azerbaycan Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev ne yapar? Yanaşır mı? Akla hemen bu sorular takılıyor.
Haydar Aliyev, Rauf Denktaş mı?..
Gülüyoruz.
KKTC ile olduğu gibi Türkiye’nin Azerbaycan’la da bağlarının çok özel olduğunda hiç kuşku yok. Ama bu özelliğin bazen Türkiye’nin manevra alanlarını daralttığı da bir gerçek.
Ermenistan’la ilişkiler normalleşme sürecine girmediği için Türkiye’nin gün gelir Amerika’yla da başı belaya girebilir. Fransa’yla çatışmadık mı? Avrupa Parlamentosu gibi platformlarda arada bir güç durumlarda kalınmıyor mu?
Ayrıca, Türkiye’nin bölgede oynayabileceği rolün ağırlığı olumsuz etkileniyor. Yapabilecekleri sınırlanıyor. Bu yüzden Rusya daha fazla ön plana çıkıyor.
Oysa, Türkiye bazı sembolik adımlar atabilir. Ermenistan’a vizeyi kaldırarak, sınırları açarak, ticareti başlatarak normalleşme sürecinin kapısını aralayabilir.
Azerilere de böyle bir sürecin hem Türkiye hem Azerbaycan için faydalarını anlatmak herhalde zor olmaz.
İlişkilerde normalleşme açısından Ermenistan’ın yapması gerekenler de var elbette. Karşılıklı adımlarla artık çarkın dönmeye başlaması şart.
Hükümetin, koalisyon ortaklarının gündemine gelebilir mi böyle bir konu? Gelmesi lazım. Kafkasya’da istikrar en başta Türkiye’yi ilgilendiriyor çünkü…
Yorumlar kapatıldı.