İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

ULUSAL ÖTEKİLERDEN KÜRESEL ÖTEKİLERE

“Almanya’da Türk, Fransa’da Arap, Türkiye’de Ermeni oldunuz mu? Moskova’da Kafkas kökenli, Balkanlar’da Çingene oldunuz mu? İsrail’de Filistinli, Polonya’da Yahudi, Afganistan’da Kadın oldunuz mu? Amerika’da siyah, Zimbabwe’de beyaz, Güney Afrika’da yerli,…oldunuz mu?..”

Yukarıdaki alıntı bir yıl evvelki(Bin Yıl da) bir yazıdan. Kuşkusuz, bunlara Dünyanın dört bir yanından çok sayıda ekleyeceklerimiz olur. Ama bugünlerde yazılsaydı, “Amerika’da Arap-Müslüman, Afganistan’da (ve de Pakistan, Endonezya ve Filistin’de) Amerikalı oldunuz mu?” diye de yazılırdı.

TV de,11 Eylül saldırısından sonra “Amerika’da günlük yaşam”başlıklı bir program vardı. Bir başka programda “Amerika’da (ve de Londra’da) Arap-Müslüman kökenlilere yönelik tepkiler görüntüleniyordu. Hoşgörü ve güven ortamının sarsıldığı, çok kimlikli, çok kültürlü bir ülkede korku ve tedirginliğin ağır bastığı anlatılıyordu…….

Türkiye Ermenileri olarak, Amerika’daki Arap kökenli Müslümanların durumunu çok iyi anlıyoruz. Gerçekten öyle, onların durumunu bizlerden daha iyi anlayan olur mu diye düşünüyorum Bizler, alışkındık böyle durumlara. Yaşamımızın bir parçasıydı.”Öteki” olmak buydu. Hangi yaşta olursak olalım, şöyle geriye doğru bir baktığımızda tedirginlik ve zaman zaman da korkulu günlerimizin hiç de az olmadığını görürüz. Bunların nedeni, hep bizim dışımızda gelişen olaylardı. Geriye doğru hatırladıklarımızı şöyle bir gözden geçirelim.

Daha birkaç ay önce “ Ermeni Soykırım Tasarıları” nedeniyle, az mı üzüldük, sıkıldık?.

Ya,1980 lerin sonunda, Ermenistan, Azerbaycan savaşında yaşadıklarımız…

Hele hele (1974-1984) Asala eylemleri süreci… Sanki suçlu gibiydik, tedirgindik.

41 diplomat öldürülmüş. Bu, aynı tedirginliğin 41 e katlanarak yaşanması demektir. O günler, Türkiye’de iç huzurun da olmadığı, sokaklarında onlarca insanın öldürüldüğü, 1980 İhtilalinden önceki ve sonraki günlerdi. Kamuoyunda tansiyon oldukça yüksekti. İnsanlarımıza ve Kurumlarımıza fiziksel tepkiler vardı. Ama, belki bunlar pek önemli değildi. Çünkü ondan daha da önemlisi olayların psikolojik boyutuydu.. İnsanlarımız huzursuzdu, insanlarımız bunalmıştı. Nitekim, o günlerde ruhsal bunalıma giren Artin Penik Taksim Meydanında üzerine gaz dökerek kendisini yakmış,(10 Ağustos 1982) ve kurtarılamayarak ölmüştü.(15 Ağustos 1982) Devletin her kademede sivil ve askeri temsilcilerinin katıldığı, bir cenaze töreni yapılmıştı. Cenaze töreninde Ermeniler kadar Türkler de vardı. Kalabalık Kumkapı sokaklarını doldurmuştu. Artin Penik kendisini feda etmişti. Ama, sanki insanlarımız biraz rahatlamış gibiydiler. Hatırlayanlar bilir, ondan sonra da basında ve siyasi çevrelerde “ Bizim Ermeniler “ edebiyatı başlamıştı.

11 Eylül saldırısının Dünyada bir değişim süreci başlattığını (yada hızlandırdığını) okuyor, dinliyor, düşünüyoruz. Dünyamız, küreselleşme yolunda şimdi daha hızlı mesafe alıyor.Ulus devletler, Birleşik Devletlere dönüşürken, şimdilik ütopya olan küresel bir Dünya Devletinin de böyle giderse ütopya olmaktan çıkacağını söyleyebiliriz.

Baksanıza, ulusal ötekiler, şimdiden yerlerini küresel ötekilere bıraktı. Öteki uygarlıktan, öteki kültürden söz ediliyor. Dini farklı anlamda yorumlayan ötekine karşı birleşiliyor.. Bütünün bir parçası olmak istemeyen ülke ya da ülkeler öteki cephede kalıyor.

Tüm bu süreç ötekinin yok olduğu bir Dünya sunar mı bize? Hayır, ötekiler değişir, ama yok olmaz. Ancak, daha uygar ve demokratik bir Dünya olabilir.

Yorumlar kapatıldı.