Hiçbir olayın yıldönümünü kaçırmayan medya 6-7 Eylül’ün yıldönümünü unuttu diyen Medyakronik, 6-7 Eylül’ü, 6 Eylül 1955 gecesi tahrip edildiği için yayınına 8 gün ara vermek zorunda kalan Embros (İleri) Gazetesi’nin 15 Eylül tarihli ilk sayısında yer alan bir yazıyı yayınlayarak hatırlıyor.
Burada yerimizde kalacağız. Kiliselerimizi yeniden yapmak, ölülerimizi gömmek, okullarımızı, işyerlerimizi, evlerimizi toparlamak için Rumlar düştüğümüz yerden doğrulacağız. Doğduğumuz, büyüdüğümüz, dedelerimizin ve babalarımızın “şimdi kırık dökük de olsa” mezarlarının bulunduğu bu ülkede kalacağız. O kırık mezarlardan, harabeye dönmüş kilise, okul, dükkân ve evlerimizden yeni bir dünya yaratacağız. Açılan yara daha çok taze. Ancak şifa bulmaz bir yara da değil. Rumlar geçmişte, hiçbir felaket karşısında ümitsizliğe kapılıp pes etmediler. Bizler bu ülkede ne reayayız ne de rehine. Bizler de bu vatanın evlatlarıyız ve bunu ispat etmek için her alanda çapa sarfediyoruz. Her zaman bu ülkenin kanunlarına saygılı vatandaşlar olduk ve hep öyle kalmaya devam edeceğiz. Manevi değerlerimiz ve kültür birikimimizle, bizden önce her türlü sıkıntıya göğüs gererek burada yaşamayı sürdürmüş olan atalarımızın torunları olduğumuzu göstereceğiz ve başımıza gelen bu felaketin gelmemiş olması gerektiğini haykıracağız. Garantilerden ve can güvenliğinden bahsedeceğiz.
Cumhurbaşkanına, Başbakana, Bakanlara, Milletvekillerine büyük bir çınarın toprağı kökleri ile sarması gibi, bu ülkede derin köklerimiz olduğunu devamlı söyleyeceğiz. Dallarımızı budayabilir, ama yaşlı ağacımızın köklerine kimse ulaşamaz.
Bu feryadımız bir isyan ya da başkaldırı değildir. Sadece insanca yaşama haklarımızı istiyoruz. Devletin yöneticileri eğer bunu hazmedemiyorlarsa; bize açıkça “sizin burada yaşamaya hakkınız yok” desinler. Biz de o zaman başımızın çaresine bakalım.
Bu ülkede lütuf ve keyfi kararlarla kalmıyoruz. Kalmaya hakkımız olduğu için buradayız. Devletin bizi korumasını istemiyoruz. Ancak bu ülkenin vatandaşları olarak devlet kavramının korunmasını istiyoruz. Güvenlik olmayan bir ülkede devlet kavramından söz edilemez. Kötü niyetli kişilerin istedikleri her türlü kötülüğü istedikleri zaman yapma özgürlüğüne sahip oldukları bir devlet düşünülemez. Bunları önleyemeyen bir devlet de devlet olma niteliğini kaybeder. Türk devleti ne tükenmiştir; ne de tükenecektir. Zaman zaman korku ve ümitsizliğe kapılıp “artık bu iş bitti” diyebiliriz. Devlet, bizlerin “hayır, her şey bitmedi” dememizi sağlamalıdır.
6 Eylül gecesi kaybettiğimiz güven duygusunu devlet bize tekrar kazandırmalıdır. Şüphesiz bu güven duygusu, sırtımızı sıvazlayıp “bu da geçer” demeleri ile geri gelmeyecektir. Başbakanın bir gün önce milletvekillerimize söylendiği gibi “Kıbrıs yüzünden buradaki Rumların başına iş açılması söz konusu değildir” türünden sözler duymak istemiyoruz. Çünkü Selanik’te meydan gelen bir olayın burada bizleri nasıl etkileyebileceğini çok iyi anladık.
Başbakanımız bizlere şöyle desin: “Olanlara çok üzüldük. Gelin yaralarımızı birlikte saralım. Sizler burada esir ya da rehine değilsiniz. Devletimizin eşit vatandaşları ve halkımızın bir parçasısınız. Doğduğunuz ülkenin ve cumhuriyetin kanunlarına örnek gösterilecek kadar saygılısınız ve kimsenin sizi huzursuz etmeye hakkı yoktur.” O zaman bizler de korkmadan vatanımızda kalacağız ve 500 yıldan bu yana süregelen birlikte yaşama geleneğimizi sürdüreceğiz. İnsanlar maddi olarak kaybettikleri her şeyi inançla çalışarak yerine koyabilirler. Hükümetin tarihi bir sorumluluğu yerine getirmesini bekliyoruz. Can güvenliğimiz konusunda yeterli güvence verilirse, burada kalacağız.
Yorumlar kapatıldı.