Mithat Perin, 1955’te yaşanan dehşet saatlerinin mimarı İstanbul Ekspres Gazetesi’nin sahibiydi.30 bin tirajlı gazete, o gün 296 bin satıldı. Perin’in adı tarihe İstanbul’u karıştıran adam olarak geçti. Tayfun Gönüllü’nün 7 Temmuz 2000’de Mithat Perin’le ölümünden önce yaptığı söyleşi.
Perin 83 yaşında
45 yıl öncesini anlatırken “Kabak benim başıma patladı” diyor
Mithat Perin… Bu isim, Türkiye’nin yakın geçmiş tarihine ilgi gösterenler için pek yabancı değil. Zira, onun adı “İstanbul’un altını üstüne getiren adam” olarak kayıtlarda kaldı. Bunun nedeni de İstanbul Ekspres Gazetesi’nin sahibi olmasından kaynaklandı. Çünkü o gün, 6 Eylül 1955 günü, dehşet saatlerinin başlamasını tetikleyen manşeti atmıştı gazetesi: “Atatürk’ün Selanik’teki evi bombalandı.”
İşte bu manşetle birlikte İstanbul’da iki gün boyunca korkunç bir yağma yaşanacaktı.
Gerçekten de 5 Eylül günü Atatürk’ün evine bomba konmuştu konmasına ama bombayı koyan da iki Türk genciydi. Üstelik hiç de vatan haini değildi. Çünkü bu gençlerden biri geçtiğimiz yıllarda merkez valiliğinden emekli olacaktı.
6 Eylül günü olduğunda Atatürk’ün evine bomba haberini İstanbul Ekspres Gazetesi menşetine koydu. Gazetenin Yazı Müdürü Gökşin Sipahioğlu’ydu. Gazetenin tirajıysa 30-40 bin civarında. Hatta o zaman en çok satan gazete Hürriyet’in bile 70-80 binlik bir baskısı vardı.
Şimdi 45 yıl öncesine, o güne, havanın nasıl olduğuna dönüp bir göz atalım.
Sıkıcı bir Eylül günü
Dışarıda çiseleyen bir yağmur var. Cağaloğlu’nda Merkez Han’ın küçük bir odasındaysa sıkıntıdan patlayan iki kişi oturuyor.
“Hadi dışarı çıkalım “dedi biri.Sıkıcı bir eylül günü Merkez Han’dan dışarı çıkıp Ankara Caddesi’ne baktılar. Tan Gazatesi’nin önü müvezzi çocuklarla dolu. Matbaadan koltuğunun altına gazeteyi alan dağıtıcı çocuklar, “Atatürk’ün evine bomba” çığlıklarıyla daha Sirkeci’ye ulaşamadan gazeteleri bitiriyorlar.
İki kişi Tan Maatbası’nın önüne geldiklerinde ortalıkta anormal bir durum olduğunu anladılar. Sonra biri yanındakinin engellemesine rağmen kalabalığı yararak maatbaadan içeri daldı. Pekİ o haber nasıl manşete çıkmıştı?
Gerçekten de nasıl oldu sayın Perin?
Gazete, Tan Maatbası’ndaydı. Ben Merkez Han’daydım. Gökşin (Sipahioğlu) bana telefon açtı. Böyle böyle bir haber var dedi. ‘İkinci baskı yapalım’ dedi. ‘Yapmayalım’ dedim. ‘Hava da kötü, elde kalıyor’ dedim. ‘Peki’ dedi. Biraz sonra bayii telefon açtı. Gazetelerin parasını peşin vereceğim dedi.
Anlaşılan bayii sizin bu haberi basmanızı istiyordu. Kimdi bayii?
Fuat Büke.. Başbayii.. Matbaaya girdiğimde 180 bin basılmış bile.. Haberim yok. ‘Kağıt nereden buldunuz’ dedim. ‘Bulduk’ dediler. Kağıdımız çok kısıtlıydı. Anormal birşey olduğunu anladım. Gittim prototipte kağıdı kestim. ‘Ne yapıyorsun’ dediler. Kağıdı kestim ama kalıpları kesmek aklıma gelmedi. ‘Bundan sonra basmayın’ dedim. ‘Peki’ dediler. Ben oradan çıktıktan sonra yine bağlamışlar kağıdı.
Sonrasındaysa çok kötü şeyler oldu.
Evet iş döndü dolaştı benim başıma yıkıldı. O olaylarda 7 Eylül günü tutuklanan ilk insanımdır.
Dönüp baktığınızda ne düşünüyorsunuz?
Bazı iddialar oldu. MİT yaptırdı diye. Gökşin Bey bunu televizyonda söyledi. Eğer bunu MİT yaptırdıysa sen MİT’in adamı olarak yaptın derim.
Bir hata mı var sizce?
İdrak ve izan hatası. Gökşin’in burada kendini öne çıkarmak için alet olduğu anlaşılıyor.
Peki bu işi tezgahlayanlar Sipahioğlu’nun böyle bir oyuna gelebileceğini nasıl hesap ettiler?
Tertip yok. Zaten öncesinde bir miting vardı.
Oysa, Orgeneral Sabri Yirmibeşoğlu, o dönemde Özel Harp Birimi’nde görevli bir subaydı. Ve bir röportajında gazeteci Fatih Güllapoğlu’nu şimdi tarihi belge niteliğindeki şu diyalogla şaşırtmıştı:
Yirmibeşoğlu- (…) 6-7 Eylül olaylarını ele alırsak..
Güllapoğlu- Pardon paşam, pek anlayamadım.
Yirmibeşoğlu- Tabi…6-7 Eylül de bir Özel Harp işidir ve iyi bir örgütlenmeydi. Amacına ulaştı.Sorarım size bu muhteşem örgütlenme değil miydi.
Evet, sayın Perin…
Gökşin MİT işi diyor. O, (Sabri Yirmibeşoğlu) Özel Harp Dairesi’nin müthiş örgütlenmesi diyor. Neyse, o oyuna gelmiş. Ama ben suçlanıyorum.
Menderes’le yolları İzmir’de ayrıldı
Mithat Perin 1917 doğumlu üç kuşak bir Rumeli’li. Lozan Antlaşması’ndan sonra Türkiye’ye göç. Galatasaray Lisesi mezunu. 1938 yılında İstanbul’da gazeteciliğe başladı. Sonra İzmir’den gelen teklifi değerlendirdi. Demokrat İzmir Gazetesi’ni kurdu ve genel yayın müdürü oldu. Tutuklanmalar, davalarla geçen yıllar. Bu dönemde Demokrat Parti’de yer aldı. Ama partisiyle arasında çelişkiler çıktı. İşler kızışmaya başlamıştı ki, Emin Sazak, Adnan Menderes, Fuat Köprülü ve Fevzi Lütfü’yü “fekalade ağır” dille suçlayan bir açıklamayı yayınlaması bardağı taşıran damla oldu.
“Fevzi Lütfü’nün evinde toplanmışlar, beni de çağırdılar. Gergin bir hava vardı. Bir adam bir söz söyler benim onu değiştirmeye hakkım yoktur. Fikrimde direnince Osman Kibar ‘aldığın para kadar konuş’ dedi. Ben de siz kendinize yeni genel yayın müdürü bulun dedim çıktım.”
1950 ve Mithat Perin’in İzmir macerası bitti
Eşi Perizat Hanım milletvekili olmasını istemiyordu. Sohbetimize katılan Perizat Hanım’ın gözlerine bakıp dudaklarının arasından “İlerideki kötü günleri görmüştü” cümlesi döküldü.
Sonra “Benim ilk tökezlemem” diye başladı tekrar söze. Merak ettik. “6-7 Eylül olaylarıdır”.
Yunanistan, BM’den Kıbrıs konusunu gündeme almasını isteyerek adadaki sorunu uluslararası platforma taşıdı. 29 Ağustos 1955’de Kıbrıs sorununu görüşmek üzere Londra Konferansı düzenlendi. Türkiye’yi, Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu, Milli Savunma Bakanı Ethem Menderes ve 3 general ile diplomatlardan oluşan bir heyet temsil ediyordu. Ama anlaşma sağlanamadı.
Tam bir hafta sonra Selanik’te patlayan bomba Mithat Perin’in gazetesinde özel bir baskıyla manşet yapıldı. Ardından infial. Rum, Ermeni ve Yahudi vatandaşlara ait ev ve işyerleri birkaç saat içinde yakılıp yıkıldı. 3 kişinin öldüğü 30 kişinin yaralandığı saldırılarda 73 kilise, 1 fabrika, 8 ayazma, 2 manastır, 5 bin 538 gayrimenkul tahrip edildi.
Yorumlar kapatıldı.