Fleming’in biyografilerinde ayrıntılı bir biçimde yer alan İstanbul günlerinin bir de Türk kahramanı vardı: Billur Kalkavan’ın babası Názım Kalkavan. Fleming, Názım Kalkavan tarafından ağırlanmış, birlikte yiyip içmişler ve güzel günler geçirmişlerdi. ‘‘Rusya’dan Sevgilerle’’ kitabının kahramanlarından Darko Kerim, işte bu dostluğun ürünüydü yani Názım Kalkavan’ın ta kendisiydi…
5 Eylül 1955 tarihinde İstanbul’da başlayacak olan 23. Interpol Konferansı’na katılmak için Londra’dan uçağa binen İngiliz delegasyonu arasında bulunan ilginç bir isim hemen dikkat çekiyordu. Bir taraftan da Sunday Times gazetesi adına çalışan bu kişi, daha sonra bütün dünya tarafından tanınacak olan James Bond romanlarının yazarı Ian Fleming’ten başkası değildi. Gazetecilere açık olmayan konferansta Fleming, Scotand Yard’ın Başkanı Sir Howe’un basın danışmanı olarak gösterilecekti. Bu özel görev, Fleming’in Sunday Times’a ‘‘içerden’’ haberler geçmesine de imkán verecekti.
Fleming, İstanbul’a ilk kez geliyordu. Bu nedenle İstanbul ve Türkler hakkındaki izlenimleri önemliydi. Daha sonra ‘Rusya’dan Sevgilerle’ adlı romanında sık sık kullanacağı bu izlenimlerin çok fazla olumlu olduğunu söylemek kolay değildi doğrusu.
Heyet Hilton’a yerleşti. Görünüşte her şey olağandı.
5 Eylül Pazartesi günü başlayan Interpol Konferansı’nın açılış konuşmasını dönemin İçişleri Bakanı Namık Gedik yapmıştı. Gedik, konuk heyetlere hoşgeldin dedikten sonra başarılar dilemiş ve işlerinin yoğunluğu gerekçe göstererek erken ayrılmıştı Yıldız Sarayı’ndan. Fleming de Bakan Gedik’in ardından ayrılmıştı. Fleming’in Saray’dan ayrılıp kendini Beyoğlu sokaklarına vurmasında şaşırtıcı bir taraf yoktu. Şaşırtıcı olan Bakan Namık Gedik’in teláşıydı. Bu teláşın sebebi, ertesi gün yani 6 Eylül’de anlaşılacaktı.
SELANİK’TE PATLAYAN BOMBA
Gündemi günlerce meşgul edip yakın tarihe kara bir leke olarak geçecek bomba, Selanik’te patlayacak veya patlatılacaktı. Devrin DP yanlısı akşam gazetelerinden İstanbul Express’in öğleden sonra yaptığı ‘‘yıldırım baskı’’ ile duyurduğu ‘‘haber’’e göre, ‘‘Yunan teröristler Mustafa Kemal’in Selanik’teki evini bombalamıştı.’’ Daha ‘‘haber’’ duyulmadan Taksim Meydanı’nı doldurmaya başlayan kalabalık, birdenbire artacak ve dananın kuyruğu da ondan sonra kopacaktı.
Haber, Interpol Konferansı’nın ortasına da bir bomba gibi düşmekte gecikmemişti. Muhtemelen, dünyanın dört bir yanından gelenlerin dikkatlarini Türk-Yunan sorununa çekmek için iyi bir fırsattı konferans. Fırsatı değerlendiren sadece DP hükümeti değildi; bir James Bond karikatürü halinde İstanbul sokakları arşınlayan Ian Fleming için de bulunmaz bir imkándı bu. Yıllar sonra ‘‘The Life of Ian Fleming (Ian Fleming’in Hayatı)’’ kitabını yazacak olan gazeteci John Pearson’un anlattıklarına bakılırsa, Fleming, vakit yitirmeden, İstiklál Caddesi boyunca azınlıklara ait mağaza, dükkán ve evleri yakıp yıkarak ilerleyen kalabalığın arasına karışmıştı. Olup biteni bizzat kendi gözleriyle gören Fleming’in ‘‘İstanbul’da Büyük Ayaklanma’’ başlığıyla yazdığı yazı Sunday Times’ta yayımlanacak ve böylece bütün dünya İstanbul’da yaşananlardan haberdar olacaktı. Gürültülerin gece boyunca sürdüğü İstanbul’da, Rum, Ermeni, Yahudi dükkánları yağmalanıyordu. Fleming tam anlamıyla dehşete düşmüştü.
Dehşete düşenlerden birisi de, Oxford mezunu bir armatör olan Názım Kalkavan’dı. Pearson’un ifadesine göre, ‘‘son derece İngiliz yanlısı bir işadamı’’ olan Kalkavan, başta Fleming olmak üzere, Hilton’da kalan delegelerden bazılarına telefon edip Beylerbeyi’nde bulunan yalısına davet etmişti. Bugüne kadar hálá anlaşılamayan ise Fleming’le Názım Kalkavan arasındaki ilişkiydi. Kalkavan’ın İngiltere yıllarından tanışıyorlar mıydı, aralarında ne tür bir bağlantı vardı ve bu bağlantının boyutları nelerdi? Maalesef bilinmiyor.
RUSYA’DAN SEVGİLERLE
Bilinen, Ian Fleming’in Názım Kalkavan’ı ‘‘Darko Kerim’’ kimliğiyle ‘‘007 Rusya’dan Sevgilerle’’ kitabının kahramanlarından biri yaptığıydı. Darko Kerim, İngiliz gizli servisi MI6 hesabına çalışan bir casustu ve Bond’un İstanbul serüveni sırasında hemen her konuda kendisine yardımcı olmuştu. Fleming biyografisini yazan John Pearson da Darko Kerim-Názım Kalkavan benzerliğine dikkat çekiyor ve bu tipin, Fleming’in neredeyse taptığı nadir kahramanlardan biri olduğunu söylüyordu.
Pearson’a göre, Kalkavan’la Fleming arasındaki ilişki arkadaşlıkla sınırlı değildi ve paylaştıkları başka değerler de vardı. Ne var ki, bunlar meçhûl olan veya meçhûl kalmasında fayda umulan şeylerdi. Fleming, beraber geldiği İngiliz heyetiyle ülkesine dönmemiş, birkaç gün daha İstanbul’da kalarak, Názım Kalkavan’la birlikte kentin altını üstüne getirmişti. Ian Fleming, dostu Názım Kalkavan’ın armağan ettiği içi tıka basa Türk yiyecekleriyle dolu bir sepetle İstanbul’dan ayrıldığında, yaşanmış güzel günlerin yanısıra 6-7 Eylül’de yanmış yıkılmış bir kent de bırakmıştı arkasında.
…
Yorumlar kapatıldı.