İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

İran ve Azerbaycan arasındaki problemler

İran ve Azerbaycan arasında son günlerde çıkan problemler ile ilgili Milliyet yazarları Sami Kohen ve Taha Akyol’un köşe yazılarını yayımlıyoruz.


Hazar huzursuz – Sami Kohen

Kafkasya’da bir bu eksikti! Bölgedeki ülkeler arasında – ve kendi içlerinde – yeterince sorun yokmuş gibi, şimdi bunlara bir de Hazar huzursuzluğu eklendi.

Gerginlik Azerbaycan ile İran arasında. Azeriler, BP’nin başını çektiği ve TPAO’nun da dahil olduğu güçlü bir konsorsiyumun desteği ile, Hazar Denizi’nde (kendi kıyılarının “sektörü”nde) petrol ve doğalgaz araştırmaları yapıyor. Bu sektörde hak iddia eden İran, iki hafta önce, araştırma yapan iki Azeri gemisini, o noktaya hücumbotları ve savaş uçakları sevk ederek, bölgeyi terk etmeye zorladı. Azerbaycan olayı sert biçimde protesto ederken, BP şimdilik çalışmalarını durdurmaya karar verdi.

Mesele, diğer “kıyıdaş” ülkelerin ve son olarak da Türkiye’nin de araya girmesi ile uluslararası boyutlar aldı.

HAZAR’ın statüsü, bir süredir tartışılan bir konu. Ancak bu kez gerginlik yaratan olay, İran’ın araştırmalara başlayan Azerbaycan’ın ve onunla işbirliği yapan konsorsiyumun kuvvete başvurarak üzerine gitmesi.

Görüştüğümüz bir Azeri diplomatın deyişi ile, İran’ın bu davranışı, iki ülke arasındaki dostluğa ve uluslararası normlara hiç uymayan bir “zorbalık” niteliğini taşıyor. Bu tavrın devam etmesi halinde, Bakü ile Tahran arasındaki ilişkiler bundan zarar göreceği gibi, bu huzursuzluk bütün bölgeyi etkileyecek ve yeni gerginlikler yaratacaktır.

Nitekim şimdiden bu anlaşmazlığın, bölgede bir “cepheleşme”ye yol açtığı görülüyor. Türkiye, Rusya, Kazakistan – ve uzaktan ABD – bu konuda Azerbaycan’a destek veriyor. Türkmenistan – ve Ermenistan – ise İran’ın yanında yer alıyor.

AZERBAYCAN ile İran arasındaki sürtüşmenin nedeni, her şeyden önce Hazar’ın “göl mü, deniz mi” olduğu konusundaki anlaşmazlıktan kaynaklanıyor. Azerbaycan – ve onu destekleyen ülkeler – Hazar’ı deniz olarak kabul ediyor ve dolayısı ile burada uluslararası deniz hukuku kurallarının uygulanması gerektiğini belirtiyor. İran’a göre ise, Hazar bir göldür ve “kıyıdaş beş ülke” (İran, Azerbaycan, Rusya, Kazakistan, Türkmenistan) petrol ve gaz rezervleri bulunduğu tahmin edilen “sualtı sektörleri”ni eşit olarak paylaşmalıdır.

Denizin dibinde herkesin iştahını kabartan 330 milyon ton petrol ve 400 milyar metreküp doğalgaz rezervlerinin bulunduğuna ilişkin tahminler, “Hazar’ın hukuki statüsü” konusunu, çok ciddi bir siyasi ihtilafa dönüştürmeye yetiyor…

TÜRKİYE’nin tutumu, bu sorunun ilgili ülkelerce zora başvurulmadan, görüşme yolu ile halledilmesi yönündedir. Bu husus, son “olay”dan sonra İran’a verilen nota ile de teyit edilmiştir.

Türkiye’nin ağırlığını Azerbaycan’dan yana koyması sadece Azerilere karşı beslenen “kardeşçe duygular”dan değil, aynı zamanda Azeri petrol ve gazına verilen önemden de kaynaklanıyor. Konuştuğumuz bir Türk uzmanının deyişi ile, “ilk bakışta Bakü – Ceyhan projesi ile Hazar sorunu arasında bir ilinti yok; ama Azerbaycan’ın kendi sektörüne hakim olması ve petrol ile gazı üretmesi, Türkiye’nin stratejik ve ekonomik çıkarlarının da gereğidir”.

Ankara’nın son olarak Bakü’nün lehinde net bir tavır sergilemesinin nedeni de budur…


İran ve Azeriler – Taha Akyol

İRAN ile Azerbaycan arasındaki Hazar Denizi ihtilafı, ısınıyor.
Türkmenistan İran’a, Rusya ve Kazakistan ise Azerbaycan’a yakın duruyor.

İhtilafın temel sebebi, her ülkenin haklı olarak kendi çıkarına öncelik vermesi… Ne İran’ın ‘dinciliği’ ne de ‘Türki cumhuriyetler’in ortak kültürleri ‘çıkar’ın önüne geçebiliyor!

Hazar Denizi’ndeki çekişmeden önce, İran’ın iç politika durumuna bir bakalım.

Doç. Dr. Ümit Özdağ diyor ki:
– İran’da dini lider Hamaney, etnik bakımdan Azeri’dir ama Azerbaycan’a karşı en sert politikaların izlenmesini savunan grubun başında o var!
Neden?
– Çünkü ‘dış düşman’ yaratılması, rejimi içeride güçlendirir. Bütün totaliter rejimlerde bu eğilim vardır.

ETNİK bakımdan İran, bölgenin en heterojen ülkesidir. Devletin temel karakteri ve toplumun egemen kültürü ‘Fars’tır. Nüfusun yarısı Fars, yüzde 20’si Azeri, yüzde 9’u Kürt’tür.

Şiilik, İran Azerilerini İran’a bağlayan en güçlü kültürel bağdır. Kürtler ise Sünnidir. Bu bakımdan İran’ın milli bütünlüğünde hem Şiilik hem “mezhepler arası ilişkiler” devlet politikası olarak önem taşımaktadır.

Dr. Özdağ’ın söylediklerine devam edelim:
– İran Azerilerinde son zamanlarda milliyetçi eğilimler daha belirgin hale geliyor. Hazar Denizi’nde bir gerilim çıkarmak, ülke içinde bir ‘İranlılık’ duygusu yaratmak da rejimin lehinedir.
Ve, İran askeri uçakları iki defa, birincisi 27 – 28 Temmuz’da ikincisi de geçtiğimiz hafta, Bakü üzerinden uçuş yaptı! Eylülde de İran ordusunun Azerbaycan sınırında ‘manevra’ yapacağı açıklandı!
Azerbaycan’ı sıkıştırmak isteyen Tahran, Ermenistan’a da büyük destek veriyor.

TAHRAN’A göre Hazar Denizi bir “göl” olduğu için, sahildar ülkeler arasında eşit olarak beşe bölünmeli, yüzde 20’si İran’ın olmalı.

Azerbaycan ise Hazar’ın “deniz” olduğunu vurgulayarak uluslararası deniz hukukunun uygulanmasını istiyor: Böylece Azerbaycan, uzun sahile sahip olduğu için, Hazar’ın yüzde 35’ine sahip olacak, zengin petrol havzası Kepez üzerindeki Azeri egemenliği korunacak.

Mesele, Hazar Denizi’nin dibinden geçecek boru hatları için de çok önemli: Hazar böyle kavgalı bir deniz olursa, Türkmen doğalgazı İran’dan, Kazak petrolü Rusya’dan dünyaya açılmak zorunda kalır; Türkiye dışlanır…

Rusya Hazar’da İran’a büyük pay kaptırmak istemiyor ama sorunun kısa sürede çözülmesine de pek taraftar değil.

Ve, Türk Dışişleri, Ankara’daki İran büyükelçisini çağırarak üç konuda uyarıda bulundu:

“Kuvvet kullanılması kabul edilemez… Sorunları görüşmeler yoluyla çözün… Azerbaycan yalnız değildir, Türkiye’nin kesin desteğine sahiptir…”

Kardeş Azerbaycan’la Türkiye arasında, iki halkın birbirine yürekten bağlılığının yanında, her konuda tam bir çıkar birliği de vardır.

Türkiye elbette Azerbaycan’a her türlü desteği verecektir.

Yorumlar kapatıldı.