İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

‘ERMENİ-TÜRK UZLAŞTIRMA KOMİSYONU’ ERMENİSTAN VE TÜRKİYE İLİŞKİLERİNİ DAHA DA KÖTÜLEŞTİRECEK

Ermenistan Ramgavar Liberal Partisi HRAK Başkanı Ruben Mirzakhanyan’la AZG gazetesi için gerçekleştirilen röportaj…

Sayın MİRZAKHANYAN, yaptığınız açıklamada her hangi bir üçüncü ülkenin finans ve direktifleriyle kurulan komisyonu anti-ulusal ve anti-toplumsal olarak nitelemektesiniz. Anti-ulusalcı demekle neyi temel almaktasınız ve Komisyonun bu temelde ne gibi bir tehlikesi bulunmaktadır?

Eğer herhangi bir üçüncü devlet ya da dış bir politik güç benzer oluşum finansal yardımda bulunursa elbette bu güç öncelikle ve öncelikle kendi çıkarını düşünecektir. Bu bölgeye, bölgedeki ülkelerden başka, dünyada söz sahibi ülkelerin de ilgisinin bulunduğu herkesce bilinmektedir. Onların ilgilerinin bütünüyle bizim ülkemizin çıkarlarıyla örtüşmeyeceğine derinden inanmaktayım. Bu açıdan da aktivite anti-ulusalcıdır.

Ermeni-Türk Uzlaştırma Komisyonunun Ermeni tarafının temsilcilerini yetersiz bulduğunuza göre, sizce layıkiyle olan varyant hangisidir.

Burada bir yaklaşım olasıdır. Eğer Komisyon üyelerinin hükümet dışı olup toplumsal bir konumları var ise, toplumun olanca geniş akımlarını temsil etmelidir. Eğer sonuncusu, toplumun dar bir kesimini o da toplum içinde hiçbir gücü olmayan ve kabul edilmeyen bir zümreyi temsil edecekse, doğal olarak Komisyonun Ermenistan’lı temsilcilerin toplum düşüncesini temsil etmediğini belirtebiliriz. Bu da zaten, ilgili Komisyonu başarısızlığa mahküm etmektedir. Ermenistan toplum düşüncesinin son derece önemli olduğunu sanıyoruz.

Diyaloğa yönelik Komisyonun devlet mi yoksa toplum girişimiyle mi oluşturulmasını istiyorsunuz. Yoksa ikisi bir arada mı?

Açıklamada biz Ermeni-Türk diyaloğunun olumluluğunu kesinlikle vurgulamaktayız. Burada biz herhangi olumsuz bir şey görmemekteyiz. Dahası ilkesel olarak redci düşünceye şaşırıyoruz. Elbette sorunun zorluğunu göz önüne almaktayız. Ayrıca biz Ermenistan olarak olsun devlet olsun toplum düzeyinde Türklerden daha çok diyaloğa hazır olduğumuzu sanmaktayız. Sözüm bu komisyon hakkında değil, gerçek bir diyalog içindir. Bu bağlamda son bir buçuk yıl içerisinde, Türkiye sadece yolları açmamakta diretmemiş, insani yardım konularında da zorluklar çıkarmaktadır, özellikle devize konusunda, ki bu durum medeni ilişkiler için kabul edilemez bir durumdur. Tüm bunlar “sözde” Ermeni Soykırımının uluslararası tanınması sürecine sebeplendirilmektedir.

Türkiye bu koşullarda sadece Ermenistan’a, Ermeni halkına hatta tarihi gerçekliğe karşı değil, uluslararası kamuoyuna karşı durmayı da denemektedir. Ve bu fon üzerinden hükümet dışı Komisyon çıkmaktadır. Türkiye’deki politik gelişmeleri yakından takip edenler hükümet dışı komisyonun izafi bir anlamının bulunduğunu bilirler. Türkiye’de Demokratik enstitütleri bilinen durumdadır. Bu açıdan Komisyonun Türk tarafı olsun sayısal ve olsun ağırlık bakımından Ermeni tarafından özellikle Ermenistan’lı iki kişiyle karşılaştırılamaz. Türk tarafında öyle bir politikacılar yer almaktadır ki bunlar şimdi iktidarda bulunmasalar dahi yönetimle özellikle de üst düzey askeri yetkililerle sıkı bir işbirliğindedir.

Öyle ki, bizde hükümet dışı komisyon oluşturulması Türkiye’dekinden daha gerçekçi bir temele dayandığı etkisi bulunmaktadır. Bir engel daha var. Bu komisyonun Ermenistan’lı temsilciler ciddi bir yanlışlık içerisindeler. Onlar ilk diyalog girişimini denediklarini iddia ediyorlar. 1977’deki bir deneyim başarısızlığa uğramıştı. Cenevre’deki bu denemeye geleneksel üç Ermeni partilerinin temsilcileri katılmıştı. Türk tarafından ise zamanın Dışişleri Bakanı Çağlayangil “şahsi olarak” katıldı. Bu tarihi bir belgedir. Daha bugün hiçbirşey yapmadan tırnak içindeki kahramanların diyaloğu “eşsiz” nitelendirmelerle kendilerine çıkartmalarına bu belge iyi bir cevap niteliğindedir.

Herneyse, siz diyalog deneyimini devlet mi yoksa toplum tarafından mı oluşturulmasını isterdiniz.

Eğer söz konusu olan yararlılık açısı ise elbette devlet düzeyinde diyalog daha verimlidir. Hükümet dışı komisyonlar ise yöneticilere en iyi olasılıkla önerilerde bulunacaklardır. Fakat bu toplumsal komisyonların olanak ve verimliliğini hafife almak anlamına gelmemektedir. Fakat tekrarlıyorum, sözüm bu komisyona değil.

Sayın MİRZAKHANYAN, sizce bu Ermeni-Türk uzlaştırma komisyonu ne verecek?

Sonuçta bu bazı insanların Avrupa’nın değişik şehirlerinde zaman geçirmesine yarayacak. Ülkemizin bugünkü politik durumu, bizim önemli ulusal sorunumuz olan Ermeni Davasına bağlı insanların benzer zaman kaybı ahlaksızlıktır. Dahası, büyük zarar açısından, belgenin değişik ülkelerde “sözde” Ermeni Soykırımının tanınması sorununda karşı koz olarak kullanılacak olmasıdır. Hatta Ermeniler arası bölünmelere sebep de olabilir.

Yorumlar kapatıldı.