Geçen yıl Ermenistanlı dudukçu Civan Gasparyan’la stüdyoya giren Erkan Oğur, kayıtlar üzerinde altı aylık uzun bir çalışmadan sonra ortak albümü tamamladı.
Türküler, anonim ezgiler ve emprovizasyonlardan oluşan CD önümüzdeki ay yayımlanacak. İki sanatçı stüdyoda yaktıkları dostluk ateşini şimdi konser atmosferine taşımaya hazırlanıyor. Erkan Oğur ‘Konser repertuarı düşündürücü, içsel yolculuğa çıkaran ezgilerden oluşacak’ diyor.
Dilini bilmediğiniz, daha önce tanışmadığınız bir müzikçiyle stüdyoya kapanıp saatlerce emprovizasyon yaptınız. Yaklaşık altı aydır bunun üzerinde çalışıyorsunuz. İki ruhun birbirine beklenmeyecek kadar yaklaştığı, sizi çok şaşırtan bölümler çıktı mı kayıtlarda?
– Gasparyan başlangıçta dünyayı dolaşmış, farklı müzikleri özümsemiş bir müzikçi tavrıyla çaldı. Birkaç saatlik kaydın ardından fikrini değiştirip toprağının, yüreğinin sesini üfledi. Emprovizeye dayalı bölümlerde gerçekten şaşırtıcı şeyler çıktı.
Albüm için nasıl bir müzikal yaklaşım ve repertuar seçtiniz?
– Klasik manada duduk-gitar albümü değil. İnsanı düşüncelere daldıran, farklı mekanlarda yolculuğa çıkaran, terapik bir müzik. Derin, egodan ve insani zaaflarından arınmış olmasına özen gösterdik. Duygulanma, üzüntüsünü gösterme, kanıtlama çabası yok. Sentetik sesler yok. Politikalarla ucuzlaştılmış, dostluk, kardeşlik, barış teranelerinin ötesinde sadece insan olma hissini bize hatırlatmaya çalışıyor. Albümdeki her tını için titizlendim, geceleri rüyama girdi. Repertuarda nefsime hakim olamayıp Doğu ve Güneydoğu ezgileri üzerine yoğunlaştık Aralarında bazıları, mesela ‘Hakkari’ binlerce yıl önceye kadar gidiyor. Ben Elazığ’dan Yemen Türküsü. Tecnis, Tunceli’den Pertek Türküsü’nü seslendirdim. Gasparyan Holor Molor’u ve kendi bestesini okudu. Albümde kemençeci Derya Türkkan’ın yanısıra Ferruh Yarkın ve Kardeş Türküler’den Soner Akaalın, Selda Öztürk, Emre Kocabaş bize katıldı.
Albümün ismi belli mi?
– Henüz kesinleşmedi. Fuad olması ihtimali var. Tasavvuf düşüncesinde kalteki hayat noktası anlamına geliyor. Kalbin ilk atışı, son vuruşu, arada geçen zaman, sendelemesi, koşturması, kırıldığı an, kalpten olma hali ve sevgi… Tüm bunları içeriyor.
İletişiminiz hangi ezgiler ya da makamlarda güçlendi; Gasparyan-Oğur tınısı diyebileceğimiz karakteristik, ortak bir ses oluştu mu?
– Gasparyan’ın büyük bir birikimi var. Sazını müthiş çalmak, gösteri yapmak, yanık nağmeler üflemek derdi değil. Yaşarmış, birşeyleri hatırlarmış gibi çalıyor. Bu nedenle özgün bir tını yakalamak zor olmadı. Duyabildiğim kadarıyla en güzel Hicaz makamını çok yanık üflüyor, Huseyni makamının ezikliğini hissettiriyor.
Daha sonra Anadolu turnesine çıktınız; albüm çalışmasıyla ilgili ne tür tepkiler aldınız.
– Doğu Beyazıt’ta, Tokat’ta, Van’da ve daha birçok yerde dinleyiciler merakla albümün ne zaman yayımlanacağını sordu. Şehirlerinde Gasparyan’la konser verip vermeyeceğimizi öğrenmek istediler. Çorum’da bir dinleyici çok trajik bir öykü anlattı ve albümdeki bir ezgiyi arkadaşına ithaf etmemi istedi. İsteğini yerine getireceğiz. Tabii önyargılardan kaynaklanan olumsuz tepkiler de oldu. Sonuçta biz politikadan arınmış müzik ve güzel duygunun peşindeyiz.
Açıkhava konseri repertuarında neler var?
– CD repertuarının yanısıra Gasparyan ve benim seçtiğim ezgiler yer alacak. Gasparyan iki müzikçiyle geliyor. Derya Türkkan ve Ferruh Yarkın da bize eşlik edecek. Konserde Gasparyan’ı sessizlikle başbaşa bırakacağımız bölümler olacak. Eğlence yerine içsel yolculuk boyutu ön planda repertuarın. Konsere geleceklere kendilerini müziğe bırakmalarını, bir önceki andan uzaklaşmayı denemelerini öneririm. Repertuvarın dinginliği ile oluşacak terapik etki dinleyiciyi rahatlacaktır.
İstanbul’dan sonra yurtiçi ya da yurtdışında konser verecek misiniz?
– Hollanda’dan bir konser teklifi aldık. Geçen ay Quenn Elizabeth Hall’da İ. Hakkı Demircioğlu konserimizi düzenleyen menajer bu projeyle de ilgilendiğini söyledi. Şimdilik bunlar var…
Yıllardır gözlerden uzak sürdürdüğünüz Telvin projesi nasıl gidiyor? CD’si ne zaman çıkacak?
– Bundan sonra, yerel renklerden yola çıkıp açılımı çok daha geniş olabilecek, cazın özgürlüğünü kullanan ya da senfonik müziğin zenginliğini yansıtacak projelere yönelmek istiyorum. Beş yıl önce davulcu Turgut Alpbekoğlu ve basçı İlkin Deniz’le stüdyoya girip sadece kendimiz için çalmaya başlamıştık. Grubun adını Telvin koydum. Tasavvufta renk, halden hale geçme anlamına geliyor. Emprovizasyon ağırlıklı, saf ve samimi, formsuz olduğu anda bile estetik kaygı taşıyan bir müzik oluşturmaya çalıştık. Lidyen denilen ve tam seslerle yarım seslerin birlikte kullanıldığı, cazcılara müthiş özgürlük sağlayan makamı aradık. Hiç unutmuyorum 1 Şubat 1995’te istediğimizi yakaladık. Ne yazık ki hemen ardından İlkin Amerika’ya yerleşti. Hollanda’da iki kez North Sea Caz Festivali’ne katıldık. Bu yıl İlkin’in yerine İsmail Soyberk geldi. Eylül’de yeniden çalışmaya başlayıp, önümüzdeki yıl ilk albümümüzü kaydedeceğiz.
Muşlu Gasparyan
Civan Gasparyan (71) duduğuyla bugüne kadar Günaha Çağrı, Death Man Walking, Gladyatör gibi birçok filme ses verdi. Peter Gabriel, Michael Brook, Lionel Richie’yle albümler kaydetti. Gasparyan Muş kökenli bir ailenin çocuğu. Altı yaşında duduk çalmaya başladı. 1947’de Gomidas Konservatuvarı’ndan klarnetçi olarak mezun oldu. Master ve pedagoji eğitiminden sonra okulun akademisyen kadrosuna katıldı. SSCB döneminde Ermenistan’da Halk Sanatçısı unvanıyla onurlandırıldı. 1957-80 arası UNESCO’dan dört de altın madalya aldı. Albümleri 1970’den bu yana tüm dünyada yayımlanıyor. Fakat gerçek şöhreti Peter Gabriel’le yaptığı çalışmalardan sonra yakaladı. Erivan’da yaşıyor. 70 kişilik dev bir topluluğu var. Her yıl Amerika ve Avrupa’da konser turnelerine çıkıyor. Açıkhava Konseri’nden bir gün sonra Ermenistan hükümetinin sanatçılara verdiği en büyük onur nişanını almak için yıldırım hızıyla Türkiye’den ayrılacak
Yorumlar kapatıldı.