Türkiye Ermenileri Patriği, muhabirimiz V[artan] Mateosyan’la yaptığı söyleşi esnasında soruları cevaplarken Ermeni Kilisesi’nin günümüzdeki
durumu hakkında çok önemli noktalara değindi. Türkiye’de yayınlanmakta olan
iki [Ermeni] gazete[si] Patriğin bazı davranışlarının eleştirilir nitelikte
olduğunu ileri sürmüşlerdi. Bu nedenle yapılan söyleşi, Patrik Mesrob II’nin
bazı çok önemli yaralara parmak basması için fırsat yaratmış oldu, [çünkü bu
yaralar] bazı çevrelerce özellikle 1700. yıl hengamesiyle sessizliğe mahkum
edilmiş[lerdir].
Bu davranışıyla Patrik Mesrob ruhani yaşantımızın sorunlarına ilgi gösteren
ve bu sorunları kamuoyunun dikkatine sunmaktan çekinmeyen dürüst ve cesur
bir ruhaninin tutumunu sergilemiş oluyor. Ne yazık ki gösterişin,
riyakarlığın, sahte saygı gösterisinin hüküm sürdüğü günümüz gerçeklerinde
bunlar oldukça nadir rastlanan özelliklerdir.
Patrik Mesrob II’nin parmak bastığı ilk sorun, son iki katolikos seçimleri
sürecinde yapılan müdahale ile ilgili: Patrik Mesrob seçimlere “bilek ve
para” gücünün müdahale ettiğini ifade ederken, bugüne kadar çeşitli
ortamlarda sürekli eleştirildiği halde hiç kimse, özellikle de bir ruhani
tarafından yüksek sesle ifade edilmeyen bir durumu dile getirmiştir.
Mesrob II “Ermeni Kilise’si halktır” diyerek, kilisenin bütünlüğü ve yek
vücut olduğu özelliğinin üzerine dikkat çekiyor. Bu öyle bir özellik ki,
kendi içinde makamların, müronların, bazı kişilerce kendi çıkarları
doğrultusunda kullanmayı denedikleri günümüzde, bu [yapay] farklılıkları
kendi içinde eritiyor. Bu kişileri, Mesrob II’nin İstanbul Ermenileri
[cemaatinin içişlerine] müdahale eden ve [yerel] işbirlikçiler bulan “yurt
dışındaki belli odaklar” olarak görmesi bir hayli kaygı uyandırıcı. Bu
gelişme İstanbul’daki cemaati bölünme tehlikesi ile karşı karşıya bırakmakla
kalmayıp, söz konusu bölünmenin daha geniş çevreler tarafından kendi
çıkarları doğrultusunda kullanması olasılığını da düşündürebilir…
Patrik Mesrob II’nin, yalnız önemli sorunlara parmak basması ile değil
getirdiği çözüm önerileriyle de kilise dünyamızda çok özel bir yer işgal
ettiğini görüyoruz. Bu gerçeğe başlıca iki husus şahadet etmekte: birincisi
kilise dünyamızdaki işbirliği eksikliğine parmak basılması, ikincisi ise
diasporanın önemsenmediği konusunun yani [Eçmiyadzin tarafından] “diğer üç
hiyerarşik makamı marjinalleştirme eğilimi” meselesinin Eçmiyazin’in
dikkatine sunulması. Bunu yaparken Mesrob II, Katolikos’un “Tüm Ermeniler”
unvanını taşıdığının da altını çizmekten imtina etmiyor.
Düzeltilmesi gereken sözkonusu yanlışlar – işbirliği eksikliği ve
diasporanın varlığının gözardı edilmesi- Yüksek Ruhani Şura’nın bileşimi ve
Şura tarafından hazırlanan kilise tüzüğünün içeriğinden kaynaklanmaktadır.
Her iki konu da diasporadaki çeşitli kişi ve kurumlar tarafından
eleştirilere maruz kalmalarına rağmen, kilise bünyesinde bugüne dek hiçbir
yankı bulamamıştı. Patrik Mesrob II sorunlara bir çözüm getirmek amacıyla
dört makamın [Eçmiyadzin, Antilyas, Kudüs ve İstanbul] bir araya gelip fikir
alışverişinde bulunmalarını ve akabinde “genel ve ciddi bir episkoposlar
toplantısı” yapılmasını öneriyor.
Patrik Mesrob II’nin yukarıda bahsi geçen sorunları ortaya koyması ve çözüm
önerileri getirmesinin ardından Tüm Ermeniler Katolikosu’nun yanıtını
beklemek oldukça ilginç olacak. Yanıt olarak, yapılan işgüzarlıkları, [seçim
ortamında] verilen teminatları artık acilen hayata geçirmenin kaçınılmaz
olduğu yanıtı gelecek mi? Ve özellikle de 1700.yıl kutlamalarının şaşaasına
kapılıp kendi özünü görmezlikten gelme tehlikesi bertaraf edilecek mi?
Yazan: Arpi Totoyan
Çeviren: Luiz Bakar
Yorumlar kapatıldı.