Henüz altı ay önce Türkiye, Fransa’ya ateş püskürüyordu. Fransız Ulusal Meclisi’nin Ermeni soykırımı iddialarını tescil eden tasarıyı yasalaştırması üzerine, bütün Türkiye ayağa kalkmıştı. Halk ve medya öfkesini ve nefretini sergilerken, hükümet de bir Eylem Planı ile Fransa’yı “cezalandırma”ya yönelik bir dizi önlemi uygulamaya koyuyordu. Bu arada Paris’teki Türk Büyükelçisi geri çağrılarak diplomatik ilişkiler donduruluyor, Fransa ile özellikle savunma alanındaki ihaleler iptal ediliyor, Fransız mallarına boykot ilan ediliyordu…
Şimdi iki ülke arasındaki buzların erime sürecine girmekte olduğuna ilişkin işaretler var. Yarın kalabalık bir Fransız işadamları heyetinin Türkiye’ye gelişi, bu yumuşamanın ilk somut gelişmesini oluşturuyor. Ardından, bu ayın sonunda Fransa Dışişleri Bakanı Hubert Vedrine’in Ankara’ya yapacağı ziyaret, ilişkilerin tekrar normale dönüşünde ileri bir adım daha olacak…
* * *
FRANSIZ işadamları heyetinin ziyareti iki bakımdan önem taşıyor: Bir kere bizim TÜSİAD’ın muadili olan MEDEF’i temsilen gelecek olan 70 kişilik grupta Fransa’nın en önde gelen sanayicileri ve yatırımcıları var. Bunun son yıllarda Fransa’nın bir dış ülkeye yaptığı en önemli “işadamları çıkarması” olduğu söyleniyor ki, bu da Fransızların Türkiye’ye verdiği önemi gösteriyor.
İkinci husus da, bu ziyaretin, bir soğukluk ve hatta gerginlik döneminden sonra, ilişkilerin yeniden rayına oturtulması konusunda Fransız hükümetinin arzusunu göstermesidir. Diğer bir deyişle, bu bir ticaret heyetinin “sıradan” gezisi olmayacak. Heyetin Başbakan Ecevit tarafından kabul edilecek olması da bunun bir belirtisidir…
Fransız Meclisi’nin mahut kararının kopardığı fırtınanın, nispeten kısa zamanda dinmeye yüz tuttuğu ve bunda iki tarafın da gösterdiği gerçekçiliğin ve iyi niyetin büyük payı olduğu açık.
Fransız hükümeti, daha baştan Meclis kararının ilişkileri bozmaması gerektiğini savundu ve bu yönde bazı jestler de yaptı. Örneğin ekonomik kriz patlak verince Fransızlar çeşitli kanallardan – ve bu arada Paris’i ziyaret eden Devlet Bakanı Kemal Derviş aracılığı ile – aktif desteklerini sergilediler… Türkiye de baştaki duygusal davranışların yerine, gerçek çıkarlarına daha uygun, pragmatik bir politika izlemeyi yeğledi. Büyükelçi Sönmez Köksal görevinin başına döndü (hatta son olarak bazı Fransızlara Türkiye’nin üstün hizmet madalyasını verdi). Dışişleri Bakanı İsmail Cem son olarak AB Ortaklık Konseyi toplantısı sırasında Fransız meslektaşı Vedrine ile görüştü ve ilişkilere yeni bir yön vermek konusunda mutabakata vardı…
* * *
BAZISI sorabilir: Fransız Meclisi’nin onayladığı yasa yerinde dururken, Türkiye’nin şimdi Fransa’ya dostluk elini uzatması, bir geri adım sayılmaz mı?
Doğru, yasa yerinde duruyor. Ama bir Fransız diplomatının deyişi ile “kağıt üstünde kalan” bu kararın pratik etkisi yok. Kaldı ki, Ermeni lobisinin önayak olduğu bu kararın Türk – Fransız ilişkilerine – ve de Türkiye’nin çıkarlarını – rehin tutmasına izin vermemek lazım. Hele Cumhurbaşkanı Chirac başta olmak üzere, Fransız yönetiminin Türkiye’ye yakın ilgisini gösterdiği bir ortamda…
Bir Türk yetkilisinin belirttiği gibi, “düşmanlıklar devamlı olamaz.” Öyle olsa, zaten dostluk olmaz! Oysa Türkiye’nin çıkarları Fransa gibi ülkelerle iyi ilişkilerin ve işbirliğinin devamını gerektiriyor.
Türkiye aynı deneyimi İtalya ile de geçirmedi mi?
Ermeni “engeli”ne gelince… Sahi, Fransa’da geçen ocakta olup bitenlerden sonra, ne oldu? Ermeni propagandasına karşı ne yapıldı? Bu konu unutuldu sanki. Buna yarın değineceğiz.
Yorumlar kapatıldı.