Metodoloji doktoru, petrol sorunlarında yorumcu Hasan Guliyev “AZG” gazetesiyle yaptığı röportajda şunları dedi.
“Azerbaycan’ın ilk Devlet Başkanı Ayaz Muttalibov batılı petrol kuruluşlarıyla işbirliğinde bulunuyordu. Sadece 1992 yılında Bakü-Ceyhan petrol boru hattı hakkında kamuoyuna duyuruldu. O zamana kadar Bakü-Ceyhan hattı Kuzey ve Güney hatlarıyla birlikte anılıyordu. Halk Cephesi hareketi, Kuzey’deki Rusya hattı, Güney’deki İran hattını unutmaya itti. 1996-97 yıllarında tekrardan açılan Bakü-Novorosisk petrol boru hattının daha çok taktiksel önemi bulunmaktaydı. Azerbaycan dış politikası bu zamanda Batı yanlısı politika uygulamaya koyuldu. Bakü-Ceyhan boru hattı Azeri petrolünü aktaracak olan tek doğrultu halini aldı. Sadece Baki-Ceyhan boru hattı Azerbaycan’a iyilik getirebilecek mi? Ülkemiz geleceğinin başka alternatifi yoktur. Yani eğer Gürcistan bölgesinde boru hattına ister uzun ister kısa aralıklı birşey olsa Azerbaycan’ın başka bir şansı bulunmamaktadır. Bakü-Ceyhan petrol boru hattının Gürcistan ve Türkiye bölgelerinde olası bir durumda Azerbaycan bu durumun kölesine dönüşmektedir. Öyle görülüyor ki, Azerbaycan’ın petrolğ var, boru hattının sahibi, fakat icrada boru hattının sahibi Gürcistan ve Türkiye olmaktadır. Bir yıl önce Tiflis, Bakü-Supsa boru hattıyla ilgili yaptığı protesto sonrasında Aliyev fiyatlarda indirime gitmek zorunda kaldı. Bu nedenlerden dolayı Azerbaycan kendi petrol stratejisini bir güzergahtan değil de pekçok güzergahtan geçirmesi üzerinde yoğunlaştırması yerinde olurdu”.
Azerbaycan’ın birtakım politikacı, ekonomist ve yorumcular da aynı görüşleri paylaşmaktadır. Fakat burada bir sorun doğmaktadır. Dünya pazarları için Azerbaycan’ın birçok koldan dağıtacak o kadar petrolü var mı? Guliyev “Bugün Azerbaycan 15 milyon ton petrol ihraç etmektedir. On yıl içerisinde bu rakam yaklaşık 30 milyon tona ulaşır. Bu dünya verilerine göre küçük bir rakamdır ve uluslararası petrol fiatları üzerinde herhangi bir rol oynayamaz. Bakü-Ceyhan hattı kendi stratejik konumunu daha sonraları elde edecek. Bana göre eğer Azerbaycan 30 milyon ton petrol çıkarttığında bunu bölümlere ayırmalıdır. Yani 10 tonu Bakü-Novorosisk boru hattıyla Rusya bölgesinden geçsin, Rusya için bu 10 milyonun herhangi bir önemi bulunmamaktadır. Fakat, Azeri petrolünün bir kısmının Rusya’dan geçmesi önemlidir. Bakü-Ceyhan boru hattından 10-15 milyon ton, İran bölgesinden 5-10 milyon ton petrolün akması en doğrusu olurdu. Yani üç boru hattı Azerbaycan’a manevra yapma olanağı sağlamaktadır” derken Bakü-Ceyhan hattı büyük olasılıkla gerçekleşecek ve bu durumda çok yönlü boru hatları artık romantizme kaçmakta olduğunu vurguladı.
Hasan Guliyev şöyle devam etmektedir: “Ne kadar şaşırtıcı olsa da boru hattının seçimine Azerbaycan, ekonomik çıkarlardan değil politik ve stratejik çıkarlardan yaklaşmaktadır. Bugün Azeri petrolü Bakü-Supsa boru hattıyla sağlanmaktadır. Bakü-Novorosisk boru hattıyla yılda 1milyon ton petrol akıtılmaktadır. Bu hat gerçekte 6 milyon ton gücündedir. Ermenistan’ın tutumu da dikkate değer. Ermenistan, Bakü-Ceyhan hattına kendi politik, stratejik konumu itibariyle yaklaşmaktadır. Ülkenizde Azerbaycan’da petrol yok, Bakü-Ceyhan inşa edilse bile Azerbaycan Rusya’nın elinde kalacak diyorlar. Doğrudur, eğer Azerbaycan’da gerçekten 4-5 milyar ton petrol varsa, yöneticiler ve bazı yorumcular bu rakamların arkasına bir sıfır eklemeyi gelenek hale getirmişlerdir. Bu da anlaşılır bir durumdur. Bakü-Ceyhan boru hattı hem Bakü hem de Yerevan için politik bir faktöre, politikacılar için de çıkar hesapları yapımına dönüşmüştür”.
Bizim dünkü görüşmemiz sırasında Guliyev ayrıca Bakü’nün Moskova ve Ankara’yla ilişkilerine de değindi. “Ermeni gazetelerin bazen yazdıkları gibi Putin’in Bakü ziyereti başarısız geçmemiştir. Tam karşıtı RF Devlet Başkanının ziyareti önemliydi. Bu zamana kadar Moskova-Bakü ilişkilerinde bir belirsizlik hakimdi. Bu durum bazı açılardan Yeltsin’in konumundan kaynaklanıyordu. Yeltsin Aliyev’i sevmiyordu. Yani ilişkilerin temeline insan faktörü konuyordu. Putin’in Devlet Başkanı seçilmesinden sonra durumda düzelme başladı ve devam etmektedir. Putin her ülkeyle yeni ilişkiler önermektedir. Bakü-Ankara ilişkileri de insan faktörüne dayanmaktaydı. Eğer Muttalibov Rus yanlısı idi ise, Elçibey Türkiye’nin idolü idi. Bakın Aliyev zamanında neler oldu. Demirel Aliyev’i seviyordu ayrıca bu yüzden de Türk-Azeri ilişkileri çok iyiydi. Sezer ve Aliyev karşılıklı ilişkileri biraz o değil ve bunun sonuncunda da Türk-Azeri ilişkileri pek iç açıcı durumda değil. Siz doğru tesbit ettiniz. Azerbaycan’ın bağımsızlığının ilk döneminde Türkiye’ye karşı olumlu koşullandırılma vardı. Bildiğim kadarıyla Ermenistan da aynı duyguyu Diasporası için taşımaktaydı.
Yorumlar kapatıldı.