Birol Yayla ve Şenol Filiz ikinci albümleri ‘Vuslat’a, ünlü Ermeni duduk ustası Suren Asaduryan’la birlikte imza atarak iki ülke arasındaki gerginliğin kardeş türkülerle aşılabileceğini gösterdiler
Her ne kadar müzik piyasasını ticari kaygı taşıyan kasetler kuşatma altına alsa da, müzikal kaliteyi ön planda tutan çalışmalar da yok değil. Medyanın yönlendirici etkisine aldırmadan kendi bildiği yolda, müzikal kaliteyi baz alarak çalışmalar yapan müzisyenler arasında yer alıyor Birol Yayla ve A. Şenol Filiz. 1983 yılında Kültür Bakanlığı Devlet Klasik Türk Müziği Korosu’na birlikte giren A. Şenol Filiz ve Birol Yayla, orada tanbur ve ney üzerine eğitim almış. İkili 1990’dan itibaren varolan çizgilerinin dışında, fakat o çizginin özüne uyan farklı yorumlar yapmaya başlamışlar. Birol Yayla’nın beste yazarlığı, tanbur ve gitardaki yeteneği ile Şenol Filiz’in neydeki performansı ve çok uzun yıllara dayanan arkadaşlıklarının getirdiği müzikal birikim kısa bir süre sonra meyve vermeye başlamış. İlk albümleri Yansımalar’ı çıkardıktan sonra dinleyenlerinden gelen yoğun istek üzerine ‘Yansımalar Gurubu’ ortaya çıkmış. Ud ustası Samim Karaca, akerdeon virtiözü Muammer Ketencioğlu ve kabakkemani ustası Ersin Baykal, kontrbasta Nezih Yeşilnil, vurmalı çalgılarda Engin Gürkey grubun kemikleşmiş kadrosunu oluşturmuş.
Yansımalar’ın Kalan Müzik’ten çıkan son albümü ‘Vuslat’ta ise ünlü Ermeni duduk ustası Suren Asaduryan’la, ud sanatçısı Samim Karaca, viyolonsel sanatçısı Taner Sayacoğlu gruba eşlik ediyor.
‘Vuslat’ nasıl ortaya çıktı
Vuslat’da eski albümlerine göre daha geleneksel bir yol izlediklerini ve yeni yapılmış beste kullanmadıklarını söyleyen Şenol ve Yayla, yeni albümlerinin eski albümleriyle karşılaştırıldığında daha geleneksel olmasına rağmen Yansımalar’ın bugüne kadar yaptığı müziğin genel çizgisinden çok fazla sapmayan bir çalışma olduğunu belirtiyor. Vuslat’ın diğer çalışmalarından bir farkı da kendileri dışında Ermeni duduk ustası Suren Asaduryan’ın solist olarak öne çıkması.
Bugüne kadar kendi bestelerini yorumlayan Yansımalar’ın son albümlerini Suren Asaduryan’la birlikte çıkarması Türk-Ermeni ilişkilerinin pamuk ipliğine bağlı olduğu bugünlerde, yüzlerce yıldır birarada yaşayan iki komşu halkın birbirine yakınlaşmasını sağlayacak kültürel bir adım oldu.
İki kültürün buluşması, karşı karşıya gelmesinden dolayı albümün adını ‘Vuslat’ koyduklarını ifade eden Birol Yayla, Asaduryan’ın daha önce Yansımalar’ın müziğini Ermenistan’da dinlemesi ve birlikte çalışmak için Türkiye’ye gelmesi sonucu bu albümün ortaya çıktığını söylüyor.
Müziğimiz aynı kökten
Yansımalar’ın bestecisi Birol Yayla, Ermeni parçalarını dinlediklerinde müzikal anlamda kendilerine çok tanıdık geldiğini söylüyor: “Ermeni parçalarıyla Türk parçaları birbirine çok benziyor. Zaten öyle olmasaydı bu projenin ortaya çıkması daha zor olurdu.” Makam yapısı, kullanılan usûller, üslûp, tavır, melodik yürüyüşler açısından iki müzik birbirini kolaylıkla tamamlıyabiliyor. Sınırları biz çiziyoruz, kültürün ya da doğanın çizdiği bir sınır değil bu. Yüzyılllardır bu kültürler ortak yaşamışlar birbirlerinden etkilenmişler ve ortaya bir harman çıkmış. Bugün İran’a da gitseniz Azerbeycan’a da gitseniz Ermenistan’a da gitseniz duyduğunuz melodiler, size sanki hep dinlediğiniz şeylermiş gibi gelir.
Ermenistan’a köprü: Vuslat
Ermenistan’daki müzik çevreleri Vuslat’ın kopyasını dinlemişler ve çok beğenmişler. Oradaki müzisyenlerin eğitim düzeyinin çok iyi olduğunu söyleyen Birol Yayla, ilerleriki günlerde Ermenistan’da ve Türkiye’de ortak konserler yapacaklarını kaydediyor. “Anadolu, etrafı olağanüstü zengin ve çeşitli kültürlerle dolu olan ve daha önemlisi ne kadar farklı olsa da birbirini anlayabilen kültürlerin buluşma noktası. Bizim tek sıkıntımız bunun farkında olamamamız” diyen Birol Yayla, komşu kültürler içerisinde çok köklü ve yerleşik bir kültür olan İran müziğinin çok ilgisini çektiğini ve ileriki yıllarda İranlı müzisyenlerle ortak çalışmalar yapmayı istediklerini söylüyor.
Yorumlar kapatıldı.