Bu Cumartesi günü de diğerlerinden farklı olan bir Cumartesiydi; yine bir misafirimiz vardı. Almanya Araçnort’u Bekçiyan Srpazan bizlerleydi. Kendisi 30 yıla yaklaşan bir ayrılıktan sonra İstanbul’a gelmişti ve üç hafta kadar bir süre için bizlerle olacaktı. İstanbul’da kalacağı bu kısa dönem içerisinde kendisine öngörülen yoğun programda, HyeTert’le görüşmek için zaman ayırdığından dolayı müteşekkiriz.
Bekçiyan Srpazan İstanbul 1942 doğumlu… Önce Mhitaryan daha sonra da Tbrevankı bitirmiş. Eğitimine İstanbul Üniversitesi Tarih ve Sosyoloji bölümünde devam etmiş, son sınıftayken de iken mezun olmadan Almanya’ya göçmüş. Orada pedagoji eğitimi almış. 1972’de İstanbul’a dönmüş, kısa bir süre sonra da Fransa’da gitmiş, Marsilya’ya yerleşmiş. 1972-91 yılları arasında Marsilya’da, daha sonra da Almanya’da dini görevli olarak bulunmuş. Halen Almanya’da Araçnort’u olarak hizmete devam ediyor.
Kendisi ile görüşmemizin ilk bölümünde HyeTert’in ne olduğunu anlatmaya çalıştık dilimizin döndüğünce (Hayeren konuşuyoruz önceki görüşmelerimizden farklı olarak)… Sadece internet üzerinden yayım yaptığımızı, tarafsız olduğumuzu ve tarafsızlığımızı vakıf seçimleri süresince elimizden geldiğince gösterdiğimizi, ileri dönük hedeflerimizi ve amaçlarımızı, tarafsız olmamızın toplumdaki yanlışları dile getirmemize engel olmadığını, cemaatimizin sorunları için fikir üretmeye çalışan bir grup olduğumuzu anlattık. Bu işten maddi bir beklentimiz olmadığı için tarafsızlığımızı korumanın daha kolay olduğunu söyledik. Grup üyelerimizi tanıttık. İnternet üzerinde yayımlanmanın neden önemli olduğunu açıklamaya çalıştık. Kendisi internetin insanlararası normal iletişime zarar verdiğini söyleyerek, internet üzerinden yapılan iletişimi onaylamadığını söyledi. Biz de özellikle gençlere ulaşmayı hedeflediğimizi ve gençlerin çoğunun iletişim için interneti kullandığını, günümüz teknolojisinde en geniş kitlelere en hızlı ve en kolay şekilde ulaşmanın “maalesef” internet olduğunu belirttik.
“Sanal sanal” anlatmak yeterli olmuyordu, basılı bir şey de gösteremiyorduk. En iyisi internete bağlanıp gazetemizi yerinde göstermek olacaktı; öyle de yaptık. Bugünkü haberleri, ziyaretçi defterini, sosyal ilanları, kurumlarımız ve diğer bölümleri inceledik. Özellikle ziyaretçi defteri, sosyal ilanlar ve arşiv bölümümüz kendisinin ilgisini çekti. Günlük haberler içerisinde neden Tbrevank’ın yarınki “mezunlar günü” ile ilgili haber yoktu peki? Mırın kırın ettik, doğru dürüst bir cevap bulamadık. Bu sanal bir gazete, haber girmemiz çok çabuk oluyor, isterseniz bu haberi sizin ağzınızdan şimdi yazalım önerisini getirdik, kabul etti. 5 dakika içerisinde haber sitede yerini almıştı.
Şimdi soru sorma sırası bizde idi, kendisi onlarca yıldan sonra geri dönmüş ve bu yılların uzun bir bölümünü de Almanya’da geçirmişti. Kendisinden Almanya’da yaşayan Ermenilerin tarihçesini ve kendisinin Almanya’ya gidişini anlatmasını istedik önce… Bekçiyan Srpazan anlatıyor…
“Almanya’da yaşayan Ermenilerin 150 yıllık bir geçmişi var. İlk gelen Ermeniler öğrenciler ve ticaretle uğraşan kişilermiş. Bu insanlar Münih, Hamburg, Berlin şehirlerine yerleşmişler. Daha sonra Ermenistan da Almanya’ya öğrencilerini yollanmış. Bu öğrenciler de Berlin, Leibzig, Dresden, Hallen bölgelerine gitmişler ve eğitimlerini tamamlandıktan sonra okullar açmışlar. Bu dönemde yaşayan Ermenilerin sayısı 200-250 civarına ulaşmış.
Almanya diğer Avrupa ülkelerinden farklı olarak iltica kabul eden bir ülke olmamıştır. Bu nedenle Almanya’da yaşayan yabancılar uzun süre bu ülkede kalmamışlardır. Ermeniler için de durum farklı olmamıştır. Almanya’ya ikinci göç dalgası II. Dünya Savaşı sonrasında 1945lerde olmuştur. Bu dönemde Ermenilerin sayısı 5-6.000 civarında olmuştur. Bunların arasında Rusya’dan göçenlere, Razmakeri denir. Bu kişiler Stutgart, Göpinger civarındaki Amerikan kamplarında zor hayat şartlarında yaşamışlardır. Bu zor şartlar altında yaşayan Ermenilerin aklını Amerika’da refah bir hayat vaadiyle ANCA mensupları çelmişler ve kamplarda yaşayan Ermenilerin çoğu da zor hayat şartlarının da etkisi ile Amerika’ya göçmüşlerdir.
1950li yıllarda Almanya’daki Ermeniler neredeyse tamamen kaybolmuşlardır. Sayıları sadece 50-60 civarında olan Lübnan, İran, Irak kökenli ve halı ticareti ile uğraşan Ermeniler vardır sadece… Ben 1965’te Almanya’ya gittim. Bu dönem Almanya’nın yoğun yabancı işçi talebi olduğu yıllar… Türkiye’den de pekçok işsiz ve mali durumu kötü olan Ermeni aileler Almanya’ya göçüyor bu dönemde… Toplam sayıları 2000 civarında ama belli bir bölgede yoğunlaşmış değiller, örneğin Köln’de 80 kişi yaşıyor. Ermenilerin kendilerine ait bir kiliseleri yok. Köln’de küçün bir Katolik kilisesinde badarak yapıyoruz her Pazar, diğer şehirlerde yaşayan Ermeniler de bu ayinlere zaman içerisinde katılmaya başladılar. Biz Frankfurt’a ayin yapmaya gidiyorduk. Zamanla dernekler de oluşmaya başladı.
1972’de Almanya’dan ayrılıp, Marsilya’ya geçtim. 4 yıl kadar sonra şimdiki Gatoğigosumuz Karekin II, Ermenistan’dan dini eğitim için Almanya’ya gönderilmişti. O dönemlerde Fransa’dan papazlar, ayin için Almanya’ya giderlerdi. 1991 yılına geldiğimizde Almanya’ya (Köln) geri dönmüştüm, Almanya’daki Ermenilerin sayısı 25-30.000’i bulmuş ve cemaatin dini ihtiyaçlarının tek bir kahana ile giderilmesinin mümkün olmadığı aşikardı. Tüzük konusunda çalışmalar yaptım ve Alman hükümeti ile bu konuda müzakerelerimiz oldu. Bu çalışmalar neticesinde kanuni bir çerçeve çizilebildi.
Günümüzde Almanya’da 35.000 civarında Ermeni yaşamakta, 14 derneğimiz var ve 7 de din adamı görevli… Köln, Stutgart’ta iki ve başka iki kilise olmak üzere, bize tahsis edilmiş dört kilisemiz var. Bu kiliseler aslında Ermeni kilisesi değil, Katolik kiliseleri ama kendi kurallarımıza göre düzenledik içini…
Kiliselerarası ilişilerimiz yoktu önceleri, bu ilişkileri oluşturup, geliştirdik. Şu anda çok iyi ilişkilerimiz var diğer kiliselerle… Bu ilişkilerin bize çok faydaları oldu, kendimizi tanıttık, kilise tarihimizi anlattık, 1700 yıl kutlamaları konusunda yardımları oldu, maddi yardımlar sağladılar kilisemize… “
Biraz da Almanya’daki Ermenilerin sosyal hayatı ve karma evlilikler konusunda görüşlerini almak istedik Bakçiyan Srpazan’ın …
“Sosyal yaşam ve ilişkiler malesef zayıf Almanya’da… İnsanların sosyal ilişkiden anladıkları toplu yemekler oluyor. Bazı küçük müzik grupları var. Bu gruplar bazen konserler düzenliyorlar. Benim bir kültür merkezi projem var. Bu proje çok para gerektiren bir proje ama bu sorunu halledebileceğimizi düşünüyorum. Kültür merkezinde toplantı salonları, konser salonları, kütüphane olacak.
Halen Almanya’da bir okulumuz yok. İnsanları kilise etrafında toplamak mümkün oluyor. Dil eğitimi konusunda bazı özel kurslar var.
Karma evlilik konusu Avrupa’da çok yaygın bir konu… Bir istatistik vermek gerekirse Fransa’da yaşadığım dönemde yaptığım 10 evliliğin 9unun karma olduğunu söyleyebilirim. Bu konu çok yönlü ve çok karışık bir konu… Karma evliliklerde olduğu gibi, Ermeni çiftlerde de boşanmalar olabiliyor. Günümüz gençliğinin bu konudaki fikrini de tehdit veya şantaj ile değiştiremeyeceğimizi, ancak olayın negatif ve pozitif yönlerini kendilerine açıklayıp, böyle bir karar vermeden önce konuyu enine boyuna düşünmelerini sağlamamız gerektiğini düşünüyorum. Size bir anımı aktarmak istiyorum:
Fransa’da iken bir kadıncağız, yana yakıla, iki gözü iki çeşme gelmiş, kızının Ermeni olmayan birisi ile evlenmek üzere olduğunu, bu fikrinden kızını caydırırsam ne isterse yapacağını söylemişti. Ben de kızını göndermesini ve elimden geleni yapacağımı söyledim. Kız görüşmeye yalnız gelmişti. 25 yaşında, iyi eğitimli biz kızımızdı. Bir anket formuna kendisinin kişisel bilgilerini doldurdum, sıra eşinin bilgilerini doldurmaya gelmişti. Adını sordum, söyledi. Annesinin adını, babasının adını, doğum tarihini yerini sordum, bu soruların cevabını bilmiyordu. Kalemi bıraktım. Kızım dedim ses hiç kendine araba aldın mı diye sordum, evet dedi. Peki bir araba alırken nasıl karar verirsin, sağına soluna, daha önce kimin kullandığında, altına üstüne, vs bakıp bakmayacağını sordum. O da herşeyine bakarım dedi. Peki kızım dedim, bir araba alırken bu karar ince düşünüyorsun da neden hayatını geçirmeyi düşündüğü kişi ile ilgili bu kadar az şey biliyorsun diye sordum. Sen dedim bu kişinin yüzüne bakıp aşık olmuşsun, o kadar dedim. Kız şaşırmıştı.
Aradan bir süre geçti. Kızın annesi bana teşekkür etmeye geldi. Kız erkek arkadaşından ayrılmıştı. Kadıncağıza benim kendisini ikna etmediğimi sadece onu bu konuyu bir kez daha enine boyuna düşünmeye sevketmeye çalıştığımı anlattım.”
Bekçiyan Srpazan’a çok teşekkürler. HyeTert olarak, Türkiye ziyaretinin olabildiğince iyi geçmesini, geri dönüşte yolunun açık olmasını diliyoruz…
Üstteki fotoğrafta HyeTert ekibi ve Bekçiyan Srpazan gözüküyor. Altta ise Bekçiyan Srpazan bilgisayar başında HyeTert’i inceliyor.
Yorumlar kapatıldı.