Karabağ sorununun çözülmesini en fazla isteyen ülkelerin başında Türkiye geliyor. Kafkaslar’da istikrarı tehdit eden başlıca sorun Karabağ. Bölgenin petrol kaynaklarının işlenmesi ve dünya piyasalarına taşınmasını tehlikeye düşürüyor. Ermenistan’ı Rusya’ya neredeyse Sovyetler Birliği dönemindeki kadar bağımlı hale getiriyor. Türkiye’nin Ermenistan’la diplomatik ilişkiler kurmasına da imkân vermiyor.
Yeni Amerikan yönetimi dışişleri bakanı Powell’ın, iki liderle Key West’te yaptığı uzun toplantılardan sonra, çözümün esasları üzerinde mutabakat hasıl olduğu ve 1992’den bu yana faaliyette bulunan AGİT Minsk Grubu eşbaşkanları Amerika, Rusya ve Fransa’nın bir çözüm paketi hazırladığı duyulmuştu. Bugüne kadar 17 kez görüşen Aliyev ve Koçaryan’ın haziran ortasında Cenevre’de bu paketi imzalayacakları ileri sürülüyor.
2-4 Mayıs tarihlerinde Almanya’da (Hannover, Loccum köyü) çok sayıda Azeri ve Ermeni ile Avrupalı uzmanın katıldığı toplantıda konu ele alındı. Minsk Grubu eşbaşkanları Amerikan ve Rus büyükelçileriyle Fransız büyükelçinin yardımcısı da toplantıya katılıp, çözümün gereğini savundular; ancak çözümün içeriğine değinmekten özenle kaçındılar. Onlara göre çözüm için şartlar oluşmuştu. Bir yanda ‘kaçkınlar’ neredeyse 10 yıldır katlanılamaz şartlarda yaşıyorlardı. Ermenilerse hızla ülkelerini terk
ediyorlardı. Statükoyu muhafaza mümkün değildi.
Yaygın söylentilere göre, çözüm Karabağ’a ya bağımsızlık verecek, ya da Ermenistan ile birleşmesini öngörecek. Buna karşılık, Laçin koridoru ve çevresi dışında kalan işgal altındaki Azeri topraklarıyla Karabağ’ın küçük bir bölümü Azerbaycan’a geri verilecek. Ermenistan Nahcivan üzerindeki, zaten gerçekleştirilemez, taleplerinden vazgeçecek ve bu bölge ile Azerbaycan genişçe bir koridorla bağlanacak. Koridor’un mülkiyeti Ermenistan’da kalacağından İran’la sınır değişmemiş olacak.
Toplantılara katılan iki ülkenin hükümet mensupları dışında kalanların hemen tümü, bu çözümlerin liderler tarafından kabul edilse dahi, iki halk tarafından reddedileceğini; liderlerin halklara herhangi bir çözümü kabul ettirecek siyasi güç ve demokratik meşruiyete sahip olmadıklarını ısrarla söylediler. Bu görüşlerin sadece muhalif gruplara ait olduğunu söylemek mümkün mü, bilmiyorum. Ama eşbaşkanların hepsinin ciddi Ermeni ağırlığının bulunduğu ülkelerden gelmesi; Azerbaycan’ın çıkarlarını gözetecek, örneğin, Türkiye’nin müzakere sürecinin dışında kalması bir dengesizlik yaratmakla kalmıyor. Çözüm paketinin Azerbaycan tarafından adil görülmesini de olumsuz etkiliyor, galiba.
Eşbaşkanlar sorunun da, çözümün de benzersiz olduğunu defalarca vurguladılar. Bu, Bosna, Kosova ve hatta Kıbrıs’tan farklı olarak Karabağ’da kuvvet kullanılarak sınırların değiştirilememesi ve ülkelerin toprak bütünlüğünün korunması gibi AGİT’in de temelinde yatan ilkelere bu defa riayet edilemeyeceği izlenimi yarattı. Tabii çözümü taraflar kabul ederse ilkelerin çiğnenmesi mümkün. Ama, örneğin,
o zaman Kosova’nın, Bosna Hırvat ve Sırplarının bağımsızlığına nasıl karşı çıkılabilir?
Ancak böyle bir çözümün garanti edilmesi, yani
ilerde reddedilmesine karşı savunulması gerekebilir. Bu ise Ermenistan’daki Rus askeri varlığının devamı demek. Ama dini fay hattının bulunduğu bu bölgede çözüm paketinin yaratacağı istikrarsızlıktan ve özellikle de Azerbaycan’da İslami radikalizmin güçlenmesinden kim sorumlu olacak? Şimdi Ermenilerin tatmini konusunda Ruslarla çıkarları birleşiyor
görünen Amerika’nın tutumu o zaman ne olacak?
Ermeni dışında kalanların sürekli yakındıkları gibi, Rusya yalnız Karabağ sorununda Ermenileri değil, Gürcistan’daki Oset ve Abazaları da destekliyor. Böylece istikrarsızlık yaratarak Güney Kafkasya’da nüfuzunu sürdürmeye çalışıyor. Rusya’nın, bölge ülkelerinin gerçekten bağımsızlığını kabul edip, ekonomik rekabetle yetinmek yerine, siyasi ve askeri nüfuzunu ihya etmesi, bu ülkenin demokratikleşmesine olumlu katkıda bulunacak mı?
Yorumlar kapatıldı.